Tam 12 yıl olmuş…

Yayın Tarihi: 24/04/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

24 Nisan 2004 Pazar…

Saat 18.30 suları…

Arkadaşımın evinde oturuyorum…

Annan Planı Referandumu sonucunu bekliyorum…

Ondan 3 gün önce, Perşembe günü toplanan AKEL parti meclisi plana 'hayır' diyeceğini açıklamış…

Ondan da önce, şimdi hayatta olmayan TasosPapadapulos Rum televizyonlarına çıkıp 'hayır' için ağlamış…

Tüm bu şartlar altında Rum tarafından 'hayır' çıkacağı malum ama ben umudumu kaybetmiş değilim…

Hatta o günkü köşe yazımda (Afrika'da) 'Evet' için çağrı yapmışım…

Arkadaşım uyarıyor, "boşuna umut etme, hayal kurma…"

Ama ben yine de kuruyorum…

Az sonra NTV'de son dakika haberi geçiyor…

Sonuçlar açıklanıyor…

Hiç unutmam, ekranda "Kıbrıslı Rumlar %75 Hayır, Kıbrıslı Türkler %65 Evet" yazısı beliriyor…

Selim Sayarı Lefkoşa'dan bildiriyor…

Gözyaşlarım sel oluyor…

Oturduğum koltuğa yığılıyorum…

Ağlıyorum…

Hatta şimdi bu satırları yazarken bile gözlerim dolup dolup boşalıyor…

Hâlbuki Annan Planı sürecinde yapılan tüm eylemlere, tüm mitinglere katılan, gazetelerde bir sürü yazılar yazan bir neferdim…

Umudum vardı…

Bu kez olacaktı…

Kıbrıs'ın hiç birleşmeyecek denilen iki yakası artık birleşecekti…

Girne'deki evimizde haftanın 3 günü 'barış ateşi' yakıp, deliler gibi kutlamalar yapmıştık hâlbuki…

Serdar Denktaş Girne Limanında yanlış anons yaptığında, Girne'de boru çalarak kutlama yapanlar arasında da vardım; İnönü Meydanında 'bomba var' dediklerinde büyük bir grupla birlikte 'Kıbrıs'ta Barış Engellenemez' diye meydana girenler arasında da vardım…

Onlarım bombası varsa, bizim umudumuz vardı çünkü…

"Kıbrıs bir mahpushane,

İçinde biz mahkum,

Yeşil Hat parmaklık,

Beybaba gardiyandı" çünkü…

80 bin kişi bu şarkıyı haykırarak gelmiştik o güne işte…

Ama ekranda acı gerçek vardı…

Kıbrıs sorunun çözümün elle tutulacak kadar yakın olan o anı, o televizyon ekranında solup gitmişti işte…

Günlerce, haftalarca, aylarca kendime gelemedim…

Hatta hala daha da geldiğimi iddia edemem…

Tam 12 yıldır içimde o acıyla yaşıyorum…

Hayatımın en kötü, en acı hatırasıdır…

Öyle ki, o günden sonra bir daha Afrika Gazetesinde yazı yazmam için 3,5 yıl geçti…

Belki de daha fazla…

O günden sonra insanın bu kadar çok umut etmemesi gerektiğini, işin sonunda hayal kırıklığı ve onun korkunç kalp ağrısını öğrendim…

Ama iflah olmaz birisiyim ben…

İçimdeki umut tohumu hep vardı çünkü…

Makine ayarlarımda bulunan bu umut tohumuları yeniden toprağa düştü sonra…

Ve sonra yeniden filizlenip, şimdilerde ise kocaman bir ağaca dönüştü yine…

Tekrardan referandum olur mu dersiniz?

Olursa sonuç gene 12 yıl önceki gibi mi olur acaba?

Yoksa hazır yaz da geliyorken, büyük şairin dediği gibi bu kez barışmayı başarabilecek miyiz?

Ah ah…

Zaman zaman içimdeki bu bitmez tükenmez umuda lanet edesim var…

Bazen de isyan edesim…

Bak işte koskoca 12 yıl geçmiş…

O gün 1,5 yaşında olan oğlumun boyu neredeyse beni yetişti…

Ve o günden 8 ay sonra doğan kızım ortaokula başladı…

O gün plana hayır dedirten iki lider de artık hayatta değil…

Ve o müthiş sinerjiyi kullanıp Kuzeyde yeni bir ganimet dalgası yaratanlar hala daha ortalıklarda…

Ben ise hala daha "Kıbrıs'ta Barış Engellenemez" noktasındayım…

Umarım o gün gelip de bu dünyadan göçeceğimde hala daha bu nokta yerine, engellenemediği yerde olurum…

Kim bilir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.