Hassas bir tehlike

Yayın Tarihi: 12/04/17 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Özel hayatın mahremiyeti dendiğinde herkesin aklına ilk önce medya geliyor. Medyada her gün karşımıza çıkan ünlülerin bu konuda yaşadıkları sıkıntılar ve yayıncının bunu kendinde hak görmesi konusundaki tartışmalar bu mahremiyete müdahale edilmesi ile gerilen iletişimler karşımıza mahremiyete müdahale gibi geliyor. Oysa tek suçlu medya olamaz. Çevremizde, her bir bireyin özel hayatının mahremiyetine müdahale eden o kadar çok oldu var ki.

Yaşadığımız yüzyıla bir öncekinden miras kalan yeni bilgi teknolojisi, insanlığa büyük yararlar sağlamaktadır. Daha fazla üretim, suçları önlemek için daha iyi yöntemler, gelişmiş tıbbi yardım, göz kamaştırıcı eğlenceler, pek çok rahatlık, fakat bunların bir bedeli var: 'Özel hayatın gittikçe azalan mahremiyeti.'

*

"Yalnız kalabilme hakkı (The right to be left alone)"; Amerikan Anayasa Mahkemesi'nin ünlü yargıcı olan Lous Brandeis tarafından söylenen sözlerdir. Esnek fakat çok önemli bir olgunun esasını teşkil eder. Özel hayatın mahremiyetinin sınırlarını çizmek ustalık isteyen bir iş olmuştur.

İnsanların çoğu, oy kullanmak için, işe girmek için, alışveriş etmek için, çalışırken, sosyal ortamlarda veya kütüphaneden kitap alırken dahi birbirleri hakkında bazı bilgiler edinmenin gerekliliğini uzun zaman önce kabul etmişlerdir. Fakat kimin hakkında ne bildiği üzerine kontrolünüz olması da medeni bir toplum için vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir.

Mahremiyet hakkı şimdilere, çok sayıda ulusal yasada ve uluslararası insan hakları anlaşmalarında kutsal bir yere konmaktadır. Bugün zengin toplumlardaki insanların çoğu, yasalara uydukları sürece, mahremiyet haklarını istedikleri zaman kullanabileceklerini düşünmektedirler. Ama yanılıyorlar. Çok sayıda yasaya, anlaşmalara ve anayasalardaki hükümlere rağmen mahremiyet hakkı yıllardır aşınmaya devam etmektedir. Bu azalma eğilimi şimdilerde hızlanarak artmaktadır.

Hızlanışın sebebi Brandeis'i, 1890 yılında yazdığı ve yukarıda geçen sözünün meşhur ettiği bir makalede alarma geçiren sebeple aynıdır: Teknolojik değişim. Brandeis'in zamanında, mahremiyeti en çok tehdit eden şey fotoğraf ve ucuz basımın yayılmasıydı. Bizim zamanımızda bunu bilgisayarlar yapıyor.

Zamanımızda hükümetlerin ve firmaların şahıslar hakkındaki edinebilecekleri bilgi miktarı dehşete düşürücüdür. Elektronik verileri toplayan ve dağıtan güç, o kadar çabuk büyüyor ki, ortaya yeni bir soru çıkıyor: Yakın gelecekte, korunacak bir mahremiyet kalacak mı?

Mahremiyet konusundaki tartışmaların birçoğu medyanın mahremiyete tecavüzü ile ilgilidir. Fakat bugün, mahremiyete en büyük tehlike medyadan değil, sayıları gittikçe artan günlük elektronik işlemlerimizin kayıt edilip bir araya toplanmasından ve internetten meydana gelmektedir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları