Mum gibi...

Yayın Tarihi: 15/09/15 08:00
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

İnsan yaşamının aydınlatılmasında başvurulan en değerli araç olarak sanatı düşünebiliriz. Yaratıcı düşüncenin eylemi olarak nitelendirebileceğimiz sanat, sanatçının yatayıcı yeteneğini ortaya koyduğu alanda, yaşamı içinde berındıran bir yapıdır.

*

Sanatın tarihsel evrelerinde, sermayenin sahibi olanların, sadece kendi egoları ve menfaatleri çevresinde şekil bulan ve yanlış kurgulanmış bir toplum yapısını dikte etmeleri, sermaye güçlendikçe sanatsal aydınlanmanın, daha insani yaşamayı da beraberinde getirebileceği gerçeğine duyulan umudu azaltmaktadır.

Oysa, üretilen her yeni sanat eserinde, umut hep yeninden aydınlatmaya başlar. Burada asıl olan, toplumları yönetenlerin, sanata olan yaklaşımlarıdır.

Bahsettiğim yaklaşımlar, Frankfurt Okulu düşünürlerinin ilk kaleme aldıkları zamandan bu yana ne yazık ki benzer eleştiriler içerir.

Buna göre; yönetim, esetetik bir dil kullanarak elbette sanatı benimsediği yönünde ifadeler kurar. Kullandığı esetetik dil bile bir edebi sanattır ancak sanatçının üretimini desteklerken, üreteceğinden endişe duyarak yönlendirmek, en hafif şekli ile kontrol altında tutmak ister. Bu, sanatın aydınlatan yönünü körelttiği gibi, edilgen bir sanatı yaratarak faydadan çok zarar sağlar.

Geri kalmış toplumlarda sanat, aldığı destekle ayakta kalma mücadelesi verir. Oysa ileri medeniyetlerde, siyasetin de önünde yer alan bir aydınlıktır.

Toplumun yönetilmesinin en temel yapı taşı sanat olması gerekirken, farklılıkları, siyasi rekabet dahi gören toplumlar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kaldı ki sanat bir çok geri kalmış ülkede hakettiği değeri almış değildir. İdare edenle sanatı üretenin, birbirinden beslendiği ya da salt siyasete sanatın alet edildiği süreçleri gözlemlemek mümkündür.

Kendi sanatçısının tüm aşırılığını, yine sanat aydınlığı ve farklılığı temelinde hoşgöremeyen, renkleri, notaları, sözcükleri, hareketleri sanatın anlamı içerisinde değerlendirmek yerine, kuşkucu bir siyasi zeminde algılamaya çalışan yapılar, başaramazlar ya da yine ancak ve ancak sanatla başarırlar.

Toplumların girdiği tüm tünellerin ucundaki ışığı, sanat ve sanatçıların aydınlattığını bilmek, bu hakkı teslim ederek, daha estetik ve daha kalıcı yarınlar yaratmak için, siyasi bakış açısından arınarak, kuşkusuz ve kendine güvenen gözlerle algılayabilmeli sanatı ve sanatçıyı.

Sanatla buluşan yaşam aydınlanır.

Gerisi topluca değil, yine sermaye güçlerince sağlanacak geçici aydınlıktır. Bu aydınlık, erir, söner.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları