Hayvan-sever...

Yayın Tarihi: 14/05/17 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Hayvansever miyim?

Elbette.

Ama neden tüm hayvanları sevmem lazım?

Öyle bir mecburiyet mi var?

Dolayısıyla bu yazıyı yazarken bana kızılacağını bilerek yazıyorum.

Niye?

E canım hayvanları severim de, geçtiğimiz günlerde doğaya salınan o dev Gufi yılanını sevmek zorunda mıyım şimdi?

Bir keresinde avda ondan daha büyüğünü çörekli vaziyette görmüştüm.

Yok, silahı doğrultup ateş etmedim.

Aksine ayaklarım kıçıma vura vura oradan uzaklaştım.

Geceleri rüyama bile girdiydi beytambal…

Bu hayvanseverlik değil mi?

İstesem 2 fişek çakar, işini bitirirdim.

Yapmadım yine yapmam.

Ama evimin bahçesinde aynı manzara ile karşılaşsam bir saniye bile düşünmem.

Neden?

Evdeki canlar ondan daha önemli de ondan.

Canlar diyorum, boru değil yani…

Hem Darwin öğretisine inanan birisi olarak ne var bunda?

Güçlü olan diğerini temizler arkadaş…

Ben denizde yüzerken büyük beyaz gelip beni yese 'e hayvanın doğal alanına girdin' olur değil mi?

E o da benim doğal alanıma girdi işte…

Şimdi ben hayvan düşmanı mı oluyorum?

İyisi mi gelin ben size benim evdeki hayvanları anlatayım.

Zaman zaman beni kendisini zehirlemeyi düşündürecek kadar çıldırtan köpeğim Bowie'yi anlatayım mesela…

Bir öğün yemek yiyip karşılığında bahçeye en az 6 kez sıçan muhteşem Golden Retriver hayvan oğlu hayvanı…

1.5 yaşında olmasına rağmen hala daha 1 aylık köpek gibi davranan Bowie ne laftan ne dayaktan ne konuşmadan ne de sevmeden anlayan bir köpek…

Yemek koyan üzerine atlar salya sümük eder…

Bahçe kapısını kırar, bahçedeki demir sandalyeler de dahil her şeyi yer…

Gezdirmeye çıkarın seke seke boğazındaki tasmayı çıkarıp kaçar…

Hadi kaçtı, haspası çıksın diyeceksin, onu da diyemezsin.

Neden?

Çünkü komşuların evlerine gidip diğer köpeklerle kavgaya ya da mahallede masumca oyun oynayan çocuklarla kendince oynamaya durup seni de belaya sokma meyilli bir köpek de ondan.

Yemesi, içmesi, kaçması, sıçması ve üzerine sekip seni leş etmesinin yanı sıra çileden çıkıp üzerinde kırdığın süpürge değnekleri de cabası…

Ama bunları dedim diye kesin hayvan düşmanıyım değil mi?

Peki ya kedimiz Tomris?

Turuncu renkli Brekkis'ten başka mama yemeyen, hatta onu bile her defasında kabını ağzına kadar doldurmazsan yemeyen Tomris…

Tomris diye isim mi olur?

Yonca Hanım öyle buyurmuş.

Hayır tek bildiğim Tomris var, o da doğum kliniği.

E bizimki orada doğmadı, doğsa, ebesi o olsa, ismi anlayacağım ama anlamıyorum işte.

Hayatım Tomris'i evden atmakla geçiyor ama bunu gayet güzel anladım.

Bir de turuncu renkli Brekkis aramakla…

Bir keresinde bulamamış ve son paramla daha kaliteli bir mama almıştım.

Kedi ruh hastası olduğu için tam 15 gün mamaya dokunmamış, yarı yarıya kilo kaybetmişti…

O derece bir ruh hastasından bahsediyorum.

Peki evden neden mi atıyorum?

Sabahın 4'ünde tuvaleti geldiği ve evde benden başka kalkıp kapıyı açan salak olmadığı için tabii ki…

Dolayısıyla her gece yatmadan önce türlü saldırı altında onu dışarı atmak zorunda kalıyorum.

Yediğim cırmıklar ve vicdan azabı da cabası.

Sonra sabah işe giderken bir fasıl atış daha…

Ayrıca hanımefendinin en sevdiği yer benim yatakta, benim yastığın üstüne tüylerini döke döke yatmak.

Kaç sabah yüzüm bembeyaz kalktım...

Ev ahalisine yalvardım, kavga ettim, parçalandım ama nafile…

Onun için artık bıraktım, ne haspada yatarsa yatsın…

Bundan başka bir de kuşumuz Ritchie var…

İsmi Ricthie Blackmore'dan gelen kuşumuz aynen onun gibi (ama ötme konusunda) tam bir virtüöz…

Öyle ki ilk aldığımda bir hafta 'tıs' etmeyince onu aldığım yeğenimi aramış 'Nasıl kuş be bu ötmez' diye şikayette bulunduktan saatler sonra o bir hafta içinde ötmesi için çaldığım tüm ıslıkları aynen çaldığını duyarak şoke olmuştum, dün gibi hatırlarım.

Ancak evdeki herkese ayrı ayrı tonda ve şekilde seslenen bu güzide hayvanın rezil bir huyu var.

Dışarıda öten karga, kelaynak, takkali ve diğer vasıfsız kuşların iğrenç seslerini de taklit ediyor.

Böylece sabahın 6'sından itibaren kulakları tırmalayan bir senfoni ile baş başa kalıyorum her gün…

Ben bunu Pavarotti gibi yeteneği ve sesi olan birisinin Kahtalı Mıçı gibi şarkı söylemesi gibi görüyorum…

Ama ne yapacaksın?

Benim gibi katlanıp bakacaksın…

Ha bir de her yıl gelip kapının tam üstüne yuva kuran, sonra da 4 yavru edip hepsini atıp öldüren kırlangıçlarım var.

Geri zekalı piçler, kapının önüne sıçtıkları yetmiyormuş gibi bir de çocuk katilliği yapıyorlar…

Ama yine de hayvanları seviyorum tabii…

Bütün hayvanlıklarına rağmen seviyorum…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.