İhtiyaç olan şey diyalogdur, nefret değil...

Yayın Tarihi: 17/10/15 10:18
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Geçen Salı günü Türkiye-İzlanda maçının başındaki saygı duruşu sırasında yaşanan talihsiz olaylar malumunuzdur.

Büyük tartışmalara yol açtı.

Yaşananlar talihsiz, insanlıktan uzaktı.

Ve haliyle, Selçuk'un çok şık bir şekilde İzlanda ağlarına gönderdiği frikiğin zafer sevincine büyük gölge düşürdü.

Futbol, bazılarımıza göre 22 tane aptalın bir top arkasından koşmasından başka bir şey değildir.

Bu satırların yazarı ise futbol hastasıdır.

Olabilir.

Futbolun en büyük özelliklerinden bir tanesi 'insanları birleştirme' gibi güzel bir özelliğinin olmasıdır.

Ancak uğruna iki ülke arasında savaş çıkmasına yol açacak kadar fanatizm de yaratabilir.

Bilirsiniz işte, 100 saatlik Honduras-El Salvador savaşı.

1970 FIFA Dünya Kupası elemelerinde karşılaşan iki komşu ülke El Salvador ile Honduras arasındaki üçüncü maç sonrası çıkan ve 100 saat süren savaş, dünya literatürüne 'Futbol savaşı' olarak geçmişti.

Bilançosu 2,100 ölü ve 10 binden fazla yaralı olan bu savaş, araya giren uluslararası toplumun müdahalesiyle zor topuz son bulmuştu.

Ancak geçen Salı geceki Türkiye-İzlanda maçı, ülkede bir 'iç savaş' ortamının ne kadar da yakın olduğunu, hatta nerede ise içinde olunduğuna üzücü bir örnek oldu.

Maç sonunda, Türkiye milli takımı bir mucizeyi gerçekleştirerek Euro 2016 gruplarına kalmayı başardı.

Bir futbolsever olarak tebrik ederim.

Fakat maçın başındaki tekbir sesleri bütün ülkenin buna sevinememesine yol açtı.

Normalde tüm ülke sabaha kadar eğlenir, tadını çıkarırdı.

Futbol bile birleştiremiyor madem, durum sanılandan daha kritiktir yani.

Dün ise, tedavi altındaki yaralılardan birinin daha kurtarılamaması ile Ankara patlamasından ölenlerin sayısı 100'ü buldu.

Türkiye tarihinin en kanlı sayfası olan ve 12 Eylül'e giden yolda en büyük mihenk taşı olan Maraş olaylarında (23-26 Aralık 1978) toplam ölü sayısı 120 olduğunu hatırlatırsak, bu dehşet olayın boyutunun ne olduğu daha iyi anlaşılır.

7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan şiddet döneminde toplam ölü sayısı 234 sivil, 145 şehit olmak üzere 379 kişidir.

1980 öncesi Türkiye'nin en karalık ve kanlı yılı olan 1978 yılında terör olaylarında hayatlarını kaybedenlerin sayısı 650 civarıdır dersem durumun ne kadar vahim olduğu anlaşılır.

Neden bütün bunları yazıyorum biliyor musunuz?

Salı gecesi yapılan maçta saygı duruşu sırasında ıslık ve tekbir sesleri ile protesto edenler olduğu için.

Ne demek bu?

Ankara saldırısında ölenlere saygımız yok demek.

İşte bu yüzden Türkiye'de işler geri dönülemez noktayı sanki de geçmiş gibi görünmektedir.

Milli takımın futbol maçında yaşanılan bu görüntüler tam da bunun ispatıdır işte.

Kaldı ki, futbol denilen şey Türkiye'de çok sevilen bir şeydir.

Hele de yabancı takımlara karşı mücadele edilirken, bir Fenerbahçelinin gidip Galatasaray'ı tutacak kadar milli duyguları yüksek bir ülkedir.

Yani normalde, kedi köpek gibi olan bu takımların taraftarları, söz konusu maç yabancı takımla olunca birbirlerine destek vermektedirler.

Uzun lafın kısası, diyeceğim odur ki, futbol asla futbol değildir.

22 aptalın top peşinde koşturduğu bir mevzu hiç değildir.

Salı gecesi Türkiye'nin milli maçında yaşanan o talihsiz olay bu bakımdan bir milattır.

Öte yandan maç öncesi ölenler için yapılan saygı duruşu sırasında yaşananlar insani olarak utanç vericidir.

Nefret duyguları ile hareket etmekten ancak karşı nefret doğar.

Ve şiddet illa ki karşı şiddeti getirir.

Türkiye'nin esas sorununun bu nefret onun getirdiği şiddet eğilimi dışında, söz konusu sorunların uzun yıllar 'görmezden' gelinmesi, çoğu zaman halı altına şiddet yolu ile süpürülmesindedir.

İşte bunun içindir ki, sorunların üzerine cesurca gidip diyalog yoluyla çözmek gerekir.

İhtiyaç olan şey diyalogdur, nefret değil…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları