DOĞA ve ÇEVRE
okuma süresi: 13 dak.

Dr. Oktay Çelmen: "Su tartışmaları vakit kaybı"

Dr. Oktay Çelmen: "Su tartışmaları vakit kaybı"

Su konusunda ulusal ve uluslararası akademik çalışmalarıyla dikkat çeken Kıbrıslı Türk Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Oktay Çelmen, Türkiye'den gelen suyun yönetimi çerçevesinde yürütülen tartışmaları üzüntüyle izlediğini ifade ederek bilimsel ve gerçekçilikten uzak siyasi yaklaşımların vakit kaybından ibaret olacağını ifade etti…

Yayın Tarihi: 05/11/15 10:00
okuma süresi: 13 dak.
Dr. Oktay Çelmen: "Su tartışmaları vakit kaybı"
A- A A+

Kıbrıs Postası'na değerlendiren ve geniş bir perspektif öneren Dr. Çelmen, Ada'da suyun öneminin bilimsel olarak "kritik seviyede" olduğunu; yapılan araştırmalara göre özellikle tarım alanında düzgün bir su yönetimi sayesinde iki buçuk kat fazla mahsul alımının mümkün olduğunu; bu hususta ciddi bir Master Yönetim Planı ile ciddi bilincin oluşması gerektiğini söyledi.

Çelmen, "Projeleri eleştirmek doğaldır. Bilimsel, gerçekçi ve etkili eleştiri projeyi daha da ileriye taşır. Ancak eleştirilerin siyasi yaklaşımlar üzerinden değil; KKTC'nin ihtiyaçları ve çıkarları gözetilerek geniş perspektiften yapılması, vakit kaybına artık tahammülü kalmamış KKTC halkına yapılacak en büyük iyilik olacaktır" dedi.

Oktay Çelmen'e göre, Türkiye'den Su Temin projesinin sürdürülebilir ve düzgün yönetilmesi her şeyden önemli…

Kıbrıs Postası - Vatan MEHMET

Su konusunda ulusal ve uluslararası akademik çalışmalar yapmış olan Kıbrıslı Türk Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Oktay Çelmen, Türkiye'den gelen suyun yönetimi çerçevesinde yürütülen tartışmaları üzüntüyle izlediğini ifade ederek bilimsel ve gerçekçilikten uzak siyasi yaklaşımların vakit kaybından ibaret olacağını ifade etti…

Kıbrıs Postası'na değerlendiren ve geniş bir perspektif öneren Dr. Çelmen, Ada'da suyun öneminin bilimsel olarak "kritik seviyede" olduğunu; yapılan araştırmalara göre özellikle tarım alanında düzgün bir su yönetimi sayesinde iki buçuk kat fazla mahsul alımının mümkün olduğunu; bu hususta ciddi bir Master Yönetim Planı ile ciddi bilincin oluşması gerektiğini söyledi.

"Adalarda yer altı sularının beslenmesi daha da sınırlı…"

Özellikle adalarda yer altı su beslemelerinin daha da sınırlı olduğuna işaret eden Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Oktay Çelmen şöyle konuştu; Coğrafya derslerimizden beri biliriz. Dünyanın 3/4' ü sudur ancak sadece %2,5'i tatlı su olarak bulunur. O coğrafya derslerinden muhtemelen aklımızda kalmayan bölüm ise şudur ki, dünyada yer alan %2,5 tatlı su oranının % 70'e yakını zaten kullanılamaz veya erişilemez durumdadır.

Her ne kadar insanoğlu, hidrolojik çevrim içinde buharlaşma-bulut-yağış-buharlaşma döngüsünden beslenen yerüstü – yeraltı suları ile tüm su ihtiyacını karşılamaya çalışsa da, adalar için durum biraz daha farklıdır. Dört tarafı denizle çevrili adalarda yer alan yeraltı su kaynaklarının hidrojeolojik beslenmeleri çok daha sınırlıdır.

Üstelik yüzölçümü Kıbrıs gibi orta/küçük olan ve yıllık ortalama sıcaklığın yüksek, yağışın düşük olduğu adalarda durum yeraltı suları açısından daha da kötüdür. Yeraltı sularının sürdürülebilir bir Master Plan içerisinde yönetilememesi ve beslenmeden fazla çekim yapılması ile kaynakların kuruması, yeraltı su seviyesinin düşmesi ve tuzlanma bu tür adaların yeraltı su potansiyeli için her zaman bir risk oluşturmaktadır…"

Araştırmalara göre 2050'de dünya nüfusunun % 40'ı su sıkıntısı çekecek

Çelmen şöyle devam etti; "Yapılan istatistiki araştırmalar göstermiştir ki, bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için, kişi başına düşen yıllık su miktarının en az 8.000 m3 olması gerekir, Dünyaca kabul gören Falkenmark indeksine göre, bir ülkenin yıllık su tüketiminin 1.700 m3 ün altında olması, su sıkıntısının başlayacağı anlamına gelmekte olup, 1000 m3 ün altında yıllık tüketim ise, su kıtlığı anlamına gelmektedir. Türkiye'de kişi başına düşen yıllık su miktarı yaklaşık 1.500 m3 olup, Kıbrıs'taki güncel verilere ulaşamamış olmakla birlikte, ülkede bu oranın Türkiye'nin en fazla yarısı kadar olabileceği tahminiyle, ülkenin çok ciddi bir su kıtlığına maruz kaldığı rahatça anlaşılmaktadır. Buna ek olarak, yapılan araştırmalar ortaya koymuştur ki, 2050 yılında su sıkıntısı çeken ülkelerin sayısı 54'e, bu şartlarda yaşamak zorunda kalan insanların sayısı ise yaklaşık 4 milyara yükselecektir. Bu durum, 2050 yılında 9 milyarın üzerinde olması beklenen dünya nüfusunun % 40'ının su sıkıntısı çekeceği anlamına gelmektedir."

"Deniz suyunun girdiği akiferiyi kurtarmak neredeyse imkânsıza"

Çelmen, ülkemizdeki su sıkıntısını oluşturan temel etmenlerden olan akiferi sorunu hakkında ise Güzelyurt akiferi örneğinde "Deniz suyu girişimi olmuş bir akiferinin kurtarılmasının neredeyse imkânsız olduğuna dikkat çekti.

'Yetersiz beslenme ve kontrolsüz çekim' sorununa işaret eden Çelmen şöyle konuştu; "KKTC'de önceki yıllarda yapılan araştırmalarda, toplam 15 civarında yeraltı-suyu akiferi tespit edilmişse de ülkenin can damarı olan büyük akiferleri, Güzelyurt, akiferi, Girne Dağları/Girne Kıyı Şeridi akiferleri ve Meserya akiferleridir. Bu akiferlerden Güzelyurt akiferinin geçmiş yıllarda artan ihtiyaç sebebiyle kontrolsüz ve beslenmeden fazla çekim yapılması nedeniyle tuzlandığı ve deniz duyunun akifere kilometrelerce girdiği ve akiferin tuzlandığı bilinmektedir. Deniz suyu girişimi olmuş bir akiferi ise kurtarmak neredeyse imkânsız olup, maliyeti çok yüksektir.

Geriye kalan Girne Dağları akiferleri/ Girne Kıyı şeridi akiferleri ve Meserya akiferleri ülkenin gerek içme suyu gerekse insani ve tarım amaçlı kullanma suyu ihtiyacını önemli ölçüde, Güzelyurt akiferi ve ülkenin çeşitli yerlerinde yer alan diğer küçük akiferlerlele birlikte karşılamaya çalışmaktadır…"

Yetersiz beslenme ve kontrolsüz çekim

"Geçmiş yıllara bakacak olursak, KKTC'de yer alan önemli su kaynaklarının çoğunun yetersiz beslenme ve kontrolsüz çekim ile kuruduğu bilinmektedir. Örneğin KKTC'nin bir zaman en önemli kaynaklarından olan ve şu an aktif olmayan Değirmenlik su kaynağının 160 litre/saniyeye yakın, Lapta kaynağının ise 60 litre/saniyeye yakın debisi olduğu, hem geçmiş kayıtlarda hem de o dönemlerde yaşayan insanlardan aktarılmaktadır. Bu veri bile, ülkemizde gitgide artan kontrolsüz çekim ve yetersiz beslenmenin boyutlarını göstermekte olup, suyun kimyasal kompoziyonuna bağlı sürdürülebilir bir Master Plan içerisinde yönetiminin önemine de işaret etmektedir. Aynı zamanda, içme ve kullanma suyu olarak kullanılan akiferlerin bir bölümünün uluslararası standartlara göre gerek içme gerekse de tarımsal amaçlı kullanmaya pek uygun olmadığı, özellikle tarım amaçlı kullanılan suların kimyasal özelliklerine uygun tarımsal üretimin yapılamadığı görülmektedir…"

Kıbrıs'ta suyun önemi bilimsel olarak kritik seviyede

Dr. Çelmen, adadak su ihtiyacı ile ortaya çıkan bilimsel önemin 'kritik' olduğunu ifade etti.

Çelmen "Gerek yukarıda bahsedildiği üzere beslenmenin azlığı, yeraltı su seviyesinin hızla düşmesi, tuzlanma sorunu ve aynı zamanda yeterli düzeyde su kullanım ve denetim bilincinin oluşturulamaması nedeniyle, mevcut su kaynaklarımızın ülke için yeterli gelemediği görülmektedir. Geçmiş yıllarda yapılan yeni içme ve kullanım amaçlı su arama/geliştirme ve araştırma çalışmalarında elde edilen başarılı sonuçlarla kısmi bir rahatlama sağlansa da, ülkenin ihtiyacını çözmeye yönelik yeterli su kaynağına ulaşılamamıştır.

Geldiğimiz süreçte, Kıbrıs'ta suyun önemi artık kritik seviyelerdedir. Modern, demokratik ve gelişmiş/gelişmekte olan ülke olma iddiasında olan bir ülke için su kesintileri ve yeterli miktar ve kalitede suya ulaşamaması kabul edilebilir değildir" dedi.

"KKTC'ye Su Temin Projesi mühendislik tarihine geçti"

Çelmen sözlerini şöyle sürdürdü; "Bu öngörüyle başlatılan KKTC'ye su temin projesinin aslında, 1999 yılında balonla Türkiye'den su taşınması ile başlamış bir proje olduğu hatırlanacaktır. O dönemlerde yine ciddi bir kuraklık ve su sıkıntısı çeken KKTC, Türkiye'den gelecek büyük su taşıyan balonlarla beslenecek ve geçici bir rahatlama sağlanacaktı. Ancak hafızalarda hala yer edindiği üzere bu proje başarısızlıkla sonuçlanmış ve tarihi bir kararla Türkiye'den denizi aşarak borularla su temini projesi başlatılmıştır.

Bu proje oldukça büyük bir mühendislik, etüt ve siyasi kararlılık gerektiren bir projeydi. Türkiye Cumhuriyeti adına Devlet Su İşleri'nin üstlendiği proje bugün dünyanın askılı boru sistemiyle denizi geçerek su taşıyan ilk projesi olarak mühendislik tarihinde de yerini almıştır…

KKTC'ye Su Temini Projesi, Anamur Dragon Çayı üzerinde inşa edilen Alaköprü Barajında depolanacak suyun Türkiye'den 23 kilometrelik geçişi, 66,5 kilometresi askılı boru sistemi olmakla birlikte 80 kilometrelik deniz geçişi ve KKTC'den de 3 kilometrelik bir geçişle tamamlanacak olup, toplamda 106 kilometreye ulaşacak bu hat ile iletilecek su, KKTC'de inşa edilen Geçitköy Barajı'na aktarılacaktır. Bu projeyle Türkiye'den Kıbrıs'a yılda 75 milyon m3 su iletilecek olup, bu suyun hemen hemen yarısının içme ve insani kullanım amaçlı, kalan bölümünün ise tarım ve sanayide kullanılması planlanmaktadır."

"Düzgün bir su yönetimiyle, 2,5 kat fazla mahsul alımı mümkün"

Çelmen, Türkiye'den Su Temin projesinin sürdürülebilir ve düzgün yönetilmesi her şeyden önemli…

Kıbrıs Postası'na değerlendiren Çelmen, su yönetimi ekseninde süren tartışmaları üzüntüyle takip ettiği ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı; "Unutulmamalıdır ki, KKTC her ne kadar turizm geliri elde eden bir ülke olsa da, tarım da ülkenin en önemli kaynaklarından biridir. Tarım ülkenin hem gıda ihtiyacını karşılamakta hem de arz/talep dengesi içinde ülkeye gelir kaynağı da olabilmektedir. Yapılan araştırmalara göre bu proje ile sürdürülebilir ve düzgün bir su yönetimiyle, 2,5 kat fazla mahsul alımı mümkün olabilecektir. Belki en az bu kadar önemli bir başka husus ise, ülkenin içinde bulunduğu ciddi içme ve kullanma suyu ihtiyacının daha uygun kalitede ve yeterli miktarda su le giderilebilecek olmasıdır…"

"Eleştirilerin siyasi yaklaşımlarla yapılması vakit kaybı"

"Sözün özü, şimdiye kadar yapılan araştırmalar Kıbrıs'ın mevcut haliyle ciddi yeraltı ve yerüstü suyu kaynaklarına sahip bir ülke olmadığını göstermektedir. Bu verilere yağış azlığı, ada olmanın verdiği hidrojeolojik beslenme ve tuzlanma sıkıntıları ile kontrolsüz çekimi de eklerseniz, ülkenin mevcut haliyle su ihtiyacını uzun seneler rahatlatacak bir projenin tamamlandığı görülebilecektir. Bundan sonra yapılması gereken, ülkedeki tüm su kaynaklarının, bilimsel yaklaşımlarla gerçekleştirilecek sürdürülebilir bir Master Yönetim Planı ile yönetilmesi ve bu konuda ciddi bir bilincin oluşturulması olacaktır.

Projeleri eleştirmek doğaldır. Bilimsel, gerçekçi ve etkili eleştiri projeyi daha da ileriye taşır. Ancak eleştirilerin siyasi yaklaşımlar üzerinden değil de KKTC'nin ihtiyaçları ve çıkarları gözetilerek geniş perspektiften yapılması vakit kaybına artık tahammülü kalmamış KKTC halkına yapılacak en büyük iyiliktir…"

DR. OKTAY ÇELMEN KİMDİR?

1978 yılında Lefkoşa'da doğdu. İlköğrenimini Şht. Tuncer İlkokulu'nda, Ortaöğrenimini ise Türk Maarif Koleji'nde tamamladı. 1995 yılında Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünde yükseköğrenim hayatına başladı. Teknik stajının bir bölümünü 1998 yılında KKTC Jeoloji ve Maden Dairesinde tamamladı ve 1999 yılında Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Aynı bölümde 2002 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladı.

2008 yılında ise yine Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Hidrojeoloji kürsüsünde sıcak suların kimyasal kompozisyonu ve izotopik özelliklerine yönelik Doktora çalışmasını tamamladı. Ankara Üniversitesi'nde beş yıl süreyle sürdürdüğü Araştırma Görevliliği sırasında Hidrojeoloji ve Zemin Mekaniği gibi derslerde asistanlık yaptıktan sonra, 2007 yılında Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü'nde görev yapmaya başladı. Halen bu kurumda Birim Yöneticisi olarak görev yapmaktadır.

Çelmen'in pek çok ulusal ve uluslararası dergilerde basılmış yayınları ve pek çok ulusal ve uluslararası sempozyumlarda sunulmuş ve basılmış bildirileri mevcuttur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.