Ego ideali ve Karşı Akılcı Hareket

Yayın Tarihi: 13/07/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

"Ego ideali" kavramı, tanımlama dışı bir izlenimle kendinin incelemesine bile müdahale edicidir bilim insanı için.

Bu kavramı kendi üzerinden değerlendirmeye başladığımızda, konu il eilgil iilk temel tespitleri önümüze koyan Sigmund Freud'un birincil etimolojiye yenilik getirdiğini ancak bunu yaparken özünde ve özgünlüğüyle, kendi duyumsamalarını değerlendirdiğini söylememiz mümkün.

Ego ideali kavramına hakim oldukça Freud'a eleştirel yaklaşmak zor da olsa bir gereklilik aslında. Örneğin Freud'un bu kavrama yaklaşma alanına hücreyi hiç dahil etmediğini öngörerek kritik çıkarabiliriz.

Ego ikircikli kalmadan söyleyebilirim ki, beyaz insan keşfidir. Keşifle kölelik arasında bu denli çarpıcı bir ilişki olması da ayrı bir psikanaliz temasıdır. "Beyaz üstünlük" egoya sarılmayı, ego kendisini egemen kılmayı başarmıştır çünkü.

Freud'un ruha id, ego gibi bir sınıflandırmayla yaptığı vurgu ve psikanalizin bir metod olarak kabul edilişi "Karşı Akılcı Hareket" olarak tanımlanabilir. Psikanaliz ne söylerse söylesin felsefe bu kavramda yardıma çağrılan disiplindir.

Öyle ki, Freud'un tanımları Allah kavramını hiçlemez. İçselleştirilebileni ruhla harmanlasa da indirger ve bir bilinmeze yönlendirir. Bu noktada getirilebilecek yeni kritik ise "estetik algısından yoksunluk"tur. Oysa estetik bileceğiniz gibi sanatla ilişkilendirildiğinde derinleşir.

Oysa algılar iki kelimenin biraradalığına daraltılmış bir ön algı yaratır ki bu yanlıştır. Algı ise bir duyu organımızda tepki uyandıran enerjidir. Bu enerji kimyasal veya fiziksel olabilir. Değişik uyaranlar değişik duyularımızı hedef alır. Neticede bir kavramdır ama nasıl algıladığımız sorundur. Bir çok kere "algı nedir?" diye sorduğumuzda -konuya bilimsel olarak hakim olsak bile- kendimizle özleşmiş cevaplar vereceğimiz şüphesizdir.

Ego ile başlayan veya çevresindeki diğer sınıflandırmalarla oluşan yapı (bireyin yapısı) genellikle yaşamda karşılaşılabilecek sorunları çözecek güçtedir. Bireyi ruhsal anlamda zorlayan ve rahatsızlıklara neden olan etkenler olaylara bakış açısında yatmaktadır.

Sorun olayın kendisinde değil, o olayı anlarken (anlamlandırırken) yaptığımız düşünsel hatalardadır. Karşı Akılcı Hareket bu tip düşünsel hataların giderilmesi sürecini değerlendirip, buna rağmen değer yargılarına eleştiri getirirse sağlıklı olur. Seçici algılama, akıl okuma, abartma-küçümseme-genelleme üç özü, bireyselleştirme, hep ya da hiç yönlü düşünce, kontrol yanılsaması, duygusal karar ve daha bir çok düşünsel hata, beyaz üstünlüğün, kendi sarıldığı üstünlüğe yenilişinin nedensel ilişkilerini ortaya koyan etkenlerdir.

Bu nedenle algılamakla anlamak ilişkisi gibi ideal olan da, Kafka'nın "iyi, beklendiği kadar zordur" aforizmasında olduğu gibidir...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları