GYÖ'mü istiyorsunuz? O zaman suçluları adalete teslim ediniz...

Yayın Tarihi: 17/11/15 07:56
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Faşist ELAM örgütünün örgütlediği ve 15 Kasım'ı kınama diye adlandırılan etkinlikte, dün, Lefkoşa'nın güneyine geçen Kıbrıslı Türklere 'sırf Kıbrıslı Türk'tür' diye saldırıldı.

Başka hiçbir suçları yoktu.

Ama faşist dediğin insanlıktan çıkmış tiplerin dini, dili ve de ırkı olmadığından, onlar için aptalca bir sebep bulmak her zaman kolaydır.

Gerçi bundan daha vahimi, bu eylemin yapılacağının günler öncesinden bilinmesi hatta okullarda kağıtlar dağıtılıp eyleme davetler yapılması…

Ve Rum yetkililerin bu konuda hiçbir şey yapmaması…

Sonrasında açıklama çok ama insan daha önce aklınız neredeydi diye sormadan edemiyor…

Saldırıdan hemen sonra bir açıklama yapan Rum Lider Nikos Anastasidadis ise bu saldırıları yapanları 'akılsız' olarak niteleyerek resmi Twiter hesabından Türkçe, Rumca ve İngilizce olarak şunları yazdı;

"Akılsız kişilerin Kıbrıslı Türk vatandaşlarımıza karşı davranış kabul edilemez ve kınamayı hak eder. Derin üzüntümü ifade ederim. Devlet sözde vatanseverlik gerekçesiyle adanın kalıcı bölünmesini isteyen bireylerin veya grupların bu tür davranışlarına tahammül etmez."

Ardından da AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Andreas Kiprianu bir açıklama yaparak "Neo-faşizm demokraside başka bir görüş değildir. Demokrasiye karşı olan ve ona saldıran neo-faşizmi hep birlikte tecrit edelim" ifadelerini kullandı.

Elbette ki sözde güzel duyulan bu açıklamaların, bu suçları işleyenler bulunup cezalandırılmadıktan sonra hiçbir anlamı olmaz.

Yeri gelmişken buna benzer talihsiz bir olayı sizlerle paylaşma isterim;

Bundan 2 ay kadar önce bir gece telefonum çaldı.

Arayan bayan çocukluğumuzdan beri arkadaşım olan birisiydi.

Bana dehşet içinde "Ulaş güneydeyim, az evvel bana trafikte taş attılar, arabamın camını kırdılar, çok korkuyorum, senden başka birini aramak aklıma gelmedi, yardım et" dedi.

Hemen ona sakin olmasını, nerede olduğunu, saldıranların hala daha oralarda olup olmadığını sordum.

Saldırganların 3 tane 15-16 yaşında çocuk olduğunu ve kaçtıklarını söyleyince hemen en yakın karakola gitmesini salık verdim.

O ise bana 'bunu gazetede yazmayın. Üç tane kendini bilmez sersem çocuk yüzünden bütün bir halkı karalamak isteyenlere fırsat vermeyelim şimdi" dedi ve polise gitti.

O polise gidince bende elimden geldiğince hem bizim taraftaki hem de güneydeki yetkililere ulaşmaya çalıştım.

Sonuç olarak iş Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis'e kadar uzadı ve kendisi bizzat arkadaşımın gittiği polis karakoluna telefon ederek gerekenin yapılmasını istedi.

Ancak arkadaşım o karakolda ifade vermek için tam üç saat boyunca bekletildi.

Ve 3 saatin sonunda polis zoraki bir şekilde ifadesini aldı.

Yıllarını Kıbrıs'ta çözüm olması için vermiş olan arkadaşım ifadesini vermeyi başardıktan sonra kuzeye dönünce tekrar beni aradı ve 'gerçekten çok korktum' dedi.

"Işıklarda durmuştum, birden karşıdan 3 genç çocuğun geldiğini gördüm. Hiç şüpheli görülmüyorlardı ancak tam şoför mahalli yanına geldiklerinde bir tanesinin elinde taş olduğunu fark ettim. Yüzüme baktı ve taşı cama fırlattı. Son anda camı kapattım yoksa taş yüzüme gelecekti. Yine de cam patladı ama Allahtan hiçbir yara almadım" diye yaşadığını bana anlattı.

Sonra da ekledi; "Ama bana esas koyan bu değildi. Sonuçta bu saldırı 3 tane serserinin yaptığı saçmalıktır ve tüm Rumlara mal edilemez. Kaldı ki ben o gün Rum arkadaşlarımla buluşmuş, güzel vakit geçirmiştim. Ancak ardından karakolda yaşadıklarım, polisin ilgisiz ve lakayt tavrı beni çok bozdu. O saldırıyı yapanlar yakalanacak değil ancak bu Rum polisinin tavrı yüzündendir."

İşte böyle.

O bana yazma dedi ama ben ona sormadan yazdım.

Neden?

En başta şunu söyleyeyim;

Bu yapılan saldırılan tüm Rum toplumuna mal edilemez.

Ama yapılan bu saldırıların faillerinin cezasız kalması da kabul edilmez.

Dün gün boyu birçok Rum arkadaşımız da 'özürlerini' ileten mesajlar gönderdiler, saldırganların yakalanmasını istediler.

Öte yandan bazı dostlar da sağ olsunlar, benim çözümcü duruşuma istinaden "bak aha senin adamlar da bu" şeklinde kinayeli şekilde mesajlar atıp bana takıldılar.

Buradan açıkça altını çizeyim ki, ne bu adamlar ne de bu adamların kafasında olan Alman, Rum, Türk, İngiliz ya da her ne milletse, benim adamım olamaz.

Ancak kesin olan şey, Kıbrıs müzakerelerinin bu en kritik safhasında yaşanan bu aptalca olaylar hiçbir şekilde kabul edilemez.

Yoksa bu türden saldırılar sürer ve bunların failleri adalete teslime edilmeden devam edilirse, değil 5, 155 tane Güven Yaratıcı Önlem olsa bile yetmez…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.