Gaz, İsrail, 2016 sonu ve yeni vizyon...

Yayın Tarihi: 28/06/16 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

"Bu sene sonuna kadar KKTC'de yeni bir durumun ortaya çıkmasını ümit ederiz. Eğer görüşmelerde anlaşma sağlanırsa Türkiye'nin KKTC'ye olan yardım ve katkıları başka bir şekilde gelişecek. Eğer görüşmelerde anlaşma olmazsa, orada iki farklı toplumun varlığını kabul eden bir Kıbrıs müzakeresi gerçekleşmezse o zaman da Türkiye mevcut yardımlarını yeni bir vizyonla daha güçlü bir şekilde nasıl sürdürebilir bunları tartıştık…"

Kimin ifadeleri bunlar?

Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un…

Dün toplanan Bakanlar Kurulu sonrası yapmış bu açıklamaları…

İnsan tabii ister istemez sormadan edemiyor;

İsrail ile Türkiye'nin anlaştıklarının açıklandığı gün, KKTC nasıl olur da Bakanlar Kurulunun bir maddesi hem de önemli bir maddesi olur?

Hele da Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e mektup yazıp düşürülen uçak konusunda 'üzüntülerini' ve 'taziyelerini' ilettiği gün…

Öte yandan Binali Yıldırım ile birlikte aynı anda anlaşmayı dünyaya duyuran İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun şu ifadeleri çok ama çok önemlidir;

"Bu anlaşma ile birlikte İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşma yolu da açılmıştır…"

Efendim?

Nikos Anastasiadis?

Rum yetkililer?

Gol mü?

90'dan hem de…

Bundan başka, Kurtulmuş'un açıklamasında birden fazla kez "Kıbrıs müzakereleri bu yılsonuna kadar sona ermeli" vurgusunu da açıkça görüyoruz.

Bana sorarsanız açıklamadaki esas mesaj da burada yatmaktadır.

Ve Türkiyeaçıkça, Kıbrıs müzakerelerine zaman limiti olarak '2016 Aralık'tır' diye not düşmektedir.

Yani Rumlara, İsrail barışından sonra "anlaştık anlaştık, yoksa biz İsrail gazını alıp Avrupa'ya çatır çatır göndereceğiz, siz de bakacaksınız" denmektedir.

Dahası Rumlara "aklın yolu bir, sizin çıkaracağınız gazın Avrupa'ya en kolay ulaşım yolu 800 mil uzaktaki ekonomik ve siyasi olarak bitik Yunanistan üzerinden değil, Türkiye üzerinden olmalıdır, akıllı olun" mesajı inceden verilmektedir.

Dolayısıyla müzakerelere zaman limiti koyma konusunda (her ne kadar Anastasiadis dolaylı olarak 2016 sonuna işaret etse de) ayak sürüyen Rumlar iyice köşeye sıkışmış gibi durmaktadırlar.

Dolayısıyla 2016 sonu Kıbrıs müzakereleri tüm taraflar için tarihi bir kavşaktır…

Zira o tarihten sonra olacak olanlar bellidir…

Kıbrıs Cumhuriyeti 2018'de yapılacak olan Başkanlık seçimine kilitlenecektir.

Bu bağlamda Kıbrıs sorununun en iyi ihtimalle 2018 yaz aylarına kadar çözülmemesini ben bu satırların yazarı olarak hiç de kabul etmek istemem.

Dahası, çevredeki gaz için pazarlık halinde olan uluslararası güçler de bunu hiç istememektedir.

Ha, bazılarımız, 'müzakereler sürer gider' tadında olabilir.

Başkaları "çözülsün da ne zaman isterse çözülsün" kafasında da olabilir ama benim gibi "çözüm hemen şimdi" kafasında olanlar böylesi bir gecikmeyi asla kabul edemezler.

Rumların 2004 yılında verdiği 'hayır' oyundan beri köprülerin altından çok sular aktığı kesindir ancak Kıbrıslı Türklerin içinde bulunduğu durum günden güne kötüleşerek devam etmektedir.

Buna AK Parti Hükümetlerinin Kuzeyde dayattığı yeni politikalar açısından da bakabilirsiniz, siyaset ve diğer kurumlarımızın itibarının tamamen yerlere düşmesi, işlevini yitirmesi açısından da bakabilirsiniz.

Diyeceğim şu;

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü bizim halimizi perişan halegetirmektedir.

Elbette, uluslararası toplum içinde yerimizi almış, bağımsız, AB üyesi bir ülke olmak ulaşılması gereken öncelikli bir hedeftir.

Buna ulaşmanın şu an için tek geçerli yolu 'Federal Kıbrıs' formülüdür.

Bir Türk tezi olan bu formül, eğer gerçekleşemezse, sonumuzun belirsiz olacağını daha önce defalarca yazmış birisi olarak tekrar etmekte yarar görmekteyim.

Öyle ki, Kurtulmuş'un açıklamalarında şöyle bir nokta daha göze çarpmaktadır; "(Çözüm olmazsa) Türkiye mevcut yardımlarını yeni bir vizyonla daha güçlü bir şekilde nasıl sürdürebilir bunları tartıştık…"

Yeni vizyon ne demektir?

Son günlerin revaçta ve oldukça komplike bir hale gelen 'koordinasyon ofisi' meselesinde olduğu gibi kurumların iradesinin fiilen Türkiye'ye devredilmesi şeklinde bir vizyon mu bu?

Yani "siz elinize gözünüze bulaştırdınız, zaten dünya alt yönetimimiz diyor, o zaman et de bıçak da tamamen bizim elimizde olsun" vizyonu mu bu?

Elbette bunu da yaşayarak göreceğiz demek istiyorum ama bir taraftan da 'görünen köy kılavuz istemez' atasözü aklımda dolaşmaktan geri durmuyor…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları