Sürecin etkisiz hücresi: BM

Bir senedir, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın seçildiği "4 boyutlu" ilk günlerden beri müzakere masasında bugüne değin hiç olmadığı kadar bir "ilerleme" olduğu iddia ediliyor…

İroni şu ki müzakerelerde gelinen nokta da aynı şiddette, yani bugüne değin hiç olmadığı kadar hızla tıkanmış durumda…

"Sinsi" ve "kurnaz" BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel danışmanı Eide'nin sayısız kez dile getirdiği ünlü "yıldızlar", bu kez sadece ışığını kaybetmiş bir şekilde adressiz savrulmuyor…

Başta Cumhurbaşkanı Akıncı gibi doğrudan "başımıza geçmiş", hatta "kafamızda parçalanmış" gibi görünüyor…

Sadece masa değil, bir yıl içinde bu denli yükseltilen boş umutlar, "yalan" içeren halkla ilişki ve kahkahalı manipilasyonların toplumu getirdiği nokta da vahimdir.

"Bir çıkış yolu bulamadım" diyerek hepimizden umutsuz konuşan Eide'nin yıldızları değil ışığını kaybeden…

Uluslararası ilişki çözümlemelerinden yoksun bakışlar…

Etrafı süzmeyen; coğrafyayı tanımayan ufuklardır sönen…

**

Başta AB olmak üzere kategorik Batı'nın "Kıbrıs'ı çözen ve bu nedenle de rahatlayan bir Türkiye istemeyiz" ajandasına layık davranan Rum lider Anastasiadis başarılıdır.

Kendisini asılsız ve temelsiz argümanlarla uluslararası diplomasi konjonktürü rüzgârına bağlayan ve hatta kaptıran Kıbrıs Türk tarafı kadroları ise kati olarak başarısız…

"Fiili garantiyi" konuşma notlarından çıkarmış Türkiye'nin de doğrusu şu anda izlediği Kıbrıs konusundaki siyaset tıpkı BM diplomatları gibi cılız ve belirsiz…

Küçümsenen Yunanistan ise "Ege'deki balıktan söz eden" Çipras'a rağmen dirayetli…

**

Madem eşi benzeri görülmemiş bir ilerleme var;O halde mazeret üretmeden büyük pazarlığa geçme vakti.

Masaya oturacaksın ve çözüm istencini orada belli edeceksin.Son aşamaya geçeceksin ve insanları daha fazla oyalamayacaksın.

Merkezsiz sloganlar eşliğinde "sorumlular" odak-sız yürüyüş ve etkinliklerde…

Peki, masadaki yansıma ne?

Tüm göçmenler "evlerine" dönecek…

"Tek bir Türk askeri" kalmayacak…

Sahillerin "çoğunluğu" bizde olacak…

Duyan da iki devletli çözüm müzakeresi yapılıyor sanır…

"Ortak Vatan" diye diye Kıbrıs Cumhuriyeti'ni kaldığı yerden yapıştırmıyoruz.

Yapılan müzakere yeni bir devlet müzakeresidir.

**

2016 hedefinin Mont Pelerin'de gömülüşü ardından mevcut haliyle masaya dönmek, "masaya konanlardan daha da geriye gitmek" demektir.

Burada BM, eğer bu süreci bir yere vardırmak istiyorsa yapması gereken Genel Sekreter vasıtasıyla tarafları (yani 5 ilgili tarafı) 5'li Zirve toplantısınaçağırması, davetiye göndermesidir.

Bu toplantıya katılmaktan imtina eden "niyet beyanı" da yapmış olur.

Gelinen ortama bakın;

Kıbrıs Rum tarafı her konuda Türkiye'yi suçluyor.

Türkiye "gelirim" demesine rağmen masaya oturmaktan kaçıyor.

Yunanistan "ilgili değil" deniyor fakat en üst seviyede Türkiye ile Kıbrıs sorununun ilgili başlıklarını ayrı ayrı görüşme daveti yapıyor.

'Kıbrıslı Süreç'e atfen "Kıbrıs sorununu Kıbrıslılar çözmelidir" diyenler şimdilerde bu görüşmeyi alkışlıyor ve buna bel bağlıyor…

Ortalık daha fazla karışmadan madem herkes herkesle konuşmaya hazır Erdoğan-Çipras görüşmesine hem Kıbrıs Türk tarafı hem de Kıbrıs Rum tarafı gelsin.

İmzacı taraf olarak İngiltere'nin de gelmesi zaten elzem.

Bu zeminde, ancak bu şekilde, yılsonuna ay kalabir çözüm bulunabilir…

Gerisi statükonun bekçisi BM'nin ve onun misyon şeflerinin yüksek maaşlı görevlerine devamı anlamına gelir.

Bu da zaten statükodur ve Kıbrıs Türk halkının kabul ettiği bir şey de değildir.

**

Ya sloganlar arasına saklanma;

Ya da gerçek bir çözüm için adım atma…

Gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi, hatta geçmesine de az kaldı.

Kıbrıs Türk tarafı pek çok açıdan yitirdiği "karizmasını", işleri buna zorlayarak belki toparlayabilir…