Bir sinema yazısı

Yayın Tarihi: 03/04/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Bir sanayi, bir eğlence aracı olmakla birlikte aslında ve en önemlisi bir sanat olan sinemadan sıkça bahsetmek gerekir. Diğer yandan da bir mücadele yöntemi ve kitleye ulaşma aygıtıdır çünkü.

Ülkemizde daha çok yeni adımlarla hayat bulmaya başlayan bu alan üzerinde çok uzun yıllardır çalışılan ve dünyada rakamsal ve etkisel olarak özellikle 20. yüzyılda kendini kanıtlayan bir sanattır sinema. Biz birçok şeyde olduğu gibi geç kalınmış bir start yaşadık.

Sinemanın özellikle televizyon öncesindeki etkisi kaçınılmaz. Ülkemizde de büyük bir güç olmuştur özellikle 60'lar ve 70'ler boyunca. Ancak yine ülkemizin kaderine paralel olarak uzun yıllar bu ülkede sinemayı hep tüketen tarafta yer aldık. Üreten tarafa geçeli daha birkaç sene oldu. Sinema filmi çekmenin ya da bu alanı yaratmanın zorluklarına girmek yerine aslında yapılması ve sürmesi gerektiğini vurgulamak isterim.

Eski zamanlardan bugüne, insanlar arasındaki çelişkiler, çatışmalar, dramlar, acılar ve mutluluklar, yani özetle insanın yaşadığı her şey sinemanın temelini oluşturmuştur.

Sıkıntılar yerine bir sinema yazısında sizinle komediyi paylaşmak istedim.

Aristo bir değerlendirme yaparak; trajedinin ortalamanın üstündeki insanları; güldürününse ortalamanın altındaki insanları temsil ettiğini ifade etse de bu genel geçer bir kural değildir.

Charlie Chaplin'in ise Aristo'nun bu sınıfsal yaklaşımını reddetmek yerine açılım sağladığını biliriz. Ona göre; yaşamda güçlü olmak için mizaha en çok ihtiyaç duyan alt sınıftır.

Özellikle komedi sinemasında çelişkiler ön plandadır. Sahte ve kötü olanı yıkmak için kurgulanan komedi türü senaryoların tarihçesinde, kötü olanın kaybettiği sahneler mizahla işlenerek sunulmuştur izleyiciye. Komedi aslında bir yandan da uyarıcıdır.

Yarattığı karakteriyle komedi sineması en çok eleştiren tarzdır. Çünkü kendine özgü karakterleri ile her şeyin toz pembe olduğunu savunan düzen yanlılarına ve düzenin kendisine keskin bir eleştiri getirir.

Lumier Kardeşler'in 1895 yılı sonunda Paris'te düzenledikleri ilk gösteri programında yer alan L'arroseur Arrosé ya da diğer adıyla "Le Jardinier et le petit espiegle" adlı kısa filmler ise komedi sinemasının ilkleridir.

Hareket merkezli komedi tarzı olan filmde bahçıvanın hortumuna basan çocuk ayağını kaldırınca hortumdan gelen suyun neden kesildiğini anlayan adamın ıslanması gibi hareket eksenli eğlenceler içermekteydi. Islanma, sakarlıklar, düşme, yuvarlanma, kovalamaca gibi hareketler komedi sinemasının ilk güldürü malzemesini oluşturur.

Sonraları ise komedi içinde eleştiriyi de barındırmağa ve şimdilerde ise mutlaka duygusallığa yer vererek aslında kendi çağının insanını yansıtmağa çalışmaktadır.

Aslında işin özü, komedi sineması tarihi misyonunu fazlası ile yerine ge
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları