Hep yeniden düşünebilmek

Yayın Tarihi: 20/04/17 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Rönesans'ı sadece bir akım, bir dönem ve zaman olarak değerlendirmek eksik olur. Dünyanın önemli bir düşünce dönüşümü olarak da ele almak, anlamak için kaçınılmazdır.

Rönesans felsefesi, 14. yüzyıl sonlarından başlayıp 16. yüzyıl ortalarına kadar geçen dönemde, özellikle de 15. yüzyılda ortaya çıkan çok yönlü felsefi gelişmeleri adlandırır. Rönesans felsefesi, genel olarak felsefe tarihinde bir geçiş dönemi felsefesi olarak kabul edilebilir. Ancak etkileri günümüze kadar ulaşmıştır. Rönesans, bilimde ve düşünce alanında yeni gelişmeler meydana gelmeye başladığı bu dönem, ortaya çıkan yeni perspektiflerle bilgileri, Orta Çağ düşüncesiyle Yeni Çağ düşüncesi arasında köprü rolünü oynamaya yöneltmiştir.

Rönesans anlam olarak yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Avrupa'da gerçekleşmiş olan bir olay olmasına karşın, Batı felsefesinin doğumu anlamı da taşıdığından dünyanın birçok yerine sonuçsal etkileri olduğu anlamda bir yeniden doğuştur.

İlk Çağ'da ve Orta Çağ'daki düşüncelerin bir tekrar incelenmesi ya da tekrar değerlendirilmesi değil, çok daha kapsamlı bir anlamda o zamana kadar tartışıla gelen konuların tamamen yeni bir biçimde ortaya konulmaları, önceki çağlardan çok farklı bir insan tipinin ortaya çıkması ve düşünceler geliştirmesi söz konusudur. Rönesans felsefesi aynı zamanda bir geçiş dönemi felsefesi olduğu için önceki çağlar ile daha sonra iyice belirginleşecek olan yeniçağ düşüncesi arasında bir köprü işlevi de görmüştür; böylece önceki tartışmalar yeni formlar ve içeriklerle yeni gelişmelere aktarılmıştır. Rönesans coşkulu, parçalı ve yaratıcı yeniliklerle dolu bir dönemdir.

Sadece bu anlamı ile bile, Rönesans başlı başına tıkanmış çağlar için tünelin ucundaki ışık niteliği taşımıştır.

Skolastik felsefe inanç ile bilgi ya da din ile felsefe arasındaki ilişkinin belirlenmesi konularında açık olmayan bir yol izlemiş ve bunları birbirlerine indirgemeye yönelmiştir. Orta Çağın sonlarına doğru bu yaklaşım iyice çözülmeye başlamış ve din-felsefe ilişkisi birbirinden uzaklaşmaya yönelmiştir. Felsefe giderek bağımsızlaşacak ve Rönesans'ta kendi başına bir güç kazanacaktır. Özellikle bu kopuşta nominalizmin etkisini belirtmek gerekir. Doğrunun çift nitelikliliği, bilgi bakımından doğru olmayan bir şeyin inanç bakımından doğru olabileceği düşüncesi bu dönemde temellendirilmiştir. Böylece inanç ile bilginin sınırları kesin olarak birbirinden ayrıştırılmış olunmaktadır. Skolastiğin son dönemleri bu anlamda Rönesans felsefesinin oluşmasının ipuçlarını verir.

Bu özerkleşme süreçlerinin bir parçası olarak birey öne çıkmış, felsefe de insan düşüncesinde sorun olan her şeyin irdelendiği bir disiplin olarak yeniden ele alınmaya başlanmıştır.

Bunu günümüzde düşünüp yeniden anlamlandırmaya duyulan ihtiyaç, sadece sanatın değil, düşünce sistemlerinin de tıkanmasının sonucunda ortaya çıkar. Yeniden düşünebilmek önemlidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları