Aşıkoğlu: "Bütünlüklü çözüme takılma hastalığı aşılmalı"
Şahap Aşıkoğlu, kişisel Blog'undan, Kıbrıs Sorunu ve Bütünlüklü Çözüm ile ilgili açıklamarda bulunarak, "bu bütünlüklü çözüme takılma hastalığını ve odaklanma sorununu aşma vakti kanımca gelmiştir" dedi.
Bütünlüklü çözüm üzerine;
Bugün
Yenidüzen Gazetesi'nin ilk sayfadan verdiği haber hakkında
sosyal medyada yapılan bazı yorumlar üzerine ben de konu
hakkındaki analiz ve fikirlerimi seslendirmek istedim.
Tam 40
yıldır bütünlüklü çözüm üzerine tartışıyoruz,
konuşuyoruz ve hatta kavga ediyoruz ama tüm bunları yaparken de
sadece ve sadece bekliyoruz. Tam 40 yıldır gerçek sorunlarımız
yerine Kıbrıs konusu üzerine gündemler yaratıp hayatımızı
buzdolabında tutuyoruz. BU ÜLKEDE NASIL DAHA KALİTELİ BİR HAYAT
YAŞAYABİLİRİZ sorusunu atlayıp, tam bir odaklanma sorunu
yaşayarak tam 40 yıldır sorunları, çözümleri, her şeyi Kıbrıs
sorununun çözümünden bekliyoruz.
Bu 40 yılda beklerken
ise içinde yaşadığımız ülkeye, ÜLKEMİZE olan inancımızı,
aidiyet duygumuzu, birbirimize olan saygımızı sevgimizi
kaybettik. Hatta kimin ne dediği kimin ne istediği de artık
tartışılmıyor, herkesin kendine göre ezberlemiş olduğu ve
kendisinin dahi üzerinde yeniden düşünmediği bir bütünlüklü
çözümü var ve herkes Kıbrıs meselesinden başka bir şey anlar
oldu, herkesin çözümden beklentisi farklılaştı.
Bu
davranış modeli bize çok şeye mal oldu, 1974'ten sonra kendi
sistemimizi ve devletimizi nasıl oluşturacağımıza, nasıl adil
ve şeffaf bir devlet kuracağımıza değil, yıllarca bizim
paydaşlarından sadece bir tanesi olduğumuz ve ne yaparsak yapalım
tek başımıza çözemeyeceğimiz bir soruna odaklandık.
Bu
konuda yaşanan çözümsüzlük kısır döngüsü de bizi
"öğrenilmiş çaresizlik" "yetersizlik" "stres"
gibi birçok sendromla besledi ve bugünlere geldik.
Geçen
sürede kendimizle yüzleşmeyi, sorunların üstüne gitmeyi, daha
iyi bir hayat için sorumluluk almayı, kötü olmayı göze almayı,
direnmeyi, prensiplerimize sahip çıkmayı, etik yaşamayı, hep
erteledik.
Büyük bir akıl tutulması yaşayarak devlet
kurumunun bizim hayatımızı düzenleyecek, güvenliğimizi
sağlayacak, refahımızı artıracak bir otorite olduğunu unutarak
ideolojik dünyamıza kurban ettik. Devlet kurumunu kıbrıs meselesi
ile bir tuttuk geliştirmek yerine itibarsızlaştırarak unuttuk,
görüşümüz ne isterse olsun HER ideolojide devlet Kurumunun esas
unsur olduğunu beynimizin gerisine atarak bekledik, bütünlüklü
çözümün DEVLET OTORITESİNİN YERİNE GEÇECEĞİNİ ZANETTİK.
Kısaca devletin biz olduğunu unuttuk beslemedik ama her başımız
sıkıştığında " nerde bu devlet dedik".
Benimsediğimiz
bu tutum aslında, bir birey olarak üzerimize düşen kendi
sorumluluklarımızı başka birilerine devretmek dışında hiç bir
şey değil.
40 yıl süresince sorumluluklarımızdan kaçarak,
yaşanan hiç bir güzel gelişmeyi görmeyerek, bu devleti ve
toprakları sahiplenmeyerek, bugün yaşadığımız ortamı kendimiz
yarattık. Kendi sorumluluklarımızı başka otoritelere ve
devletlere havale ettik. Biz büyümeyi ve olgunlaşmayı reddettik.
İyi bir hayat istedik Ama onun gereklerini yapmadık. Temiz çevre
istedik ama çöp atana karışmadık kötü olmadık.
Tüm
mutsuzluğumuzun nedenini Kıbrıs sorununun çözümüne bağlayarak
40 yıl çözüm bekledik ve içinde yaşadığımız bataklığı
sorumluluk almayarak besleyip büyüttük, başka bir devlet veya
bütünlüklü bir anlaşmanın her şeyi çözeceğine inanarak
bunca yıl bekledik.
Hatta maalesef kendi içimizde aydın
veya entelektüel olarak tanımladığımız yüzlerce kişi de bu
ortamı besledi, her gün onlarca köşe yazıları, TV sohbetleri
ile bizim gözümüzde bu yaşadığımız toprakları ve devleti
itibarsızlaştırdı, biz de bu fikirleri okudukça, duydukça kendi
sorunlarımızı çözmekte dahi kendimizi çok yetersiz hissettik,
sorunlarımız büyüdükçe "Biz ne yapabiliriz ki Kıbrıs
sorunu çözülsün her şey düzelecek" fikrine daha sıkı
sarılarak sorumluluk almaktan yine kaçtık.
Bu bütünlüklü
çözüme takılma hastalığını ve odaklanma sorununu aşma vakti
kanımca gelmiştir. Ülkemizde eğitim, turizm, tarım gibi birçok
alanda ciddi gelişmeler ve potansiyeller oluşmaktadır. Yaşadığımız
bu ortamdan daha adil ve şeffaf bir sisteme geçmek, ÜLKEMİZDE
DAHA İYİ BİR HAYAT KALiTESi OLUŞTURMAK İÇİN tek bir yol vardır
o da SORUMLULUK ALIP HEP BERABER ÇALIŞMAKTIR! Hiç bir canlı,
hayati sorunları varken oturup beklemez o olumsuz şartlardan
kurtulmak için ya savaşır ya kaçar. Biz hep kaçtık, başka
bir ülkeye, kitaplara, hayal dünyasına, ideolojilere... En güzel
kaçışımız da başkalarını küçümseyip, itibarsızlaştırarak
kendimizi önemli ve iyi hissetmek oldu. AMA BU DAVRANIŞ MODELİ
GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ İŞE YARAMADI VE YARAMAYACAK.
Biz
mutsuzsak,başarısızsak,istediğimiz hayatı yaşamamıyorsak
mutlaka bunun arkasında birileri veya kurumlar vardır. Pisikozundan
kurtulmamız gerekmektedir. Geçmişimizle ve kendimize yüzleşmenin
vakti geldi de geçiyor.
1974'te ne oldu? Nasıl oldu? Niçin
oldu? İyi mi kötü mü? sorularını bir yana bırakarak;
"sağcısı", "solcusu", "yerlisi", "göçmeni",
"yerleşiği" ile şu veya bu nedenle Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan
herkesin, öncelikle kendimiz ve sonrasında burada yaşayacak
gelecek nesiller için, adil ve şeffaf bir sistem tasarlamak ve
oluşturmak tek amacımız olmalıdır.
Bütün olumsuzluklara
ve Kıbrıs sorunundan doğan kendimize has sorunlarımıza rağmen,
daha iyi bir hayat yaşamayı hak ettiğimiz için kendi yarattığımız
ama hiçbirimizin memnun olmadığı bu sistemi değiştirmek için
40 yıldan sonra sanal bir dünyadan gerçek dünyaya dönme
zamanı artık geldi!
Kendi hatalarmızın sorumluluğunu alma
vakti bugün...
Hem de bütün enerjimizle ve bütün
gücümüzle, hep birlikte!
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.