An, bir armağan

Yayın Tarihi: 09/09/15 08:00
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

Kimi duygular bir ışık gibi gözünüzü alır. Aşk gibi, hasret gibi, acı gibi…

Dün, acı bir hatırada, acı bir makaledeydik. Acı ama bir o kadar gerçek. Yeni bir merhabanın öylesi bir metinde yer almasını istemedim. Bu nedenle ikinci günümüzde sizlere merhaba demek istedim… Hasretle…

*

Bir gazete köşesinden iletişim kurmadığımız sürede de yazdım, olabildiğince. Gereçekleşemeyecek bir hayalin peşinde. O hayal ki, yazılmamış hiçbir şey kalmasın isteğinin yarattığı… Hiçbir şey kalmamalı yazılmadık, hiçbir şey kalmamalı, yazabilecekken yazılmamış…

Yazdıkların kadar yazmadıklarından da sorumlusun demiştim dün.

Hayatın tüm detaylarını saran, hayatın temelini oluşturan, adalet ve adaletsizliğin en üstün çözümü bu. Yazmak eylemin sadece bir türü. Oysa her birey kendi ölçüsünde yapabildiğini, yapabilecekken, bunu yapmaktan imtina etmemeli. Daha güzel günler görmek için…

Şekerle tuz gibi. Karşıt kavramların, birbirlerinden doğduğunu bildiğimiz sürece, bu kavramların birbirlerinden beslenen değerlerle ilerlediğini anldığımız sürece, daha güzel günler görmek mümkün.

*

Yaşamak da böyle aslında. İlahi bir iradenin çemberi içinde kalsak da, yaşadıklarımızın sorumluluğu kadar, yaşamadıklarımızın da hesabı bizimdir. Kimi zaman eksik yaşadıklarımızın, kimi zaman da bütüne tamamlayamadıklarımızın; vicdanımızda, kalbimizde, aklımızda yaşanan sorumluluklarını çekeriz.

Görüp de görmezden gelerek, duyup da duymazdan gelerek, haksızlığın yapı taşı oluruz adeta.

Oysa bu tezatlar bütünü, insanı insan yapar. Acıyı anlatan şey mutluluktur, varlığı yokluk, herşey hiçbir şey yüzünden çoktur. Öyle ki, bu tür zıtlıklardan oluşuyor hayat. Yaşamanın sonlanan bir süreç olması gibi mesela.

Belki de bu nedenle herkes, en çok kendi yapabildiğini yapmalı. Benim için de yazmak bu anlamı taşıyor aslında.

Yazmaya sevdalı olmakla da kalmıyor insan. Her ne yazacaksan ilhamı insandan alıyorsun. İnsan merkezli duygudan, düşünceden, eylemden. Ancak o zaman, ruha dokunur bir eser çıkıyor ortaya. Ancak o zaman, satırlarında dolaşan yürekler ürperiyor, okudukça…

Bakıyor, görüyor, yaşayarak okuyorsun, sonra yazıyorsun.

*

Ne yaşamı anlamak ne de yaşamak şaka değil. "Yaşamak şakaya gelmez" dediği budur şairin.

Hayatımızın gündelik akışında, o denli hızlı geçiyor ki zaman, bırakın zıtlıkları, benzerlikleri dahi göremez oluyoruz. Oysa an, bize sunulan tek gerçek zaman. Kaçırılınca yeniden kazanılıp kazanılamayacağı belli olmayan.

Belki, kaybedeceğiz kaygısıyla yaşanmaz ama kaybetmeme gayreti ile daha güzel yaşanır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları