Bir açıklama ve bitmeyen kavga…

Yayın Tarihi: 09/01/16 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçiliği geçen akşam su konusunda yaşanan krizle ilgili bir açıklama yaparak, "esas olan Parti Meclisi kararı değil, Bakanlar Kurulu kararıdır" demiş.

Hedefe hükümetin büyük ortağı olan CTP'nin Parti Meclisinin su konusundaki kararı konmuş ve eleştiri buna yapılmıştır.

Normal bir ülkede olsak, yabancı bir ülkenin büyükelçiliği böylesi bir açıklama yapamaz.

Yapsa ne olur?

Ertesi gün veya hemen o dakika, büyükelçi, o ülkenin Dışişleri Bakanlığına çağrılır ve izahat istenir, muhtemelen "sizin ne haddinize de bizim içişlerimize karışıyorsunuz?" diye sorulurdu.

Yani normal olsaydık, en geç dün sabah Dışişleri Bakanımız Emine Çolak, Büyükelçi Derya Kanbay'ı resmi makamına çağırarak izahat isteyecekti.

Ama normal ülke değiliz.

Olmadığımız ama öyleymişiz gibi davrandığımız için ortaya çıkıyor bu garabet durumlar zaten.

Peki, ne oldu bu açıklamadan sonra?

Açıklamayı müteakip saatlerde İçişleri Bakanı Asım Akansoy kendi Facebook paylaşım sitesinden, gayrı resmi olarak yani, kişisel tepkisini gösterip "talihsiz ve gereksiz bir açıklama" dedi ardından da "önce CTP'liyiz, onun üzerinden yürürüz" diye de ekledi.

Sonra da ertesi gün (dün), Genel Başkan Mehmet Ali Talat çıkıp "Türkiye Büyükelçiliğinin yaptığı açıklama, yaşanan sıkıntılara olumlu katkıda bulunmaktan uzaktır" demiştir.

Burada duralım.

Sayın Talat'ın açıklamasına da Asım Bey'in tepkisine katılıyorum ancak bir ülkenin bakanı olduğunuzu iddia ederseniz tüm ülkenin bakanısınız demektir.

Durup da "önce CTP'liyiz" derseniz, işler karışır zira memleketin-son Sibel Hanım'ın aldığı oy oranından düşünecek olursak, yaklaşık yüzde 75'i CTP'li değildir.

Bakınız, CTP Parti Meclisinin su kararını dümdüz destekleyen birisi olarak bunları yazıyorum ve anlatmaya çalıştığım şey kararın kendisi değildir.

Şöyle ki;

Bir PM, o partinin hükümet edecek bakanları seçtiğinde onlara güvenerek seçmez mi?

Dahası, PM'nin seçtiği o bakanlar, partinin ilkesine, duruşuna göre hareket etmez mi?

Çok açık ve net bir şekilde söylemek isterim ki, su konusundaki o durumu gelip de parti meclisinde tartıştırmak, partinin buna karşı çıkacağını bilememek diye bir durum nasıl olabilir?

1970'te kurulan, bu memleketin en eski partisinin kendini böyle 'kavgalı-parçalı' gösterme arzusu nedir?

O partinin bakanları ki söz konusu durumda, yazılan çizilene göre Maliye Bakanı Birikim Özgür ve Tarım Bakanı Erkut Şahali, partilerinden bu kadar kopuk mu yaşıyorlar da, kalkıp bu su ile ilgili taslak, metin, çalışma ya da adı her ne ise, getirip de Parti Meclisine sunuyorlar?

Ama onlardan da öte, partinin Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, parti içindeki genel nabzı bilmiyor mu da alıp bunu tartışma konusu yapıyor?

Yani sen bir bakan olarak, istişare ettiğin yerlerde o istişareleri yaparken, "bu bizim partimizin ilkelerine aykırıdır" deyip neden kesip atmıyorsun da getirip bunu tartıştırıyorsun?

Hadi bilmedin, aldın geldin diyelim.

70 kişilik parti meclisinde, 66 hayır ve sadece 4 evet oyu alan bir kararın nesini tartışıyorsun daha?

Partin açıkça hayır dedi işte.

Bu hayır ile birlikte, "hükümet evet dedi ama PM tersini dedi, demek ki işin içinde siyasi dalavereler var" şeklinde bir durum ortaya çıkmasına nasıl fırsat verirsin?

Ve haliyle bu durumun, zaten siyasetin yerlerde sürünen itibarına ek olarak 'memleketi PM'ler yönetir' şekline döndürüleceğini bilmek için kâhin mi olmak lazım?

Gelinen nokta işte tam bu noktadır ve bu son derece olumsuz komplikasyonları beraberinde getirmiştir.

En başında, partiler için en temel demokratik bir mevki/araç olan parti meclisi hedefe konmuş, dövülmektedir işte…

Ötesi, bu durumun elçilik açıklamasıyla birlikte daha da vahim bir hale gelmesidir…

İstenilen bu muydu?

Hayır, o değil, acemilik diyeceğim ya da ne bileyim, yanlışlık diyeceğim ama ikisini de diyemiyorum.

Zira, şahsi kanaatime göre bu iş CTP içinde bitmek bilmeyen o malum kavganın bir ürünüdür.

Seversiniz, sevmezsiniz ancak UBP, öyle ya da böyle 'kelleleri' almış, yoluna devam etmiştir.

CTP ise 'gerçekten' alınmayan kellelerin helvasını yemiş ve ardından da o helvaları yenilenler, amiyane tabirle, tekrardan dirilmişlerdir.

Bu durumda esas sorun, 'kolun kırılması ve içinde kalan yenin' kangrene dönmesidir.

Ve bu kangren partiyi her geçen gün biraz daha zehirlemektedir.

Basit bir vatandaş ve köşe yazarı olarak bu konudaki düşüncelerim bunlardır…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.