İflah olmaz kaçak...

Yayın Tarihi: 24/02/16 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Size bu satırları Brüksel'den bir kafeden yazıyorum... Diyeceğim odur ki, 43 yaşına geldim, hala daha Kıbrıs'tan kaçmayı düşünürüm. Hani denemedi da değilim, çok denedim. Belki 7-8 kez hem de... Lakin ne Allah'ın belası bir lanettir ki, bu saçma sapan ada arkamdan hep geldi, hiç peşimi bırakmadı.... Kaçışlarımın hemen hepsi benim için sürgünden başka bir şey değildi zaten. Dolayısı ile gittiğim yerlerde, birinci haftadan sonra kaçmayı düşünmeye başlardım. Çok ilginç yerlerde kaçma kararını verip kaçtım da... Mesela, sondan bir evvel ki kaçışımda dönmeye karar verdiğim an çok ilginçtir. Londra'yı bilenler bilir, Ponders End diye bir yer var, Kuzey Londra'da...

Çok sıkıcı bir mahalledir. Orada kalıyor, bir kahvaltı dükkânında çalışıyordum. Üstelik dükkân sahibi de birinci yeğenimdi... Ama iş başka arkadaşlık başka tabii...

Neyse, bir gün off günümde, West End'e alemlere akarken istasyonda tren bekliyordum. Canım çok sıkkındı, huzursuzdum ve mutsuzdum. Bir sigara yakmış, karşıdaki apartmanları izliyordum. Doğu Berlin'deki sonsuzluk tarlaları gibi dizili apartmanlar var ya, öyle dizi dizi, bu da onlardan.

Zaten bu İngiliz denen bu millet, komünizm ile en fazla mücadele eden ırklardan olmasına rağmen, bütün kurallarını hayata geçirmiş, üzerine de vahşi kapitalizmi koymuş sentezi yapmış.... Dolayısı ile ben garip işçi sınıfından Ulaş, bir gariban gibi haftada 200 pound kazanır ve işte o off günümde olduğu gibi hepsini bir gecede yemeye giderken, karşıdaki apartmanlardan birinde asılı bir Şili bayrağı gördüm. Şimdi diyceksiniz, nerden nere bildi ki Şili bayrağıdır? E Atlas... Bizim zamanımızda böyle Ipad mış, Iphone muş, yoktu.

Bilirim klişe olacak ama Play Station denilen alet daha icat edilmemişti. Daha da klişe olacak ama bizim Commodore 64'ümüz ve tek oyunumuz olan Rambo'muz vardı.

Bisiklet olarak Cooper, futbol topu olarak Mikasa ve futbol ayakkabısı olarak Mekup'ın M'si vardı. Sebo da vardı ama biz hallice aile çocukları geymezdik onu. Haliyle, eve gelen Atlas ve ansiklopediler önemli idi ve ben onları okumayı severdim. Ha okudun da bir halt mı oldu derseniz, size cevabım 'hem oldu hem olmadı' olur. Neden? Zira öyle. Bu anlattığım olduğu bir andı işte... Bayrağa baktıktan sonra aldı beni bir düşünce... Şili deyince aklıma ne gelir? Santiago, İvan Zamarano, Allande, Pinochet, darbe, denize atılıp kaybedilen insanlar ve 'el pueblo unido cama sera vencito'. Bu son yazdığımın yazılışından emin miyim?

Hayır ama kulağa hoş geliyor.

Memleketinden 8-10 bin mil uzakta bir adam... Bakalım bu adam; onu adam olarak hayal etmiştim zira-adamın halinden adam, kadının halinden kadın daha iyi anlar, empati kolay olur; neler çekiyordu... Balkonunda oturup, belki de bir daha hiç gidemeyeceği memleketini nasıl özlüyordu? Ben ne olacaktım peki?

20 yıl sonra arkadaşlarını görmeye giden beyaz saçlı, kel, göbekli, kalp krizinden ölmesi beklenen birisi mi? Yoksa 30 yıl sonra kalp krizinden ölüp memleketine tabut içinde gelen birisi mi?

Gabilesininin yarısı gurbet elde yaşayan birisi olarak bu sahneyi birden fazla kez yaşamıştım. O an dedim ki, bu iş olmaz. Sigaramı tren raylarına atıp, gelen trene bindim. West End yerine yeğenimin dükkanına gidip istifamı sundum. Kabul edildi, zira kimse size yalvarmaz, yeğeniniz olsa bile... Hele bizim ailede, bunun için küsülür da; keza öyle de oldu. Yeğenimle tekrar barışmam o olaydan sonra 1-2 sene aldı. O işini düşünüyordu bense en tez uçağın ne saat olduğunu...

Haliyle ertesi gün uçtum ve Ercan'a iner inmez, direk Kemal Demirgıran'a gidip kelle yedim ve bir şişe da gonyak temizledim. Buydum ben. Başkası olamazdım. Nereye gidersem gideyim bu ada peşimi bırakmıyordu işte. 43 yaşına gelmiş ve hep bir B planı olan birisi için ancak 'iflah olmaz' denir.

Kendimi iflah olmaz bir kaçak ve iflah olmaz bir Kıbrıs delisi olarak görüyorum.

Durum budur...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.