Plan ufukta görüldü...

Rum Lider Nikos Anastasiaidis'in 'Mayıs 2016 seçimleri ertelenebilir' şeklinde dün tüm Rum basının manşetlerini süsleyen haber, Kıbrıs Sorununda son düzlükte olduğumuzu bizlere bir kez daha gösterdi.

Gerçi Cumartesi günkü Rum Ulusal Konseyi toplantısı sonrası, Pazar günü, yani dün, Rum gazetelerinin müzakerelerle ilgili son durumu hakkında haberler yapacağını biliyorduk.

Nitekim yanılmadığımızın ortaya çıkmasından sonra gerek TAK çevirilerinden gerekse de diğer kaynaklardan çıkan haberleri gün boyu takip ettik, derledik.

Bu konudaki haberimizin detaylarını bugün gazetemizde okuyacağınız için, detaylarına girmeyip, yer tasarrufuna gidiyorum...

Bundan mütevellit, daha evvel de yazdığım üzere, Kıbrıs sorununda bir planın ortaya çıkacağı artık ufukta iyice belirginleşmiştir.

Bu planın Mart 2016 tarihinde referanduma sunulacağı da kuvvetle muhtemeldir.

Belli ki, Anastasiadis de bunun farkında olduğundan, yazımın en başında yazdığım ifadeleri kullanmıştır.

Dahası, geçtiğimiz hafta Türkiye AB Bakanı Volkan Bozkır'ın Türkiye-AB ilişkilerinde kararlaştırılan 2016 Mart ayında açılması planlanan dondurulmuş başlıklar' konusunda 'Güney Kıbrıs bu işe engel olmaz mı?' şeklindeki soruya "Mart 2016 itibarıyla Güney Kıbrıs diye bir devletin olacağını nereden çıkardınız? O tarihte yeni bir devlet kurulacak" diye cevap vermesi son derece tarihi niteliklidir.

Bakınız, zaman zaman umutsuzluğa kapıldığımız, hayatımıza küstüğümüz anlar yaşanabilir ama her zaman bildiğim şey 'umudun en son öleceği' olmasıdır.

Ben de bu konuda üzüntüye düştüğüm günlerden birinde çok değerli bir abimin beni arayıp 'üzülme, çok ama çok önemli gelişmeler vardır' demesi, ardından da 'be optimistic my son' (iyimser ol evlat) demesine istinaden, liderler Kasım ayında son derece yoğun görüşmeler yapmış, müzakerecileri ise hemen hemen her gün buluşmuştur.

Ve o abimin dediği büyük ilerlemelerin gerçek olduğunu bugün büyük bir memnuniyetle öğrenmiş olmaktan ayrıca mutluyum.

Bundan daha da ötesi, liderler, hemen hemen her 'toprak' başlıklı soruya istinaden 'toprak ve garantiler en son görüşülecektir' diye cevap vermişken, yine Rum basınında aldığımız haberlere göre Aralık ayındaki toplantıların konusu budur.

Yani?

Demek ki işin en sonuna gelmiş bulunmaktayız.

Peki mülkiyet?

Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry ne dedi?

"Siz anlaşın da biz her türlü destekleyeceğiz" demedi mi?

Dünya Bankası ve IMF bu konuda 'biz varız' şeklinde fikir beyan etmedi mi?

Hazır mülkiyete başlamışken, kriter olarak konuşulan iade, tazminat ve takas konularına 2 tane daha kriterin eklendiği söyleniyor.

Bunlardan bir tanesinin 1960 Kıbrıs Cumhuriyetine dahil olan 'hali araziler' olduğunu bu köşeden size daha önceleri yazmıştım. (http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/227/art/25546/PageName/KIBRIS_POSTASI)

Beşinci kriter nedir ne değildir, bilgimiz dahilinde değildir ancak gelinen noktada bu işin içinde 'su' da olacak demek hiç de mantıksız değildir.

Dolayısıyla bizim birbirimizi yediğimiz ve de bir çözüm bulmaktan uzak olduğumuz suyun, gerçekten de denildiği üzere bir 'barış suyu' olması ihtimali olasıdır; hatta bence aynen bu olacaktır.

Uzun lafın kısası arkadaşlar;

Anastasiadis ve Bozkır'ın açıklamaları beraber okunduğunda önümüzde son derece heyecanlı geçecek bir 4 ay olduğu ortaya çıkmaktadır.

Daha geniş çerçevede bakıldığında, tam bu noktada, Suriye konusunda da son derece önemli bir gelişmenin olacağı çok muhtemeldir.

Ve Suriye'deki gelişme, Kıbrıs adasında doğacak olan bir uzlaşıdan büyük miktarda etkilenecek bir şey olacaktır.

Belki satır aralarında gözden kaçırdınız ancak, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un "Ocak ayında Suriye'de bir ateş-keş bekliyoruz" şeklindeki açıklaması çok ama çok manidardır.

Hele de böyle Rusya-Türkiye gerginliğinde '3.Dünya Savaşı' söylentileri ile geceleri uyku tutmayan bizlerin endişeleri artmışken, Kıbrıs adasında ortaya çıkacak olan barış ve huzur ortamı bölgede yeni bir güneşin doğmasına yol açacak mı?

Bunu ilk önce bu kritik Aralık ayında; ardından da Ocak 2016'da göreceğiz…