Kendinize pay çıkarır mısınız?

Yayın Tarihi: 13/05/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Her bir olgu karşısında, bir hamur gibi o olgunun -aslında- "tutsağı" ama -kimilerine göre- "bilirkişisi" kesilen halkın bir parçası olarak kendimizi eleştirmek istedim.

Uzun zaman önceki bir söyleşisinden, tam da halimizi anlatan bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim, büyük ustanın.

*

"Zaman zaman çok zengin olmayı şunun için istemişimdir; insan soyunun -yani hepimizin- enayiliklerini ortaya çıkarmak, kendi enayiliklerimizi kendimize göstermek...

Zengin olmadan da yaptığım budur, hatta benim işim gücüm bu.

İki binden çok öyküyü, yirmi romanı, on beş oyunu, binlerce köşe yazısını, bunca röportajı, sayılması zor bunca gazete ve dergi yazılarını hep bu amaçla yazdım. İnsan soyunun enayiliklerini ortaya koymaya çalışırken, en başta kendi enayiliklerimi hiç unutmadım. Başka türlüsü de olamazdı.

İnsan soyunun kimi enayiliklerini ortaya çıkarabilmek için büyük olanaklar, bunun için de, çok zengin olmak gerekiyor. Zengin olsaydım, yıllardır kurduğum sanat fantezilerimi gerçekleştirmeye çalışırdım.

Örneğin, yaşadığı yerlerdeki bir evde ya da bir eski kitaplığın deposundaki daha bölümlenmesi yapılmamış kitaplar, elyazmaları ve belgeler arasından Beethoven'in gün ışığına çıkmamış bir senfonisinin bulunduğunu, radyolar, gazeteler, TV ve haber ajansları gibi bütün iletişim araçlarıyla dünyaya ilan ederdim. Usta bir kompozitöre bestelettiğim bir senfoniyi Beethoven'in diye büyük bir salonda ünlü bir orkestraya çaldırtırdım.

Ne dersiniz, müzikten çok anlayan, hani şu operaları bir ellerinde dürbün bir ellerinde notayla izleyen dinleyiciler ve uzman müzik eleştirmenleri bu sahteciliği anlarlar mıydı?

Ben insan soyunun olumluluğundan hiçbir zaman umut kesmedim. Belki o senfoninin Beethoven'in olmadığını, olsa bile pek öyle Beethoven'e yaraşır bir düzeyde bulunmadığını ya da biçem başkalığı olduğunu sezen, anlayan birkaç kişi çıkabilirdi. Ama onlar da, o büyük beğeni dalgası önünde karşı düşüncelerini açıklayabilirler miydi? Sanmıyorum.

Hiç anlamadığım bir sanat dalından söz ettim. Pek az da olsa -iki yıl akademisinde- öğrenimini gördüğüm resimden söyleşelim. Adı duyulmamış bir iki amatör, akademiyi yeni bitirmiş bir iki genç ve bir iki naif ressamın tablolarından karma bir resim sergisi açar, onların kırk-elli tablosu arasına Picasso'nun albümlere geçmemiş, röprodüksiyonu yapılmamış, yani çok az kişinin bilebileceği son döneminden iki-üç tablosunu da katardım.

Sonra sergiyi gezenlerin izlenimlerini dinlemek, uzman eleştirmenlerin eleştirilerini okumak isterdim. Ne dersiniz, o karma sergideki resimler arasına serpiştirilmiş Picasso'nun resimleri için neler söyler, neler yazarlardı?

Picasso'nun resimlerinin değerini, öbürlerinden büyük ayrımını anlayabilirler miydi, yoksa türlü bilgiçlikler taslayıp o başyapıtları da eleştirerek öğütler verir, Picasso'ya da nasıl resim yapılacağı öğretirler miydi? Sanmıyorum."

*

Büyük usta Aziz Nesin'in söyleşisi uzun. Bir kısmını sizlerle paylaştım. Kendine pay çıkaran olur diye. Olur mu sizce?

Eski dost, hocam Aziz Nesin'e ve ortak dost Nazif Bozatlı'ya armağan bu satırlar…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları