Kadife birleşme…

Yayın Tarihi: 03/05/17 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Artık iyice yılan hikayesine dönmüş olan Akıncı-Anastasiadis sürecinde dün bir kez daha bir araya gelindi ve bir kez daha havanda su dövülerek evlere dönüldü.

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın toplantı sonrası yaptığı açıklamanın başlangıcında "Bugün size fazla anlatacak bir şeyim yok" demesinden de belli olan bu durum sonrası Kıbrıs sorununun çözüm yerine yeni bir çatışma ortamı içine doğru gittiğini söylemek yanlış olmaz.

Zaten Cumhurbaşkanı da doğal gaz çalışmalarının başlayacağı temmuz ayını da işaret ederek "Maalesef yeni gerginliklere gebedir" demesi de bundadır.

Ama daha da önemlisi Cumhurbaşkanı'nın "Aynı konuların etrafında dönüp dolaşmak artık bitmeli. Genel çerçeve için BM mekik diplomasisi yapmalı" demesidir.

Belli ki Cumhurbaşkanı sıkılmıştır…

Havanda su dövmekten, gerek biz basın mensuplarına gerekse de halka iyi bir haber verememekten sıkılmıştır.

Dünkü açıklamaları sırasında kendisine son günlerde Rum basınında dillendirilen "yeni Cenevre ufukta" ve "müzakereler iyi gidiyor" haberlerini de sordum.

Buna sadece kendisinin değil, dünkü görüşme sırasında konuyu açan Anastasiadis'in de şaşırdığını söyledi.

Her ne halse haberi yayanın onun sözcüsü Hristodulidis olduğundan emin olmamıza rağmen nasıl şaştığını anlamadık ama Cumhurbaşkanı Akıncı bu haberlere 'asparagas' nitelemesi yaptı.

Sonra da ekledi: "Keşke öyle olmasa…"

Keşke de gerçekler maalesef böyle değil.

Basın toplantısı sırasında kendisine son günlerde gündeme gelen 'kadife ayrılık' işini de sordum.

Cevaben özetle "Biz kadife ayrılık değil kadife birleşme derdindeyiz. Bu senaryoların gündeme gelmesinin yeri ve zamanı değildir. Önümüzdeki 1-2 kritik ay geçsin, temmuza kadar ne olacağına bakalım, bunları sonra düşünürüz" şeklinde bir cevap verdi.

Pek tabii ki Cumhurbaşkanı'nın hemen her görüşme sonrasında "Çözüm olmazsa biz de KKTC olarak yolumuza devam ederiz" görüşünü dile getirmesi bu yöndeki söylentileri artırmıştır da bunun nasıl ete kemiğe bürünebileceğini doğrusu ben hiç bilemiyorum.

Zira mantıken ve şeklen bakıldığı zaman 1974'ten beri tam bir ayrılık yaşandığı ve o ayrılığın kadife olmasa da bir Arap çarşafı tadında olduğu aşikârdır.

Aşikardır da Kıbrıs sorununun kendisi aslında bu ayrılık durumudur demekten kendimi alamıyorum.

Dolayısıyla kadife ya da daha Türkçe anlatımıyla 'anlaşmalı ayrılık' işi Kıbrıs sorununu nasıl çözecek doğrusu anlamakta zorlanıyorum.

Öyle bir durum Rumların bu davayı kaybettiği anlamına gelmez mi?

Böyle bir şeyi daha güven yaratıcı önlem bile hayata geçiremezken hangi Rum lider göze alıp konuşabilir?

Yoksa bu konuda bir formül mü belirlendi, nedir?

Ancak Cumhurbaşkanı'nın benim bu husustaki soruma verdiği cevap bana sanki de 'açık bir kapı' bırakmış gibi geldi.

Yani temmuza kadar havanda su dövülür ve temmuzla birlikte ortaya çıkacak olan gerginlikle masa devrilirse, ki öyle olur, daha önce milyon kez yazdığım 'federal Kıbrıs hayali ölür' tezi doğrulanmaz mı?

Bu durum ortaya çıktığında KKTC olarak yola nasıl devam edilecek?

Dahası, bu görüşmeler çökerse gerek BM gerekse de dış dünya kimi suçlayacak?

Başarısızlığın mesulü kim olacak?

Hayır fenama giden şey, 12 Ocak günü kırmızı halılı bir Oscar töreni tadında Cenevre'deki Milletler Sarayı'nın 4 numaralı kapısından giren Kıbrıs sorununun tüm tarafları bu başarısızlığa nasıl izin verecekler?

O gün tavan yapmış olan umutlarımız varken bugün elimizde mucizelere inanmaktan başka ne var?

Kadife ayrılık…

İçinde 'ayrılık' olan şey sadece üzüntü getirir.

Ama kadife birleşme…

Evet Sayın Başkan…

Dediğiniz gibi, bundan başka ümit edecek şeyimiz yok…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları