Karar anı...

Yayın Tarihi: 19/11/16 09:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kıbrıs müzakerelerinde artık kritik bir noktadayız.

Geçtiğimiz cuma akşamı karlı Mont Pelerin tepelerinden gelen 'bir haftalık ara veriyoruz' açıklamasının ardından liderler yarın yine aynı yerde, kaldıkları yerden devam edecekler.

Yani anlayacağınız öyle ya da böyle bir karar anına gelinmiştir ve bu dakikadan sonra ya referanduma kadar bir süreç ya da çöküş yaşanacaktır.

Dolayısıyla hiç kimse 2. Mont Pelerin'den bir sonuç çıkmaz diye boşuna söylenmesin çünkü iyi ya da kötü anlamda bir sonuç artık kaçınılmazdır.

Peki bir çoğumuzun istediği iyi sonuç çıkması ihtimali nedir?

Elbette çözüm totosu yapmak doğru olmaz ancak son günlerde adanın güneyinde yaşanan bir takım gelişmeler ve gelen mesajlar bizi ister istemez olumlu düşünmeye sevk etmektedir.

Öyle ki son günlerde Rum kamuoyunda çok açık bir rüzgar estiriliyor ve buna da kısaca çözüm rüzgarı deniliyor.

İyi de bu rüzgar nereden çıktı dersiniz?

Bana göre birkaç sebebi var…

Bunlardan birincisi Rum Lider Nikos Anastasiadis'in son derece teknik bir hamle ile Mont Pelerin'de söylediğinin aksine Ulusal Konsey'i toplama yerine partilerle tek tek görüşmeyi tercih etmesi oldu.

Bu da konseyde Anastasiadis'in karşısına hep bir ağızdan dikilecek olan ret cephesini sürüklese etti.

Ve bu görüşmenin yapılmaması, her konsey bilgilendirmesi sonrası vuku bulan 'bilgi sızdırma ve basını manipüle etme' elementini de ortadan kaldırdı.

İkinci kritik gelişme ise zirve dönüşü Rum Lider ile görüşen Başpiskopos Hrisostomos'un sürpriz bir şekilde "Şimdi daha iyimserim, memnunum" demesi oldu.

Bu açıklama ret cephesine vurulan ikinci kritik darbe oldu.

Yeri gelmişken şu noktayı da açıklamakta fayda var:

Başpiskopos'un desteği doğal olarak bizim tarafta "Akıncı bakalım ne taviz verdi de böyle oldu?" şeklinde algılandı.

Ama bu algı tümden yanlıştır.

Neden derseniz, Cumhurbaşkanı Akıncı son gece Mont Pelerin'de masaya her ne koymuş ise bunu Türkiye'nin iş birliğinde yapmıştır da ondan derim.

Biz istesek de istemesek de Türkiye bu işin içindedir ve bir takım ulvi çıkarları vardır.

Ha gönül sadece kendimizin karar vermesini, sadece kendi çıkarlarımızın gözetilmesini ister miydi diye soracak olursanız, evet isterdi de maalesef mümkün değil.

Adanın kuzeyinde 1974 sonrası oluşturulan durum ve gelinen nokta bunu ihtimal dışına itmektedir çünkü…

Ve bunun da ötesinde bölgede kurulmaya başlanan enerji denklemi göz önüne alındığında Türkiye'nin son derece aktif olarak bu işin içinde olması kaçınılmaz bir haldir.

Bundan mütevellit, toparlayacak olursak, benim şahsi görüşüm, 2. Mont Pelerin'den bir beşli tarihi açıklanmasının kuvvetle muhtemel olduğudur.

Tersi çöküş demektir…

Ve yine eklemem gerekirse müzakerelerin beşli safhasına geçilmesi demek 2017 içinde referandumun artık ufukta görünmesinden başka da bir şey değildir.

Zira beşli safhaya geçmek demek, derinlemesine görüşülen dört başlık ve toprak konusunda yüzde 99 anlaşıldı demektir.

Bu uzlaşılar ışığında güvenlik de halledilebilir diye düşünmek naiflik değil gerçeklik olur.

Diyeceğim odur ki, Kıbrıs müzakerelerinin kader anı gelip çatmıştır ve bu dakikadan sonra iki halka düşen şey liderlerine destek vermek ve cesaretlendirmektir.

Cesaret, liderlik ve yaratıcılık…

Çözüm için gerekli olan şeyler bunlardır…

Bu bağlamda bize de umut etmek düşmektedir…

Umut etmek iyi bir şeydir çünkü…

Bu yüzden de ben umut eden tarafta olacağım…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları