200 dönüm ve Patrona Halil adlı hamam tellağı

Yayın Tarihi: 01/06/17 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Denktaş ailesi, o meşhur 200 dönümlük araziden vazgeçtiklerini açıkladılar. Hemen her üniversiteye verilen kamu arazilerinden faydalandırılmadılar. Yani açık bir diskriminasyon yapılmış oldu.

Muhalefete sözüm yok.

Bu noktada muhalefetin bir saldırı noktasına ihtiyacı vardı, buldu saldırdı. Bu saldırı dozajı ya da üslubu ayrı bir tartışma konusudur, tartışılır.

Rauf Denktaş Üniversitesi'nin kurucusu, genç Rauf Denktaş'tır.

Kurucusu diyorum çünkü üniversite kuruldu zaten.

Sadece üzerine bina edilecek bir arazi idi söz konusu olan.

Bu gencin büyükbabalarından birisi, rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tı, bir diğeri ise Salih Boyacı.

Rauf Beyden ismini alan üniversite, pekala arazisini de Salih Beyden alabilir. Yani Rauf Denktaş Üniversitesi'ne arazi verdirtmemekle, üniversitenin yoluna devam etmesini engellemek mümkün olmayacak belli ki.

Başbakan'a da lafım yok.

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın ismine hürmetle böyle bir arazinin verilmesine canı gönülden destek oldu.

Ama iş kendi partisinin içinden gelen tepkilere varınca, o da adımlarını istediği gibi atamadı.

Gelelim içten gelen tepkilere…

Sanmayın ki konu arazidir.

Hiç de değil. Bu konuda tepki gösterenlerin ayrı ayrı meseleleri vardı. Aynen muhalefet partileri gibi bu arazi meselesini fırsat bildiler.

Bunu önde tutarak, arkadan kendi ayrı ayrı ajandalarını yürüterek, resmen bir Patrona Halil İsyanı'na kalkıştılar.

Bazıları daha fazla, bazıları ise daha az.

Ama hazır Başbakan'ı kritik bir pozisyonda yakalamışken, kritik aritmetikten de faydalanarak, isteklerini ya da istenilenleri öne sürmek ve bu arazi bahanesiyle de kendilerini bir göstermek istediler belli ki.

Patrona Halil, İstanbul'da hamam tellaklığı yaparken, aniden depreşen 'memleketi düzeltme' dürtüsüyle çok kelleler almış, haddini de defalarca aşarak Padişah'ı zayıf yakaladığı bir dönemde bir şeyler dikte ettirmeye çalışmıştı.

Mesele, düzeni düzeltmek değil; 'düzeni, kendi menfaatlerine göre düzenlemekti.'

Padişah ise bu isteklere boyun eğer gibi görünüp, vakti geldiğinde Patrona Halil'i de muhafızlarının da kellesini almış, cesetlerini saraydan arabalara yükleyip esnaf arasında dolaştırmıştır.

'Tarih tekerrürden ibarettir' deyişini çok severim. Çünkü gerçektir.

Bu minik tarih bilgisinden sonra, gelelim Denktaşların hareketine…

Serdar ve Rauf Denktaş, bu kadar tartışma konusu olan araziden vazgeçtiklerini açıkladılar ya, 'şimdi bu arazi ne olacak?' sorusu geliyor akıllara.

Arazi yeniden dikenli tellerin ardında, hiçbir sivilin kullanamayacağı bir askeri bölge haline mi dönüşecek?

Askerler, "Rauf Denktaş Üniversitesi olacaksa, bu araziden feragat ederiz" demişlerdi. Geri mi isteyecekler bu 200 dönümü?

İsterlerse alacaklarını biliyoruz.

Bu durumda, 'Rauf Denktaş Üniversitesi'ne verilmesin de askeri bölge olarak kalsın' tercihini yapmış olmadınız mı hep birlikte?

Aynı şekilde, Serdar Denktaş araziden vazgeçince, bahane edilen arazi ortadan kalkmış oldu. Araziyi bahane edenler, şimdi gerçeklerle yüz yüze kalmadı mı?

Neyse, çok yazdım galiba.

Susuyorum...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları