Rujlu pazarlıklar dönencesi

Yayın Tarihi: 01/12/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Kişisel hafızamda her siyasi döneme bir isim koyarım. Her bir seçim sürecinin kendi arşivimde verilmiş bir isim vardır. Çünkü, her dönemin birbirine öyle çok benzerlikler var ki, karıştırmak mümkün. Bu nedenle isimlendirmek işimi kolaylaştırıyor. Ancak, bu süreçleri benimsediğimi ya da merak ettiğim için incelediğimi sakın düşünmeyin. İdeolojilerin her geçen gün yerin dibine geçtiği dünya siyasetinde, bu işe gönül vermezseniz, siyaset hayatınız olmazsa bu işin peşinden gidemezsiniz. Benim gönlüm yok.

Siyasi süreçleri ve siyaseti iki nedenle önemsiyorum sadece. İlki bir vatandaş olmam nedeniyle, ikincisi ise Politik İletişim'in bir bilimsel alan olarak eğitim ve meslek alanımım parçası olması nedeniyle.

Bu makaleyi de bu bakış açısı ile yazmaya karar verdim. Yoksa sürekli okurlar bilirler, siyaset yazmam, yazanı da mümkünse okumam. Bu makale de sadece akademik açıdan içinde bulunduğumuz süreci kısaca kendimce özetlememin sonucu.

***

2018'le birlikte yeni bir seçimle toplum, yeni bir meclise daha yetki verecek. Kimilerine ülke yönetimi, kimilerine ise -iktidar olmaktan daha çok önemsediğim- muhalefet yapma görevi.

Gönül ister ki, bir meclis en ideal şekilde olsun. Ama hiçbir zaman öyle olmaz. Çünkü konjonktür dediğimiz tek dişi kalmış canavar buna izin vermez. Aslında toplum da ideal olmadığından, onu temsil eden parlamento da ideal olamaz. Bu kez bizde bu mesele daha bir yozlaşmış ilerliyor. Sahte haber siteleri, magazinel tartışmalar, planlı anketler ve belden aşağıya vurulan politika yoksunu dedikodular… Bunlar da kültür meselesi. Çünkü politikanın kendisi bir kültür meselesi.

Dikkat ederseniz, son günlerde seçimler "bir diğerine" saldırgan ifadeler kurma ve topyekün savaşırmış gibi sert söylemlerle devam ediyor. Öncelik, projeler değil, sataşma. Halkın ne düşündüğü değil, diğerini yenme telaşı. Proje yok demiyorum, en önde onlar değil diyorum. Genel olarak ideolojilerin ve politik felsefenin neredeyse olmadığı bir dönem yaşıyoruz. Bir yanda yeni seçim sisteminin "karma" eğilimli yapısı nedeniyle, meclisin de ideoloji yoksunu ve "karma" olma endişesini taşırken, diğer yandan, söylem pratiğinde politikanın felsefik ve temel ideolojilerinin kullanılmaması ağrıma gidiyor. Çünkü halk arasında da böyle ve bu derin bir yozlaşma demek.

Hayal ettiğim bir şimdi ya da gelecek değil bu. Sürekli "medya"da (tırnak içinde yazdım çünkü, medyayı da seçimlerle ilgili olarak "menfaat sponsorlu" ve az sayıda "diğerleri" diye ayırmalıyız) saldırı ve hakaretlere varan ithamlar ve belki de toplum olarak politik ideolojilerden bizi koparan bir dil yozlaşması yaşanıyor. Bu inanın büyük üzüntü veriyor, herkese vermeli.

Son günlerde birkaç aday isimle, Politik İletişim konusunda süreci konuşuyorum. İsteyene bu adaylara seve seve konunun bilimsel ipuçlarını veriyorum. Tabi bunlar, "dünyayı ve politikayı kendileri yarattığını düşünmeyen" adaylar. Yoksa politikanın sahibi gibi davrananlar burunlarından kıl aldırıyorlar sanmayın!

Neyse, netice olarak kanaatim o ki, beğenilsin ya da beğenilmesin, ideolojilerin temelleri kimi noktalarda kaymış, birçok düşünce, politika ekseninde sarsılmış bir şekilde tepeden aşağıya yuvarlanarak bir seçime gidiyoruz. Dünyada da böyle aslında. Gönül ister ki, genel anlamda herşey daha bir felsefik, daha bir aydın söylemlerle ilerlesin. Ama demek ki "konjonktür" bu kez de böyle! Kıbrıslı Türklerin klasik sözü ile bitireyim: "Hakkımızda hayır".
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları