İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Seyis: "Böyle saldırıya böyle cevap!"

Seyis: "Böyle saldırıya böyle cevap!"

Savcılık ile Sayıştaylığın tüm sendikal hakları yok etmeye yönelik çabasına ve Hükümet'in bu hak ihlali karşısındaki sessizliğine açlık grevi ile yanıt vermeye hazırlanan DEV-İŞ Başkanı Mehmet Seyis, "Bu, şu ana kadar çalışma hayatına yapılmış en büyük saldırıdır. Böyle bir saldırıya böyle cevap vermeyi uygun bulduk" dedi.

Yayın Tarihi: 20/08/14 14:13
okuma süresi: 12 dak.
Seyis: "Böyle saldırıya böyle cevap!"
A- A A+

Kıbrıs Postası – Canan Onurer

2 Eylül'de başlayacak açlık grevinin, Hükümet'in hükümet olduğunu hatırlayana ve sorun çözülene kadar devam edeceğini vurgulayan Seyis, "İçimizden herhangi biri düşüp kalır ve hastaneye kaldırılırsa, orada da yemek yemeyi reddedecek ve eğer oradan çıkma şansı olursa çadıra geri dönerek açlık grevine devam edecek" dedi.

Bu görüşün 2011'de geçen "Göç Yasası"ndan hareket edilerek verildiğini anlatan Seyis, bunun 2011'den sonra işe başlayan kişilerin artık sendikal haklarının olmayacağı ve çalışanların örgütlülüğünün yok edilmesi anlamı taşıdığını anlatarak, Göç Yasası'nı geçiren UBP'yi kimsenin affetmeyeceği gibi, CTP-DP Hükümetinin bu saldırıya sessiz kalmasını da kimsenin affetmeyeceğini kaydetti.

2 Eylül tarihinde başlaması planlanan açlık grevi eylemi ve böyle bir eylem gerçekleştirme kararlarının nedenleri ile ilgili Kıbrıs Postası'na konuşan DEV-İŞ Genel Başkanı Mehmet Seyis, açlık grevi kararının altında yatan temel nedenin, temel insan haklarından olan Toplu İş Sözleşmesi ile elde edilen haklardan, 2011'den sonra işe giren ve girecek olanların faydalanamayacağı olduğunu anlattı.

"Sendikalanmanın yasaklanması anlamına gelir"

Bunun 2011'den sonra işe giren kişilerin sendikalanmasının yasaklanması anlamına geldiğini ifade eden Seyis, çalışma yaşamına yapılan bu saldırıya karşı sessiz kalamayacaklarını, bunun sendikaları kapatmakla eşdeğer olduğunu belirterek, bu boyuttaki bir saldırıya ancak açlık grevi gibi büyük bir eylemle cevap verilebileceğini söyledi.

"Sözleşmeler ancak askeri rejimlerde askıya alınır"

Bu görüşün 2011'de geçen "Göç Yasası"ndan hareket edilerek verildiğini söyleyen Seyis sözlerini şöyle sürdürdü:

"2011'de çıkan "Göç Yasası" dediğimiz yasaya atıfta bulunarak farklı farklı görüşler ortaya çıktı. Savcılık ve Sayıştay 2 Temmuz 2014 tarihli son görüşünde, 2011'den sonra işe giren insanların bu yasa kapsamında toplu iş sözleşmesinin diğer ödenekleri bölümünden yararlanmasının yasaklandığını ortaya koydu.

Bir kere bu toplu iş sözleşmesini belli bir kesim için askıya almaktır. Bunun anlamı 2011'den sonra işe girenlerin sendikalanmasının yasaklanmasıdır. Sözleşmeler ancak askeri rejimlerde askıya alınır."

Savcılık'tan çelişkili görüşler

"Bu yasaya atıfta bulunarak toplu iş sözleşmesi hakkına müdahale eden Savcılık'ın, 2012'de aynı imzalarla verdiği görüşü, toplu iş sözleşmesindeki diğer ödeneklerin nisbi oranlarda ödenmesi gerektiği yönündedir. Bu noktada Sayın Savcı ve Sayıştay, o zaman okuduklarını anlamadıklarını ve bu şekilde bütün kurumları zarar ettirdiklerini itiraf ediyor. Ki doğru olan son belirttikleri görüş değil, o zaman verdikleri 'uygulanabilir' görüşüdür."

"DEV-İŞ 1980'de sözleşme imzalanmadı diye açlık grevi yaptı"

"2011'den 2014'e kadar böyle bir görüş çıkmadı, haklar hep uygulandı. 2 Temmuz 2014'te, Sayıştaylık'ın dağıttığı savcılığa dayalı görüş 'yasaktır artık' diyor. Bu kabul edilir değildir. Bu en temel insan haklarına, demokratik anlamda sözleşme hakkına bir saldırıdır. Bu bugüne kadar çalışma hayatına yapılmış en büyük saldırıdır.

Geçmişte de DEV-İŞ, 1980'de Sanayi Holding'de, işveren toplu iş sözleşmesini imzalamadı diye açlık grevi yapmıştır, yok ki iptal etme noktasını kabul edecek."

"Sayıştaylık görüş makamı değil, Savcılık'ın görüşleri ise bağlayıcı değil"

Savcılık ve Sayıştaylık makamlarına sert eleştirilerde bulunan Seyis, Sayıştaylık'ın görüş makamı olmadığını, Savcılık'ın ise görüşlerinin bağlayıcı olmadığını ifade ederek, "Nasıl ki bizim sendikamızın hukukçusu bize görüş verir, Savcılık da devlet kurumlarına görüş verir, bu yasa değildir" dedi.

"Çalışma hayatında kargaşa isteyen Savcılık ve Sayıştaylık'a başvursun"

Seyis şu şekilde konuştu:

"Savcılık ve Sayıştaylık makamları için söyleyecek tek birşey var; çalışma hayatında kim kargaşa istiyorsa gidip buralara başvursun, kargaşa başlar.

Ayrıca, bu ülkede en çok dava kaybeden kurumdur savcılık. Hatta isim kullanmayım ama çok ünlü bir dolandırıcı var, savcılık ondan bile daha fazla dava kaybetmiştir.

Çalışma yaşamına dair birçok hakkı koruyan Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'dır. Bu yasanın mevcut 26 maddesi için, 1996 yılında, Savcılık gitti 'Anayasa'ya aykırıdır' diye şikayet etti. Anayasa Mahkemesi de, 26 maddenin her biri için teker teker 'uygundur' dedi. O gün bugündür, bu Savcılık makamı bu yasa ile getirilen hakları nasıl yokedeceğinin planı içindedir. Ama altını çizmek isterim, bunları düzeltmek hükümetin görevidir."

"Demogojik yaklaşımlarla günahlarını affettiremezler"

Hükümetin, "Göç Yasası" denilen yasanın UBP zamanında çıkmış olmasının ardına saklanmaya çalıştığını anlatan Seyis, daha önce hiçbir zaman, UBP zamanında çıkan bu yasaya sığınarak toplu iş sözleşmesi hakkına müdahale edilmediğini belirtti. Seyis, "Mutlaka ki yasayı geçiren UBP'yi kimse affetmiyor ama bunun yanında, bu yasaya sığınarak hak ihlaline sessiz kalan CTP-DP hükümetini de kimse affetmeyecek. Bu şekildeki demogojik yaklaşımlarla günahlarını affettiremezler. Bilecekler ki bugün bunun düzelmesi mümkünse, hükümetin düzeltmesiyle mümkündür" dedi.

"Çalışma Bakanı görevlerini unutuyor"

Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere Hükümet'i de ağır bir dille eleştiren Seyis, çalışma yaşamıyla ilgili yasaları uygulamakla yükümlü olan Bakanlığın böylesi bir durum karşısında sessiz ve tavırsız kalmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Çalışma Bakanı ile bu konuyu üç kere görüştüklerini anlatan Seyis, Bakan'ın her seferinde kendilerine hak verdiğini ancak hiçbir adım atmadığını belirterek "Bakan, çalışma hayatına yapılan bu gibi müdaheleleri engellemenin kendi görevi olduğunu unutuyor" dedi.

"Atılması gereken adımlar zamanında atılsaydı bugün karmaşa çıkmazdı"

Seyis sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz bu konuyu Başbakan ile de görüştük. Tam bir ay oldu, o da hiçbir adım atmadı. O günden bugüne, Hükümet tarafından atılması gereken adımlar atılsaydı, bugün bu karmaşa çıkmazdı. Bugün artık çalışma yaşamı karmaşaya girdi ve hala sessiz duruyorlar."

"Mart ayında Başbakan genelge ile müdahaleyi durdurmuştu"

"Bu yıl Mart ayında, gene Sayıştaylık, belediyelere bir yazı gönderdi ve dedi ki; 'Başkanların görev süreleri ile sınırlıdır sözleşme yapmak'. Toplu İş Sözleşmesi'ni de bu kapsama aldı.

O dönem, Hükümet dedi ki; 'Bu doğru değildir, çalışma yaşamına direk müdahaledir'. Sonunda, Özkan Yorgancıoğlu, başbakan imzasıyla bir genelge çıkardı ve "1996'da yürürlüğe girmiş bulunan Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'nın ilgili 'Toplu İş Sözleşmesinin imzalanmasını müteakip, başka bir yasada aksine kural bulunup bulunulmadığına bakılmaksızın yürürlüğe girer' kuralı dikkate alınarak, Toplu İş Sözleşmesinin Bakanlar Kurulu'nun ve/veya başka herhangi bir makamın onayına bağlı olmadan, imzalanması ile yürürlüğe gireceği kanaatine varılmıştır" dedi."

"Şimdi niye yapmıyor?"

"Mart ayında bu genelgeyi çıkaran Başbakan şimdi neden bunu yapmıyor? Bu hükümet, çalışma hayatına bu kadar çirkin bir saldırı yapılırken neden ses çıkaramıyor? Liberal politikaların gereği olarak bunun üstüne mi yatmak ister yoksa bilgisiz ve vasıfsız mıdırlar?"

"Beklentimiz, genelge ile bunun yasal olmadığını bildirmeleri"

Beklentilerinin, Mart ayında yapıldığı gibi, Hükümet'in bir an önce bir genelge ile, toplu pazarlık hakkını engellemenin, anayasanın hükümlerine de evrensel insan haklarına da aykırı olduğunu bildirmesi ve bu konuda yasalarda çelişkili maddeler varsa da bunları meclis açıldığında düzenlemesi olduğunu kaydeden Seyis, bu yapılmaması halinde 2 Eylül'de açlık grevine başlayacaklarını ve sorun çözülene, hükümet hükümet olduğunu hatırlayana ve evrensel hakları kimse ihlal edemez deyene kadar grevi sürdüreceklerini vurguladı.

"Tüm yasaları yok sayıyorlar"

"Hükümet, Savcılık ve Sayıştaylık tüm yasaları yok sayıyor" diyen Seyis, şu an yapılmak istenenle yasaların ortaya koyduğu düzenlemeler arasındaki çelişkileri ortaya koydu. Seyis şunları kaydetti:

"Bu tutum, Anayasa'nın 54'üncü maddesindeki 'Çalışanlar, işverenle olan ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal durumlarını korumak amacıyla toplu sözleşme ve grev hakkına sahiptir' ifadesine;

İş Yasası'nın 30'uncu maddesindeki 'İşçilere daha elverişli hak ve çıkarlar sağlayan Yasa, toplu iş sözleşmesi, hizmet akdi veya gelenekten doğan kazanılmış haklar saklıdır' ifadesine;

Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası'nın 13'üncü maddesindeki 'Toplu İş Sözleşmesi, imzalanması veya bu Yasa'nın 23'üncü maddesinin (7)'inci fıkrasına göre hazırlanmasını müteakip, başka bir Yasada aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın yürürlüğe girer' ifadesine;

İLO Sözleşmesi'nin 4'üncü maddesindeki 'Çalışma şartlarını kollektif mukavelelerle tanzim etmek üzereişverenler veya işveren teşekkülleriyle işçi teşekkülleri arasında ihtiyari müzakere usulünden faydalanılmasını ve bu usulün tam bir surette geliştirilmesini teşvik etmek ve gerçekleştirmek için lüzumu halinde milli şartlara uygun tedbirler alınacaktır' ifadesine aykırıdır.

Tüm bunlar bugün hükümetin bir genelge ile bu işi durdurması için yeterli unsurlardır."

Açlık grevi 2 Eylül'de

Açlık grevi için 2 Eylül tarihinde karar kılınma nedenlerine de değinen Seyis, "Bizim derdimizi kamuoyuna anlatmak için bir süreye ihtiyacımız vardı. 15-20 gün kamuoyunu aydınlatıcı çalışmalar yapmamız gerekirdi ki şu an o süredeyiz. 1 Eylül'de de başlayabilirdik ama Dünya Barış Günü nedeniyle sendikalarımızın bir etkinliği olacağından 2 Eylül'de başlamaya karar verdik. Bu greve DEV-İŞ ve bağlı sendikaların yanı sıra BES ve Mağusa Türk Genel-İş katılacak" şeklinde konuştu.

Hastanelik olan, eğer oradan çıkabilirse, devam edecek"

Seyis sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hergün sendikaların temsilcileri de greve destek verecek ama sürekli açlık grevinde kalacak olan 4-5 kişi olacak. Aynı 4-5 kişi sonuç alıncaya ya da düşüp kalıncaya kadar açlık grevini sürdürecek. İçimizden herhangi biri düşüp kalır ve hastaneye kaldırılırsa, orada da yemek yemeyi reddedecek ve eğer hastaneden çıkma şansı olursa çadıra geri dönerek açlık grevine devam edecek.

Grev Kuğulu parkta olacak. İzinler için gerekli adımları attık. Herhang, bir sağlık ekibi talebimiz olmadı ama bu grevde gözlemci olmak isteyen sağlık kurumu varsa buyursun gelsin."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.