Esas 'son oyun' Mayıs seçimlerinden sonra...

Yayın Tarihi: 18/04/16 08:17
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Beni bilirsiniz, iç meselelerden sıkılırım…

İşin özü Kıbrıs sorununun çözümü olduğundan ona odaklanmayı her zaman tercih etmişimdir…

O yüzden de, memleketimizde yeni kurulmuş olan hükümetin ne olacağını ne yapabileceğini bir kenara koyuyorum.

Zaten bu konudaki fikrim sabittir; sistemde yapısal dönüşüm olmadan bu ülkeden bir şey olmaz…

Onun için bunu da bir kenara koyalım ve Kıbrıs sorununa bakalım…

Bildiğiniz üzere, 22 Mayıs günü Güneyde seçimler yapılacak.

Bu seçimleri büyük bir sürpriz olmazsa DİSİ ve AKEL önde bitirecek.

Çözüm için yanıp tükenmeyen DİKO, EDEK, Vatandaşlar İttifakı ve ELAM gibi partilerin pek bir varlık gösteremeyeceği gerek yapılan anketler gerekse de diğer belirtiler ışığında neredeyse imkansız olarak görülmektedir.

Dolayısıyla Mayıs seçimlerinden çıkacak olan sonuç, çözümcü partilerin bir nevi 'referandum' olan bu seçimlerden önde çıkacağıdır..

Tabii, AKEL'in 2004'teki hayır oyu babında 'bu nasıl çözümcü be arkadaş' dediğinizi duyabiliyorum ancak o hayırın daha çok 'ideolojik' bir hayır olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Yani anlayacağınız, 22 Mayıs 2016 günü sonrası, artık son kez denediğimiz, son şans olan Kıbrıs'ta çözüm için geri sayım başlayacaktır.

Ya da çözümsüzlük için…

Ben bardağın dolu tarafına bakarak devam etmek istediğim için, çözüm için konuşalım derim zira diğerini ne konuşmanın ne de olmasının hiçbir kimseye zerre kadar yararı olmayacağı açıktır.

Bu durumda, çözümcü partilerin seçimden galip çıkması ne anlama gelir?

Bir kere, Başkan Nikos Anastasiadis'in elinin güçleneceği ve görüşmelerde inisiyatif alırken arkasındaki desteği daha çok hissedeceği muhakkak olur.

Çünkü çözüm için her iki tarafın da atması gereken adımlar, verilmesi, gereken tavizler vardır.

Bu bağlamda, Anastasiadis'in bu destekle daha bir güvenle, daha bir girişimci davranacağı beklenen olur.

Artı, çözümcü partilerin alacağı oy oranı referandumda ortaya çıkacak olan resmin az çok yansıması olacağından, Güneydeki durumun 'pozitif' olduğunun görülmesi açısından önemli ve Kuzeydekilere de bir nevi mesaj olacağı aşikardır.

Öte yandan, Anastasiadis'in seçimlerin hemen ertesi günü yapacağı Türkiye ziyareti de hayati önemdedir.

Elbette, bu ziyaret Türkiye'ye yapılan resmi bir ziyaret değil, BM'nin İstanbul'da düzenleyeceği fakirlik konulu seminerine katılmak içindir.

Ancak, hazır ayağı Türkiye toprağına değmişken ve de daha önce hali hazırda görüşmüşken, yine Türkiyeli yetkililerle görüşür diye düşünmeden edemiyorum.

Ha diyeceksiniz ki 'bu görüşmeler Kıbrıslı Türkleri by-pass etmek değil mi?'

Bir nevi öyle ancak geldiğimiz noktada, bu sorunun artık tarihe karışması için her türlü temasın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan bir diğer önemli gelişme ise, BM'nin Eylül ayında yapılacak olan seçimi için aday olan ve seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılan Rum Baş müzakereci Andreas Mavroyanis'in görevine Ağustos ayına kadar devam edeceğinin duyurulmasıdır.

Haziran ayında yapılacak olan seçimlerle birlikte aslında o günden resmi olmasa da göreve başlayacak olan Mavroyanis'in resmen göreve başlama tarihi ise Eylül'dür.

Rum tarafı bu konuda 'yeni bir müzakereciye ihtiyacımız yok' dediğine göre, Haziran-Eylül arası hızlı gelişmeler beklemek en doğal hakkımız olur.

"Yine mi ay veriyor bu, bıktık artık" dediğinizi duyar gibi oluyorum ancak vermeyim mi?

Vermeyim de ölüp gideyim mi?

Umutla yaşamaktan başka neyimiz kaldı ki geriye?

O yüzden enseyi karartmadan yola devam ediyoruz.

Bu son oyundur ve son gülen iyi gülecektir.

İddialı mı oldu?

Olduysa da yazdım, olmadıysa da yazdım...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.