Anarşist kapitalizm ve özel hayatın mahremiyeti

Yayın Tarihi: 08/06/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Kimin hakkında ne bildiği üzerine kontrolünüz olması, medeni bir toplum için vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir. Mahremiyete en büyük tehlike medyadan değil, sayıları gittikçe artan günlük elektronik işlemlerimizin kayıt edilmesinden ve biraraya toplanmasından meydana gelmektedir.

Günümüz toplumlarında çok sık karşılaşılan bir konudur "özel hayat mahremiyeti".

Peki nedir bu "özel hayat mahremiyeti" ve bu kadar göreceli olsa da, objektif olarak nerede başlar nerede biter?

Dünyanın gelişimine paralel bir gelişim sergileyen yeni bilgi teknolojisi, başta iletişim ve bilgi paylaşımı anlamında büyük yararlar sağlamaktadır. Daha fazla üretim, suçları önlemek için daha iyi yöntemler, gelişmiş tıbbi yardım, göz kamaştırıcı eğlenceler, pek çok rahatlık, bunların hepsi görece olumlu anlamda ilerleyen gelişim süreçleri.

Fakat bunların bir bedeli var: özel hayatın gittikçe azalan mahremiyeti.

"Yalnız kalabilme hakkı (The right to be left alone)", ünlü bir Amerikan Anayasa Mahkemesi yargıcı olan Lous Brandeis tarafından söylenen sözler olup esnek fakat çok önemli bir olgunun esasını içerir.

Özel hayatın mahremiyetinin sınırlarını çizmek her zaman ustalık isteyen bir iş olmuştur. İnsanların çoğu, oy kullanmak için, işe girmek için, alışveriş yapmak için, çalışırken, sosyal ortamlarda veya kütüphaneden kitap alırken dahi birbirleri hakkında bazı bilgiler edinmenin gerekliliğini uzun zaman önce kabul etmişlerdir. Bu sosyal davranış sürecinin toplum içerisine yerleşmesi ve yayılması açısında önemli sayılan bir benimsemedir. Fakat kimin hakkında ne bildiği üzerine kontrolünüz olması medeni bir toplum için vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir.

Mahremiyet hakkı, şimdilere çok sayıda yasada ve uluslararası insan hakları anlaşmalarında kutsal bir yere konmaktadır. Bugün varsıl toplumlardaki insanların çoğu, yasalara uydukları sürece, mahremiyet haklarını istedikleri zaman kullanabileceklerini düşünmektedirler. Ama yanılıyorlar.

Çok sayıda yasaya ve anlaşmalara rağmen mahremiyet hakkı yıllardır aşınıyor. Bu azalma eğilimi şimdilerde hızlanacak gibi görünmekte. Bu hızlanışın sebebi Brandeis'i, 1890 yılında yazdığı ve yukarıda geçen sözünü meşhur ettiği bir makalede alarma geçiren sebeple aynıdır: teknolojik değişim. Brandeis'in zamanında mahremiyeti en çok tehdit eden şey fotoğraf ve ucuz basımın yayılmasıydı. Bizim zamanımızda bunu bilgisayarlar yapıyor.

Elektronik verileri toplayan ve dağıtan güç o kadar çabuk büyüyor ki ortaya yeni bir soru çıkıyor: 20 yıllık bir zaman süreci içinde, korunacak bir mahremiyet kalacak mı?

İnsanların çoğu, haklarında bilgi toplandığından haberdarlar, fakat toplanan bilginin miktarından emin değiller. Birçok insan posta kutularına bırakılan ya da e-mail adreslerine istenmeden gelen ilan ve reklam yüzünden mağdur oluyor. Bu istem dışı alınanlar bir bilgi buzdağının sadece görünen kısmı. Ticari ve resmi veri tabanlarındaki kişisel verilerin miktarı son yıllarda çok hızlı bir biçimde gelişmiştir. Sadece rutin olarak yaptığımız işler sonucunda toplanan bilgi miktarını bir düşünün. Kredi kartı kullanılarak yapılan herhangi bir harcama, finansal işlemlerin birçoğu, telefon konuşmaları, ulusal veya bölgesel resmi makamlarla olan işlemler. Anlıyoruz ki, kişisel mahremiyet, hızla bitmekte ve global elektronik dünya, giderek kişisel gizliliklerimizi devlet ve özel sektör paylaşımı ile ortadan kaldırmakta.

Dijital dünyada kayıt altında oluş, her yönü ile bizi sarmış durumda. Bu "anarşist kapitalizm"in geldiği nokta aslında.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları