Düne esir olmadan...

Yayın Tarihi: 17/09/15 07:38
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

Bir sabah, güneş ışığı yüzümde oynaşırken, sokağımıza "zaman" girdi. Şimdi; uzun, puslu bir yaz günüymüş gibi anımsarım o günü. Bugün neysem, o gün o sokağa giren "zaman"ın öncesindeki benim. Oysa özgürlük, vazgeçilmez bir sevgili gibi, gece yatarsın ve güneşe doğmaması için yalvarırsın. Fakat ben; o temmuz sabahı öğrendim, özgürlük ve esaretin kardeşliğini...

*

O temmuz sabahı, sadece bir coğrafyaya değil, insana, zamana, hatıralara da ara verdik. Sonu gelmez ama hep umut edilen bir ertelemenin sabahıydı o sabah. Güz kadar acı ve yeni hatıraların, yeni ama pek de beyaz olmayacak sayfaları açılıyordu, hepimiz için. Öyle de oldu.

Çocukluklar bir daha yaşanmamak üzere tükenip gitti. Erken gelen yetişkinlik çocukların alınlarına bir yafta gibi yapışıp kaldı.

Zaman, hem kendi içimizde hem de dışımızda kalanlarla mesafe yarattı.

Dünyanın dışında kaldık. Dünyanın dışında kalmakla güçlenenler, bunun devamını isteyenler yarattık. Dönüş zorlaştı.

Geçen yıllarla, ha bugün ha yarın derken, dedem o temmuz gününden öncesine dönemeden yaşama veda etti. Babam Dante'nin ölçtüğü yaşam ortasının iki katına erişti. Ben, o yarıyı çoktan geride bıraktım. Oğlum, ilk baharında ömrünün. Kendim için, kendimiz için umut etmekten vazgeçer olduk. Ama gelecek için umudumuza sarılı kaldık. Geçen zamanla yitip giden, yaş alan, umudu kırılanlar oldu.

*

Nedenleri anlamak, süreci yorumlamanın temeliyken, sonuç dışında düşünmemizi engelleyecek tornalardan geçirildik. Kurulan yapıda, "eskiye dönme" başlığı altında endişelenmemiz için, gereken her şey yapıldı. Oysa gelecek, eskiye dönemeyen bir zaman birimidir.

Gelecekten gelecek olan bir tehlike kurgulanıp, buna karşı durulması "eskiye dönülmemesi" istenirken, aslında kurulan yapıdan güç alanların güçlerinin süreğen olması hedeflendi. Büyüdükçe gördük.

Şimdi artık, mesafeli umutlarımız olsa da, mutlu ve dünyalı bir gelecek için, sonuca kilitlenmeksizin, nedenleri anlamak ve içselleştirmek gerektiğine inanıyorum.

*

Bir sabah, güneş ışığı yüzümde oynaşırken, sokağımıza giren zaman geri getirilemez. Şimdi; uzun, puslu bir yaz günüymüş gibi anımsadığım o güne dönemem. Bugün neysem, o gün o sokağa giren "zaman"ın öncesindeki ben olmaya devam etmek dışında geçmişe müdahale edemem. Çocuk gözlerle baktığım hayat, acımasızca geçse de, kalp gözüyle de bakabilmek gerektiğini anladım. Şimdi sokağımız aynı sokak değil. Zaman aynı zaman değil. Ben aynı ben değilim. Siz aynı siz değilsiniz.

Ama geleceğin, "eskiye dönme" içermediğine inatla güneş, her sabah, her sokakta, hep aynı güneş. Dönemeyiz belki geçmişe ancak dönemeyeceğimiz zamanlara esir bir yarın da yaşamamalıyız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları