Gösteren/gösterilen

Yayın Tarihi: 07/09/16 08:00
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+
Elbette ben/biz devam edeceğiz.

Hayatın her anında siz bilmeden var olan felsefe, anlaşıldıkça sizi ileriye taşıyan bir çözüm yöntemidir.

1967 yılı Fransası dünyaya yeni bir şey söyleyecek kitaba ev sahipliği yapıyordu. Basımı ile bir anda tartışmaların odağına oturan kitap, aslında dünyaya ulaşacak yeni bir şey söylemekteydi. "Gramatoloji".

Dile ilişkin bildiklerimizi en temel köklerinden sorgulayarak, geleneksel olan her türden bağlantı ve temeli derinden sarsan bir yapıt olarak Gramatoloji, Spivak'ın çevirisi ile önce İngilizceye ardından pek çok dünya diline çevrildi. Spivak'ı hatırlamadan geçmemeliyiz. Çünkü, Spivak'ın bu çevirideki ön sözü, dünyanın en çok atıf yapılan çevirmen ön sözlerinden birisidir. Bu ön söz henüz 2014 yılında Türkçeye çevrildi ve yayımlandı. Anlaşılacağı gibi ön söz bir kitap olarak ayrıca basıldı.

Bir ön söz deyip geçmemek lazım.

Bu ön söz, yapısökümcü düşünceyi hocası Paul de Man'dan başlayarak bütün Amerika'ya tanıtan Gayatri Spivak'ın sadece kitabın çeviri sürecini içerek klasik bir ön söz değil. Sıradan bir ön süzü geride bırakarak, ön söz sorunundan yola çıkarak; Hegel, Nietzsche, Freud, Husserl, Heidegger ve Barthes gibi düşüncenin büyük isimleriyle birlikte ve aynı anda onlara karşı "metin" üzerine özgün bir tartışma ilerletiyor.

Derrida okuyucusu ya da daha önemlisi, ikinci el Derrida yazıcısı için ideal bir tartışma. Geliştirici.

Ana kitap olan Gramatoloji, kitabın sonu ve yazının başlangıcından söz eder. Dil sorunu ile ilgili olarak da öteki sorunlar arasına basit bir yere sahip olmadığını vurgular. Ferdinand de Saussure'ün bugün klasikleşmiş gösteren/gösterilen ikiliğini ele alarak başlayan Derrida, bu ikiliğin derin bir temeli olan ayrımlar olduğunu belirtir. "Gösteren doğrudan doğruya gösterilene bağlı değildir."

*

Biz gösterenden gösterilene gitmek isterken aslında başka bir gösterenler yığınına ulaşıyoruz. Bu yolculukta karşılaştığımız anlamın tek bir göstergeye dayanamayacağı, anlamın sabitlenemeyeceği kavramı tartışmaya çağrılır.

Dilin sabit bir yapıya sahip olmadığını savunan Derrida'ya göre, "Gösterilen ile gösteren arasında bir ayrım yoktur." Bu durum dilin yapısını yeniden düşünmemiz gerektiğini gösterir, çünkü "Batı metafiziği dilbilimsel bir biçimin tahakkümü olarak üretilir."

Öyleyse bu tahakkümü aşabilme mücadelesi belirli bir düşünme biçimini de aşmak anlamına gelir. Gösteren/gösterilen ayrımının var olmadığını belirten Derrida 'iz' kavramını devreye sokacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları