DOĞA ve ÇEVRE
okuma süresi: 12 dak.

Biyolojik çeşitlilik tehdit altında

Biyolojik çeşitlilik tehdit altında

Gerek nüfusun hızla artması gerekse de teknolojinin gelişmesine ve kar hırsı ile yapılan faaliyetlere bağlı olarak doğa ve ekolojinin tehdit altında bulunduğunu vurgulayan Biyologlar Derneği'nden Niyazi Türkseven, Kıbrıs'ta biyolojik çeşitliliğin tehdit edildiğini kaydetti.

Yayın Tarihi: 29/12/14 09:48
okuma süresi: 12 dak.
Biyolojik çeşitlilik tehdit altında
A- A A+

"Biyolojik çeşitlilik maalesef baskı altında kalmaktadır" diyen Türkseven, "Kıbrıs'ta birçok canlının nesli tehlikeye girmiştir. Habitatları yani yaşam alanları yok olmuştur. Bu süreç özellikle son 20-30 yılda da çok hızlı bir boyut almıştır" ifadelerini kullandı.

Mersin Akkuyu'ya kurulacak olan santralin potansiyel bir risk ve tehlike olduğunu ifade eden Türkseven, "Kimse nükleer santrallerin yüzde 100 zararı yoktur olmayacak diye iddia edemez. Kazalara her zaman açıktır. Kazalar da yaşandıktan sonra geriye dönüşü olmayan felaketlere neden olur.

Kıbrıs Postası - Hasan YIKICI

29 Aralık Dünya Biyolojik Çeşitlilik günü dolayısıyla Lefkoşa Türk Lisesi'nde biyoloji öğretmeni ve aynı zamanda Biyologlar Derneği'nden Niyazi Türkseven Kıbrıs'ın kuzeyindeki biyolojik çeşitliliği ve bunu tehdit eden unsurları anlattı.

Biyolojik çeşitliliğin bir bölgedeki türlerin, genlerin, ekolojik unsurların ve ekolojik olayların oluşturduğu bir bütünsellik olduğunu kaydeden Türkseven, bu bütünselliğin önemine vurgu yaparak, "Çünkü bu çeşitlilik o ülkenin zenginliğidir. Sürdürülebilir kalkınması için öncelikli değeridir" dedi.

"Avrupa ülkelerini kıskandıracak çeşitlilik var"

Yüz ölçümü 9251 km2 olan Kıbrıs'ın dünya üzerinde küçük bir coğrafya olmasına rağmen çok zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğunu kaydeden Türkseven, "Hatta kocaman büyük Avrupa ülkelerini kıskandıracak kadar zengindir" dedi. Türkseven Kıbrıs'taki biyolojik çeşitliliği şu şekilde anlattı: "Kıbrıs bin 400 civarında farklı bitki türüne sahiptir. Bir yıl boyunca gerek yerli gerekse de göçmen kuşlarıyla birlikte yaklaşık 394 farklı kuş türüne ev sahipliği yapar. 16 farklı kertenkele türümüz, 11 farklı yılan türümüz vardır. Binlerce farklı böcek türü mevcuttur. Endemik türleri, dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan, sadece Kıbrıs'ta olan kendine has endemik türleri mevcuttur. Bütün bunları alt alta koyduğumuzda biyolojik çeşitlilik bakından Kıbrıs çok zengin bir adadır!"

"Biyolojik çeşitlilik baskı altında"

Gerek nüfuzun hızla artması gerekse de teknolojinin gelişmesine bağlı olarak modernleşmeyle birlikte doğa ve ekolojinin de baskı altında bulunduğunu vurgulayan Türkseven, biyolojik çeşitliliğin bu iki unsur tarafından tehdit edildiğini kaydetti. "Biyolojik çeşitlilik maalesef baskı altında kalmaktadır" diyen Türkseven, "Birçok canlının nesli tehlikeye girmiştir. Habitatları yani yaşam alanları yok olmuştur. Bu süreç özellikle son 20-30 yılda da çok hızlı bir boyut almıştır" ifadelerini kullandı.

"Çarpık yapılaşma doğayı yok ediyor"

Ülkemizde özellikle Annan Planı döneminden sonra çarpık yapılaşmanın artmasıyla ekoloji üzerindeki tahribatın yeni bir boyut aldığını söyleyen Türkseven, "İngiliz'den kalma yasalardan dolayı yolların geçtiği her yere gelişi güzel inşaatlar yapılmaktadır. Böylece ovalar, dağlar, tepelerdeki doğal yaşım bozulmuştur, bunların çevresindeki yaban hayat olumsuz etkilemiştir, araziler dümdüz edilmiştir, bitki örtüsü yok edilmiştir" dedi.

Taşocakları yaşamı tüketiyor

İnşaatlar yapılırken dere yataklarını doldurulduğunu ve bölgedeki ekolojik unsurların yok edildiğini vurgulayan Türseven, "İnşaatlara malzeme yetiştirmek için taş ocaklarını sayısı ve boyutu artırılmıştır. Taş ocaklarını etkisi neticesinde dağdaki dağ ve orman ekosistemi olumsuz etkilenmiştir, çünkü oradaki patlatmalara bağlı olarak o bölgede hiçbir canlı yaşayamaz oldu. Çıkan tozdan topraktan bitkiler olumsuz etkilenerek fotosentez yapamazlar. Kısaca biyolojik çeşitliliği son yıllarda olumsuz etkileyen en önemli etken çarpık yapılaşmadır, plansız kentleşmedir!" dedi.

Türkseven, tüm bunların yanında kullanılan kimyasal ilaçların, böcek ve ot ilaçlarının, kaçak avcılığın da biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyen unsurlar olduğunu vurguladı.

"Para için arsızca doğaya saldırılıyor!"

Nergis, mantar, ayrelli gibi doğada bulunan yiyeceklerin insanlar tarafından gelir getirici unsur olarak görüldüğünü kaydeden Türkseven, "Biyolojik çeşitliliği tehdit eden bir diğer unsur da insanların doğadaki unsurları gelir getirici nesneler olarak gördüğünden dolayı para kazanmak hırsıyla arsızca doğaya saldırmasıdır" dedi.

İnsanların ihtiyaç ile ticari kaygıları ayırması gerektiğini önemle vurgulayan Türkseven, "İnsanlar arsızca mantar toplayıp mantar satma yoluna giriyor. Sonra sıra ayrelliye geliyor. Sonra başka ne toplayabilirim gözüyle bakıldığı için biyolojik çeşitlilik zarar görüyor" dedi.

"Ticaretini yapmak isteyen üretimini de yapmalıdır"

"Doğadan beslenmek kötü bir şey değildir. Biz de destekliyoruz" diyen Türkseven, buna yasal düzenleme getirilmesi gerektiğini söyledi. "Doğadan beslenmeye evet ama doğadan toplanan besinlerin satışına hayır" diyerek bir insanın nergis satarak gelir elde etmek isterse kendisi bir kaç dönüm içerisinde nergis yetiştirmesi gerektiğini kaydetti. Türkseven, "Ticaretini yapmak isteyen üretimini de yapmalıdır" diyerek, "Doğa herkesin hakkıdır aksi takdirde sosyal adaletsizlik oluşur. Doğadaki mantarlar, ayrelliler, nergisler sadece belli bir zümrenin malı değildir. Herkesin onların üzerinde hakkı vardır" dedi.

Yasal düzenleme yapılmalı!

Doğadaki besin değeri olan bitkilerin gelişi güzel ve kontrolsüz bir şekilde toplanıp satıldığını kaydeden Türkseven, "Mutlaka, bir yasal düzenleme yapılması lazımdır" dedi.

"Yönetilemiyor!"

Akdeniz, Alagadi, Güney Karpaz, Karpaz ve Tatlısu'nun Çevre Koruma Dairesi tarafından 'özel çevre koruma bölgesi' olarak belirlendiğini söyleyen Biyologlar Derneği'nden Türkseven, "Çevre koruması altında olan bölgeler yönetim planları olmasına rağmen maalesef gerektiği şekilde yönetilemiyor. Her şey sadece yasalar bazında, araştırmalar bazında kalıyor" dedi.

"Çıkar grupları engelliyor"

Çevre koruma bölgelerinin ve yönetim planlarının hazır olmasına rağmen gerektiği gibi yönetilememesini çıkar gruplarının çatışmasına bağlayan Türseven, Ülkesel Fizik Plan sürecinde yaşananları örnek göstererek anlattı. Türseven şöyle konuştu: "2011 yılından beridir ülkesel fiziki plan çalışması vardır. Uzun bir süreçten sonra son şeklini almış olmasına rağmen bir meslek grubunun itirazı sonucunda Bakanlar Kurulu'ndan tekrardan geri iade edilmiştir. Halbuki bu fiziki plan daha önce hem halkın hem örgütlerin, bütün ilgili kurumların görüş ve önerisine açılmıştı. Ama son dakika bir meslek grubu itiraz etti. Çünkü bir yerde çarpık yapılaşmayı engellediği için bazı çıkar gruplarının işine gelmedi!"

"Bu ülkenin lokomotif sektörü inşaat değil ekoturizmdir!"

"Bu ülkenin lokomotif sektörü inşaat sektörüdür deniliyor. İnşaat sektörünü lokomotif sektör olarak görmek yanlıştır. Çünkü bu bir kibrit alevi gibidir. Parlar ve kısa bir sürede söner" şeklinde konuşan Türkseven, bunun örneğinin Annan Planı döneminde görüldüğünü kaydetti. İnşaat sektörünün kısa bir süre ülkeye refah getirdiğini ama ardından da o refahın sürdürülebilirliğinin olmadığının ortaya çıktığını vurguladı.

