Sam Amca'dan net mesaj: "Siz çözün de parayı düşünmeyin!"

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, kritik New York ziyaretinde dün ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüştü.

Öncelikle, gelen bilgilere göre, Kerry, Kasım ayında adaya geliyor.

Bu durum hiç kuşku yok ki, daha evvelden de çok yazıp çizdiğimiz üzere, Kasım ayının Kıbrıs Müzakereleri açısından çok daha kritik bir hal alması demektir.

Ama görüşmeden sonra basına açıklama yapan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın söylediği şu şey olayın boyutunun nelere everilmeye başladığına ciddi şekilde işaret gibi görünmektedir;

"Kıbrıs'ta çözümün finansmanının çok ciddi başlıklardan biri halini aldı. Eide'nin bu konuda bazı girişimleri var, ABD'nin de bu konuya ilgi duyduğunu, bu konuda çalışmalara katkı yapacağını görmekten de ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade ediyorum"

Bak sen!

Sam Amca halk diliyle anlayacağımız şekilde şunu diyor;

"Siz bu işi çözün de para kısmı kolay…"

Ha diyeceksiniz, Sam Amca kaz gelecek yerden tavuğu esirger mi?

E valla, ona bakacak olursak, hepimizin hayatı bu denklemcik üzerine kuruludur.

Dolayısıyla, şakayı bırakacak olursak, Amerika'nın dolaylı olarak da olsa 'çözümün finansmanı olmaya hazırım' şeklinde 'tiyo' vermesi nereden bakarsanız bakın hayati derecede önemli bir mesajdır.

Bilindiği üzere, 28 Temmuz 'mülkiyet mutabakatı' ortaya çıktı çıkalı, en çok tartışılan konu özde mülkiyet, genelde de bu sorunun çözümü için bulunması gereken 10 ile 30 milyar avro arası maddi kaynağın nereden geleceğidir.

10 ile 30 arası dememin sebebini şu yazımda açıklamıştım; http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/227/art/25546/PageName/KIBRIS_POSTASI

Bu minvalde, Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasına ve de 'ABD'nin maddi kaynak ilgisi' vurgusuna bakacak olursak, iki de bir de sorulan o sorunun cevabı yavaş yavaş ortaya çıkma haline büründü diyebiliriz.

Nedir o soru?

"Be gardaş, çözüm olursa, bu tazminatları kim ödeyecek?"

Valla geçen hafta bizim Eide, IMF Direktörü Christine Lagarde ile çekindiği sarmaş dolaş fotoyu twitter'den paylaştığında, köşe yazımda "ne dersiniz, Eide parayı kaptı galiba?" diye sormuştum.

Anlaşılan soğuk ülkenin sıcakkanlı şahsiyeti Eide parayı ya kaptı ya da kapmak üzeredir.

Zira hepimiz biliriz, kadim çağlardan beri söylenir;

"Para var, huzur var…"

Şimdi diyeceksiniz, yılların solcusu Ulaş materyalist mi oldu?

Yok be arkadaşlar, ben olmadım ama insanoğlunun yaratılışında vardır bu.

En başından beri bu Kıbrıs sorununun çözme için en önemli motivasyon 'ekonomidir' diye bin tane yazı yazdık.

Her önüne gelen 'sorunun çözümünde bulunan gaz bir motivasyon faktörü olmalıdır' dediğinde haksız mıdır?

Ha bakın, yanlış anlaşılmasın, IMF birine para verirse boşuna vermez.

İlla ki alacağı bir karşılık vardır.

Şimdilik bu paraların, eğer verilecekse, nasıl şekilde takdim edileceği bilinmemektedir.

Sam Amca 'hibe ediyorum' mu diyecek?

Yoksa bir şeyin karşılığı olarak mı verecek?

Kara kaşımıza kara gözümüze vermeyeceğini bilelim deyip, Akıncı-Kerry görüşmesinden biraz daha bahsedelim.

40 dakikalık görüşme sonrası basına konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı, ABD'nin Kıbrıs'ta kalıcı, adil, iki kesimli, iki toplumlu federal eşitliğe dayalı federal bir çözüme güçlü desteğini sürdüreceğini görmekten memnuniyet duyduğunu da ifade etti.

Ama şu vurgu çok önemli; "Gördük ki görüşlerimiz, Kıbrıs Türk tarafının çözüme yönelik inanç ve kararlılığını ifade ettiğimiz zaman ve bugüne kadarki gelişmelerde attığımız adımlar da dikkate alınınca değer bulmaktadır, inandırıcı bulunmaktadır ve destek görmektedir."

İşte çözümcü olmak ile olurmuş gibi yapmak arasındaki fark bu satırlarda gizlidir.

"Çözüm isterik ama…" şeklinde başlayan cümlelerde gizlenen "olsa da olur olmasa daha iyi hatta" mantığının yerle bir olduğu cümlelerdir bunlar.

Cumhurbaşkanı açıklamasının devamında şunları da diyor; "Şimdi geldiğimiz aşamada, mülkiyetin kriterleri konusunda iki kesimliliği, Kıbrıslı Türklerin mülkiyet ve nüfus olarak çoğunlukta olacağı bağlamda aşabildiğimiz takdirde önümüzdeki sürecin hızla bizi bir çözüm noktasına götürebileceğine dair inancımızı da Kerry ile paylaştık…"

Bundan sonra yapılması gereken şey, irade ve cesaret gösterip, toplumların genelinde kabul görecek bir anlaşmaya doğru yelken açmaktır…