Kaş yaparken göz mü çıkarıldı?
7 maddenin 6 tanesinin uygun bulunmaması, sadece bir maddenin bir bendinin aykırı görülmesi, attığım o iletinin temel sebebiydi
Aradan geçen beş günde konuyu birçok hukukçu arkadaşımla görüşerek durumu daha da iyi anlamış bulunuyorum.
Dolayısıyla 'bu bir zafer değildir' şeklinde attığım ileti maalesef geçerlidir.
Evet, budur ama dahası da varmış
Dahası bu işin Anayasa Mahkemesine gitmesinin ileride oluşturabileceği komplikasyonlardır
Ancak önce yasanın kendisinden konuşalım
Cumhurbaşkanının AYM'ye gönderdiği ve sadece 3. maddenin 1. fıkrasının g bendi ile ilgili 'uygun değildir' şeklinde aldığı cevap, özellikle 2 madde tahtında süren esas tartışmayı (yani yetki devrinin yazıldığı maddeyi) yerle bir etmiştir.
Dahası, AYM'nin aykırı bulduğu söz konusu 3/1/g'nin , 'içerik' olarak değil, 'usul' yönünden böyle olduğunu da öğrendik.
Neymiş biliyor musunuz?
2012'de dönemin hükümetinin Bakanı Kemal Dürüst tarafından imza edilen ve ancak meclisten geçirilmediği için yürürlüğe girmeyen yurtlarla ilgili yasa, bu onay yasasının AYM tarafından reddedilen kısmına 'yürürlükte olan' diye yazılmış.
Yani yürürlükte olmayan bir 'milletlerarası yasa' sanki de varmış gibi bu onay yasası içine yazılıp 'usulsüzlük' yapılmış.
Haliyle de mahkeme bunu görüp, Anayasanın 90. maddesinin 4.fıkrası tahtında 'aykırı' bulmuş.
Yani?
Yanisi şu;
Hükümet 2012'de Dürüst'ün imza ettiği yasayı 27 oyla meclisten geçirecek, sonra da onay yasasını aynen Cumhurbaşkanına imza için gönderecek.
Böylece Cumhurbaşkanı, diğer maddeler uygun bulunmuş ya, sadece bu madde usulen aykırı bulunmuş ama düzeltilmiş ya, işte bu yüzden imzayı çakıp onaylayacak.
Peki bu işi reddeden biz garip Kıbrıslılar ne yapacağız?
Anayasaya uygun bir yasayı onaylayan hükümete ya da Cumhurbaşkanına mı kızacağız?
Kızsak ne olacak?
Yani anlayacağınız ortada kaybedilmiş bir hukuk savaşı vardır.
Nerede kaybedilmiştir?
KKTC Anaysa Mahkemesinde
Ha diyeceksiniz 'bu yasa halkın gözünde mahkum edilmiş bir yasadır '
Ona bakarsanız 40 senedir gelip geçen bin tane mahkûm edilmiş yasamız vardır, hepsi de yürürlüktedir
Göç yasası
İTEM yasası
Birleşik Faiz yasası
Saymakla bitmez
Dolayısıyla Şener Levent'in "Bir pire için yorgan mı yaktık?" başlıklı dünkü makalesinde sorduğu muhtelif sorular birer tokat gibi yüzümüze çarpmaktadır.
Bu satırların yazarının da geçen hafta yazdığı 'Çözümsüzlüğü ne zaman reddediyoruz?' başlıklı makalesindeki şu ifadeler de maalesef aynı etkidedir;
"5 Ağustos'ta Anayasa Mahkemesi karar versin, zafer bizim olsun
Da
Bu ofis Anayasaya aykırı ilan edilsin, ne olacak?
O ofis gidecek, yerine kulpuna uydurulmuş başka ofis gelecek
Sistem bu
Düzen bu "
Lakin Şener Abi'nin dünkü makalesi bir başka çok önemli konuyu da gündeme getirmiştir.
Şener Abi makalesinde, geçtiğimiz gün Avukat Hasan Sözmener'in Kıbrıs Gazetesinde yazığı makaleye atıfta bulunarak, milletlerarası bir antlaşma olan ofis yasasının Anayasa Mahkemesine gönderilerek 'milletlerarası anlaşmalar AYM'de denetlenemez' kuralının bozulduğunu belirtmiş.
İlgili yazısında Avukat Sözmener, Cumhurbaşkanına "Rumlarla yapacağınız anlaşmayı da AYM'ye soracak mısınız?" diye de sorumuş.
Şener Abi "Mustafa Bey sormaz ama başkaları sorabilir değil mi?" diye yazmış makalesinde
Elbette, soracaktır da.
2004 Annan Planı döneminde aynı tartışma yaşanmış ancak konu 'milletlerarası anlaşmalar AYM'ye götürülemez ve denetlenemez' denilerek kapatılmıştır.
Ancak Cumhurbaşkanı bu kadim kuralı ofis anlaşması yasası sorgusu ile delmiştir.
Peki Cumhurbaşkanlığı hukukçuları bunun farkında mıydı?
Böyle bir komplikasyon oluşacağı öngörülmedi mi?
Anlaşılan görülmedi
Şimdi ortada ayıklanması gereken pirinçler vardır
Sorumluları kimse onlar ayıklasın artık
Zira kaş yaparken göz mü çıkarıldı bilmek istiyorum
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.