Adanın gerçek lokomotif sektörünün eko turizm olması gerektiğini ifade eden Türkseven, "O zengin biyolojik çeşitlilik bizim için bir avantajdır. Ekoturizm alanında bunu kullanabiliriz. Sürdürülebilir gelişime ancak bu şekilde katkı sağlanmış oluruz" dedi.

Eko turizm, eko günler ve eko köyler için halktan büyük bir ilgi ve talep olduğuna dikkat çeken Türkseven, "Ülkemizi yönetenler de bunu görmelidirler ve bu devlet politikası olmalıdır" dedi.

Ekoturizmin dünya ölçeğinde apayrı bir değeri olduğunu ifade eden Türkseven, inşaat ve eğitim sektörünün sosyal ve yapısal dezavantajları olduğunu vurgulayarak, "Bu ülkenin lokomotif sektörü eko-turizm olmalıdır" dedi.

"Karpaz turizmcilerin iştahını kabartıyor!"

Karpaz burnunun ülkemizdeki dört önemli ekolojik alandan biri olduğuna dikkat çeken Türkseven, "Akdeniz'de sayılı kalan ardıç ormanları buradadır. Örneğin Akdeniz fokunun en önemli üreme alanıdır. Ada martısının, yine karabatağın üreme alanıdır. Göçmen kuşların yoğun bir şekilde uğradığı ve dinlendiği bir alandır. Ortada arkeolojik sit alanları vardır. Bütünsel olarak baktığınızda o zaman neden Kıbrıs'ın ne önemli 4 ekolojik alanından biri olduğun anlarız" dedi.

Karpaz'ın bulundurduğu sahillerden dolayı turizmcilerin her zaman iştahını kabarttığını kaydeden Türkseven, "Karpaz, 1977'den beridir koruma altında olmasına rağmen çeşitli defalarda milli park ilan edilmesine rağmen el altından yöneticilere sürekli baskı yapılmaktadır. Karpaz'a elektirik götürülmesi, arkeolojik sit alanlarının dümdüz edilerek yol yapılması bölgeye ağır bir darbe vurmuştur" dedi.

"Baskı hiç bitmedi!"

"Karpaz üzerindeki baskı hiç bitmedi. Sürekli artarak devam ediyor ve devam edecek gibi de gözüküyor" şeklinde konuşan Türkseven, "Halbuki orası bir potansiyeldir, orayı korumak lazım, gelecek nesillere bozmadan aktarmak lazımdır" dedi.

Karpaz'ın önemli bir eko-turizm potansiyeli taşıdığını kaydeden Türkseven, "Turizm beş yıldızlı oteller yaparak, doğayı yok ederek, yapılması gerekmez. Eko turizm şeklinde de yapılabilir. Bafra'da zaten oteller yapılmıştır. O bölge başka otel kaldırmaz" dedi.

"Garantisi yok!"

Ada etrafındaki doğalgaz, petrol, nükleer santral, petrol dolum tesisleri gibi enerji çalışmalarının ekoloji ve insan sağlığı için potansiyel tehlike taşıdığı kaydeden Türkseven, "Bunlarla ilgili kazalar dünyada olmadı mı? Oluyor! Bizde de olmayacağın kimse garanti edemez. Potansiyel tehlike yaratacak yatırımlara kimse girmemelidir. Temiz enerji kaynaklarını kullanmak için yatırımlar yapmalıyız" dedi.

"Güneşten yararlanmalıyız!"

Kıbrıs'ın 12 ayın 10'unda güneşli olduğunu fakat güneş enerjisinden yeterince yararlanılmadığını kaydeden Türkseven, "Kıbrıs ister güney ister kuzey olsun temiz enerji kaynaklarına yatırım yapmalıdır. Böyle bir avantajımız vardır. Diğerler enerji kaynakları potansiyel tehlikedir" dedi.

Akkuyu potansiyel tehlike

Mersin Akkuyu'ya kurulacak olan santralin potansiyel bir risk ve tehlike olduğunu ifade eden Türkseven, "Kimse nükleer santrallerin %100 zararı yoktur olmayacak diye iddia edemez. Kazalara her zaman açıktır. Kazalar da yaşandıktan sonra geriye dönüşü olmayan felaketlere neden olur. Böyle bir risk barındıran santralin insanın ülkesine yatırım olarak yapması hiç de akılcı değildir" dedi.

Türkseven, sadece ülke bazında değil, dünyada da bu tip enerji yatırımlarının olmaması gerektiğini kaydetti.

"Doğayla dost yaşamayı öğrenmeliyiz"

İnsanın düşünebilir bir varlık olduğunu kaydeden Türkseven, "Benim anlayamadığım, insan nasıl oluyor da biyolojik çeşitliliği yok edecek şekilde, türleri yok edecek şekilde doğaya olumsuz etkide bulunuyor. Bunu anlamak mümkün değildir. Doğayla dost yaşamayı öğrenmeliyiz" dedi.

İlgili haber:

Kıbrıs'ta nesli tükenmekte olan canlılar

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.