Telkin ya da talimat hükümeti...

Yayın Tarihi: 15/07/15 08:24
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Muhtemelen bugün cumhurbaşkanına sunulacak olan CTP-UBP koalisyonu ile ilgili dün bazı şeyler yazmıştım.

Konunun at pazarlığı seviyesine gerilediğini ve aslında hükümetin nasıl kurulduğu ile ilgili bazı tespitlerde bulunmuştum.

Bugün Kıbrıs Postasında yayınlanacak olan DP Genel Başkanı Serdar Denktaş röportajı ise bizlere bu koalisyonun nasıl kurulduğu konusunda daha net fikirler veriyor.

Serdar Başkan yeni kurulan hükümete kendince bir lakap takmış bile; Telkin Hükümeti!

Ben daha açığını yazayım; 'talimat hükümeti'.

Denktaş açıkça "bu telkin buradaki TC Büyükelçiliğinden gelmiştir, TC yardım heyetinden gelmiştir. Sayın Talat bu telkin karşısında dayanıksız davranmıştır" diye konuşuyor.

Hatta daha da ileri gidip UBP Lefkoşa Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu'nun "Türkiye Serdar'ı istemiyor, biz de bu hükümeti kurmak zorunda kaldık" şeklinde konuştuğunu ve bu bilginin kendisine UBP içerisinden geldiğini dümdüz söylüyor.

Serdar Denktaş TC Yardım heyetine de kondurmaktan geri kalmıyor; "onlar beni istemez ama ben de onları istemem."

Ercan konusuna da atıfta bulunan Denktaş "Ercan'ı ben almak istedim, CTP mani oldu" diye konuşuyor.

Buyun buradan yakın madem.

Gerçekten de gelinen noktada çok ilginç şeyler yaşanmaktadır.

Denktaş çok açık bir şekilde CTP'yi 'Türkiye'den telkin almakla, dediğini yapmakla' suçluyor, Genel Başkanı Talat için "Ben Talat'ı daha dayanıklı diye tahmin ederdim ama belli ki zannettiğim gibi dayanıklı değilmiş" diye itham ediyor.

Nereden bakarsanız bakın bu laflar yenilir yutulur laflar değildir, bir cevap gerektirmektedir.

O değil, çok değil iki yıl önceki koalisyon görüşmelerde yaşanan ve toplumun büyük tepkisine yol açan 'Alo ben Beşir' olayı hala daha hafızalardadır.

Daha da vahimi 2007'de yine Türkiye 'telkini' ile kurulduğu apaçık olan ÖRP vakası hala daha bir yara olarak kanamaktayken, CTP'nin gerçekten ne yapmaya çalıştığını anlamak pek bir zordur.

Daha evvel de yazdım, benim ne bu koalisyondan ne de geçmiş koalisyondan bir beklentim yoktu, olmaz da.

Mevcut siyasi partilerin süregelen bu statüko içerisinde topluma faydalı bir iş yapması mantık dışıdır.

Brezilya Dizisi gibi seyrettiğim bu yaşananlar arasında böyle bir koalisyon hükümetinin kurulması yine de aklıma bazı garip soru işaretleri getirmektedir.

Öyle ki, Türkiye bu hükümeti neden istemektedir?

Neden geniş tabanlı bir hükümete ihtiyaç duyulmaktadır?

Bu koalisyon sonrası mecliste elde edilecek olan 39 sayısından ne amaçlanmaktadır?

Açıkçası Türkiye'nin bu mesele üzerindeki gizli ajandası nedir?

Eğer bu hükümet Kıbrıs müzakerelerinde yaşanmakta olan olumlu gelişmelere destek verici kararlar alınsın diye kuruluyorsa, elbette ki çözüm için desteğimiz olur.

Pek tabii bu söylediklerim komplo teorisinden ileri gitmez ama insan düşünmeden de edemiyor.

Yani, mecliste, müzakereler için alınması gereken hayati kararlar olacaksa, -misal olası bir referandum kararı- bu meclis bunu havada geçirebilecek kapasiteye sahiptir sonuçta.

Ancak muhteviyatında Tahsin Ertuğruloğlu, Zorlu Töre gibi keskin milliyetçi unsurları barındıran UBP'nin bu olası 'çözüm' süreçlerinde nasıl hareket edecek diye de düşünmeden edemiyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.