Erdoğan, Tsipras, May ve gerçekle yüzleşme anı…

Yayın Tarihi: 10/01/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Bir kez daha cebimizde sadece umutlarımız İsviçre'deyiz.

Bu güzel ülkenin yoğunluktan henüz göremediğim ama kesinlikle güzel olduğunu düşündüğüm Cenevre kentinde belki de son kez bu umutlarımızı tazelerken size söyleyeceğim şudur:

Kıbrıs sorunu gerçekten çözülme aşamasına gelmiştir.

Eğer gerekli liderlik gösterilir, garantörler ve onların da abileri mutabık kalırlarsa bu iş burada çatır çatır çözülebilir.

Şaştınız mı?

Valla ister şaşınız ister şaşmayınız gerçek budur.

Neden derseniz, anlatayım.

Bilirsiniz işte, klasik Kıbrıs müzakerelerinde bir nevi 'bugün git yarın gel' tarzı bir yaklaşım vardır.

Bir gazeteci olarak 'liderler anlaşmayı anlaşmak için anlaştılar' gibisinden açıklamalarla süslü sonuç bildirilerini çokça görmüş birisi olarak yazıyorum bunu…

Peki buranın farkı ne?

Buranın farkı şu:

"Aman gideyim Yunanistan'a sorayım, Türkiye'ye sorayım" ya da "bizim siyasi partiler ne düşünür, gidip bir sorayım da geleyim" tarzı bir yaklaşım an itibarı ile Cenevre'de mümkün değildir.

Neden?

Çünkü siyasi partilerin hepsi buradadır.

Ve bunlara ek olarak, bütün büyük abiler, şu an için ufak ufak, 12 Ocak'tan sonra ise bilfiil burada olacaklardır da ondan.

Yani?

Yanisi bu iş burada bitecektir.

İşte bu minvalde dün bir basın toplantısı düzenleyen BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin şu lafı tüm zirvenin anlamını açıklar niteliktedir:

"Gerçekle yüzleşme anındayız…"

Evet, aynen oradayız.

Dolayısıyla şu an geldiğimiz nokta tam olarak 'ya herro ya da merro' durumundadır.

Onun için "bir şey çıkmaz, sürer gider" diye dalga geçen arkadaşlara ve sığ esprilerle komik olduğunu zanneden kardeşlere duyurmak isterim;

Kıbrıs sorunu bitmek üzeredir.

Ve bu bitiş iki tarafa doğru da olabilir.

Bizim arzumuz sorunun iyi tarafa doğru, yani federal Kıbrıs yönünde nihayetine ermesidir.

Kötü taraf ise belirsizliğin devamı ve masanın bir kez daha toplanmamak üzere dağılmasıdır.

Hal öyle olursa, "yahu yine masa kurulur sürer gider" diyen arkadaşlara ayrıca belirtmek isterim ki, bu masa, uluslararası konferansta sonuçsuz kalan bu masa, bir daha bu noktaya ancak 2030'larda gelir.

O zamana kadar birçoğumuz ölüp gideceği için pek de anlamı kalmaz yani…

Dolayısıyla, toparlayacak olursam;

1- Cenevre'de çözüm elle tutulur noktadadır. Biraz cesaret, biraz ezber bozma ve yaratıcılıkla Kıbrıs sorunu çözülebilir.

2- Liderlerin ihtiyacı olan tüm taraflar buradadır, istedikleri an istediklerine danışma şansına sahiptir.

3- Şu anda federal Kıbrıs için son deneme yapılmaktadır ve bu iş çökerse, bir Türk tezi olan federasyon tarihin tozlu sayfalarında yerini alacaktır.

Ve 4;

1 Aralık gününden itibaren konuştuğumuz konuların en başında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın katılıp katılmayacağı gelmektedir.

O günden beri 'geliyor, gelmiyor, gelebilir' şeklinde dilek şart ve rivayet kipinde devam eden bu satranç oyununda tek gerçek nokta şudur:

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Cenevre'ye gelmek için uçağa bindiği anda Kıbrıs sorunu iyi ya da kötü yönde bitmiş demektir.

Bu dediğim Yunanistan Başbakanı Tsipras ya da May için de aynen geçerlidir.

Çünkü hiçbir lider başarısızlığa mahkum bir zirveye gelip sorumluluğu almak istemez.

Basit, net, açık, sarih, aleni durum budur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.