Eserinizle övünün…

Yayın Tarihi: 13/02/16 09:57
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

"Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Ali Çetin Amcaoğlu, basın toplantısının amaçlarından birinin de kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen"Borularla su getiriliyor da Tarım Bakanlığı bu konuda ne yapıyor" sorusuna karşılık vermek olduğunu ifade ederek, bakanlık olarak 2 yıldan uzun süredir bu projeyle ilgili her türlü tedbiri aldıklarını kaydetti." (TAK-29 Ocak 2013)

"Başbakan Özkan Yorgancıoğlu da konuşmasında, projenin Kıbrıs Türk halkı ve KKTC için önemli bir olduğuna işaret ederek, barajdan suyun içileceği yere kadar gideceği yerlerin temellerinin atıldığını söyledi.

Kıbrıs Türkünün geleceğe daha güvenle bakması için yatırımlar yapıldığını kaydeden Başbakan, projeyle bir yandan Kıbrıslı Türklerin Türkiye'yle olan kardeşlik duygularının pekişeceğini diğer yandan da tarımsal olanakların artacağını ifade etti." (İsale hattı töreni, TAK-1 Şubat 2014)

"Turizm Bakanı Faiz Sucuoğlu, KKTC Su Temin Projesi kapsamında Türkiye'den borular aracılığıyla adaya gelen suyun boşaldığı Güzelyalı sahilinde incelemelerde bulundu.

Türkiye'den gelen suyun tadına da bakan Sucuoğlu, bölgede basına yaptığı açıklamada, Türkiye'den borularla getirilen suyun özelde KKTC genelde de tüm Kıbrıs'ın su sorununu çözebileceğini ifade etti." (30 Eylül 2015-TAK)

Size yukarıdaki demeçleri yazmamım bir sebebi elbette vardır.

Ve özellikle de başka hükümet dönemlerinden başka başka bakanların açıklamalarını alıntılamamın da sebebi vardır.

Anlatayım;

Bu su projesi bilindiği üzere 7 Mart 2011'de yapımına başlandığı düşünülürse, tam 5 yıldır gündemdedir.

Tek başına hükümet iken UBP zamanında imzalanan bu teslimiyet projesinin yapımı ondan sonra başa gelen CTP-DP ve arkasından kurulan CTP-UBP hükümetleri döneminde sürdü ve en sonunda 17 Ekim 2015 günü şaşalı bir törenden sonra hizmete girdi.

Peki o güne kadar bu suyun nasıl işletileceği, nasıl bir hususta dağıtılacağı konuşuldu mu?

İster inanın ister inanmayın ama bu konu Mehmet Ali Talat CTP Başkanı olup, bir su komitesi kurup çalışma yapmaya başlanana kadar hiç konuşulmadı.

Yani 2015 yaz aylarına kadar…

O güne kadar konuşanlar ise, yukarıda alıntıladığım üzere, ya 'hazırız' diye kafadan salladılar, ya 'TC-KKTC kardeşlik türküsü' okudular ya da gidip akan sudan içip, şükran çektiler.

Hakkını verelim, Mehmet Ali Talat o komiteyi kurmasa, içine de gerçekten bu işleri bilen birilerini görevlendirmese, gerçekten de utanç verici bir şekilde 'hiçbir şey' yapmadan suyu adaya getirmiş olacaktık.

Neden bunları diyorum peki?

Şunun için diyorum;

Bizim memleketin şakacıktan da olsa 2011 yılından beri dümeninde bulunan kifayetsiz muhterisler bu su meselesinin bu hale gelmesinin en büyük mümessilidirler.

Ne bir çalışma, ne bir kamuoyu oluşturma ne de bir plan program…

Gidip suyu içmekten, şükran çekmekten, Anamur'daki törene gidip 'teşekkür etmeye geldik' demekten başka bir halt edemeyen kısır, seviyesiz siyasetçilerin saçmalıkları sonucu en sonunda memleketimizin öz yer altı kaynaklarını da peş-keş çeker hale geldik…

Ne beklerdiniz yani?

Suyu kara kaşınıza, kara gözünüze getirip Geçitköy Barajına akıtacaklar, sonra da anahtarı teslim edip, 'hadi eyvallah' deyip çekip gidecekler?

Yoksa beklerdiniz bu suyu, kendilerine bağımlı hale getirmenin, besleme yapmanın ilk hedef olduğu KKTC yönetimine verip 'hadi satın Rum'a da kapın parayı, bizden artık para almayın, kendi ayaklarınız üzerinde durun' mu diyeceklerini beklerdiniz?

Aslında bu soruları boşuna sorarım çünkü sizin bir şey bekleyecek ne vizyon ne de başka bir şeyiniz var.

En azından elinizde bir program olsa, bir plan olsa, bunun kamuoyunu 2011'den beri oluştursanız, bugün belki de bunlar yaşanmayacaktı ama nerede…

Şükran çekmek, kardeşlik türküsü okumak, su içmekten başka ne yapabilirsiniz siz?

Hiç…

Kendine sağcı diyeni ile solcu diyeninin de hiç bir farkı yok zaten…

Onun için bu ülkeye kablo ile elektrik de gelecek.

Ve o da Türkiye sermayesi uhdesinde özelleşecek…

Limanlarımız da aynen bu şekilde elimizden alınacak…

Sizi bilmem ama bir ülkenin bütün stratejik kurum kuruluş ve metalarının bir başka ülke tarafından ele geçirilmesine kısaca 'kolonizasyon' deniliyor.

Yani büyük balığın küçük balığı yutup, kendi bünyesinde geçirmesi…

Geldiğimiz bu fecaat durum en başta bütün gün Türkiye'ye şükran çekip, kapalı kapılar altında yine Türkiye'ye bin türlü küfür eden, sonra da 'e napalım be gardaş, mecburuk' diyenlerle, onlara özenen liboş beyinli, çakma solcuların eseridir…

Eserinizle övünün…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.