Bu kez olmalı...

Yayın Tarihi: 01/09/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

1 Eylül'ün Dünya Barış Günü olması yanında benim için başka anısı daha vardır.

1 Eylül 1979…

Benim sünnet törenimin olduğu gün…

Hoş, artık bu sünnet töreni işleri tarihe karışmış gibi duruyor, çocuklarımızı daha bebekken bu dertten kurtarıyoruz…

Ama benim gibi orta yaş bunalımına girmiş kişiler için eski bir sünnet töreni bile, ki çoğumuz için travmadır, anılarda hoş bir hatıra olarak duruyor.

Ama bu yazının konusu benim sünnet işi değil…

1 Eylül'ün bir başka önemi bugün start alacak Kıbrıs müzakerelerinin yeni bölümü.

Yaz bitti, barışı yine yapamadık belki ama bir ihtimal gelecek yaza yapmış olarak gireriz diye umut ediyorum.

Rahmetli Fikret Demirağ'ın yazdığı o nefis "Kardeşim, işte gene geldi yaz, yüreğin yazın mektubunu aldı mı, işte yaz geldi gene, kardeşim, barışı ne zaman yapacağız" dizelerindeki özlemi hep hissettik ama artık barışın zamanı gelmiştir belki...

Kuşku yok ki bunu düşünmek için birçok sebebimiz vardır.

Bakın ne demiş Rum Liderin Sözcüsü Nikos Hristodulidis?

"Yeni bir prosedür başlıyor. Elimizdeki bazı somut veriler temkinli iyimser olmamıza olanak tanıyor. Bugün, belki ilk kez, çözüm çabasının elzem paydası olan Türkiye'nin doğru düşünmesini ve Kıbrıs sorununun çözümünün kendi çıkarına da olduğunu anlamasını gündeme getirecek olgular bulunduğu yadsınamaz." (Politis)

Son derece dikkat çekici bir değerlendirme.

Ve evet, Türkiye'nin bu konuda atacağı adımlar elzemdir.

İstesek de istemesek de durum budur.

Hal böyle iken, Rum resmi ağzının Türkiye'nin çözüm konusunda bu kez istekli olduğuna dair 'olguların bulunduğu yadsınamaz' demesi bence son derece önemlidir.

Müzakere masasında her konu tartışılmış, tartışılmayan bir konu kalmamıştır.

Ve liderlerin bugünkü mevzuatı mülkiyet ve toprak konusudur.

Mülkiyet konusunda son haftalarda yüzlerce iddia ortaya atıldı, malumunuzdur.

Toprak konusunda da ortada birçok iddia dönmektedir.

Ama hiçbiri bilmediğimiz, daha evvel duymadığımız şeyler değildir.

Annan Planından çok farklı iddialar yoktur.

Gelinen yeni durumda elbette o plandan değişik unsurlar vardır ancak işin özünün Annan Planındaki gibi bir çatıya işaret ettiği kesindir.

Tabii, o plan ölmüş, gömülmüştür ama sonuç olarak ortada tartışılan şey bir federatif yapıdır.

Federatif yapının özü de Annan Planından beri değişmiş değildir, evrenseldir.

Demeye çalıştığım şey budur.

Bana göre, eğer her şey yolunda giderse, kuvvetle muhtemel olan şey, bu ayın sonuna doğru, belki Ekim ortalarında ortaya yazılı bir metin çıkacağıdır.

İyimser bir tahmin olabilir ancak, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın daha evvel de telaffuz ettiği üzere Mayıs 2016 bu işin doğal takvimidir.

Yani Rum parlamento seçimlerinin yapılacağı tarih…

Eğer iş uzar ve 2016 Ocak ayına gelirsek, süreç otomatik olarak kendini 'bekleme' pozisyonuna alacaktır.

Bu da çözüm umutlarını 2017 hatta 2018'lere kadar atacaktır.

Umutların bu derece yükseldiği bir ortamda bunun olması Kıbrıs sorununu bir daha asla çözülemeyecek bir duruma sokabilir.

Federal çözüm bir daha asla masaya gelmeyebilir.

Herhangi bir çözüm de gelmeyebilir.

O zaman nasıl bir yol izlenir, nereye gidilir bilemiyorum.

3 Eylül 2008 günü, Talat-Hristofiyas görüşmeleri başlarken de oradaydım…

İçimiz kıpır kıpırdı…

O günden bugüne tam 7 koca yıl geçti.

Talat da gitti, yerine Eroğlu geldi, o da gitti… Şimdi Akıncı var…

Öte yandan Hristofiyas gitti, Anastasiadis geldi ama bizim çözüm umutlarımız hiç gitmedi, bitmedi…

Şimdi başka bir başlangıç, başka bir umut var…

Ve bu kez olacak diyorum…

Olmalı…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.