İÇ HABERLER
okuma süresi: 15 dak.

Eroğlu: "Rumlar masaya gelirlerse 3. safha görüşülecek ve finale gidilecek"

Eroğlu: "Rumlar masaya gelirlerse 3. safha görüşülecek"

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, "Rumlar bizimle paylaşmayı kabul etmiyorlar bütün mesele bu. Niye kabul etsinler. Dünyanın tanıdığı bir devlet, BM'nin, AB'nin üyesi. Rumun uzlaşmazlığının esas nedenleri bunlar. İnsanların anlaşmaya bu şartlarda gelmesi beklenir mi, ama biz hala bekliyoruz" dedi.

Yayın Tarihi: 25/10/14 17:58
okuma süresi: 15 dak.
Eroğlu: "Rumlar masaya gelirlerse 3. safha görüşülecek"
A- A A+

Eroğlu, Rum tarafının güven artırıcı önlemler çerçevesinde; "Maraşı verin, güven artırıcı önlemlerin bir tanesi gerçekleşsin" dediğini ifade ederek, "Maraş toprak, bu bütünlüklü çözümün bir parçasıdır. Al Maraş'ı git, yarın Karpaz'ı al git, ondan sonra benimle masaya niye otursun ki" diye konuştu.

Rum yönetiminin, 40 yıl halkıyla "evinize döneceksiniz, Türk askeri çıkacak" diye alay ettiğini söyleyen Eroğlu, Rum halkının çözüme yönlendirilmesinin zor olduğunu, sadece "al" ile bir şey olmadığını, "al-ver" ile bir şeyler olabileceğini belirterek, 3. safhada olan müzakere masasına dönmemek için birçok ayak oyunu yapıldığını, 3. safhanın en önemli safha olduğunu, Rumların masaya gelmeleri durumunda bu safhadan sonra finale gidileceğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası'nın (KTEZO) 9. Olağan Genel Kurul toplantısına katıldı.

Eroğlu burada yaptığı konuşmada, esnafa, Kıbrıs müzakere sürecinde gelinen son aşama ve gelişmelerle ilgili bilgi verdi, Rum Lider Nikos Anastasiadis'i ön koşulsuz müzakere masasına dönmesi çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, odanın 9. Genel Kurulunun ülkedeki ekonomik sıkıntıların içerisinde yapıldığını, bu sıkıntıların aşılması için hem odaya hem de hükümetlere büyük görevler düştüğünü belirterek, önemli olanın sorunların asgari düzeye indirilmesi, herkesin alım gücünün yükseltilmesi ve adalet ölçüleri içerisinde insanların mutluluğunun artırılması olduğunu kaydetti.

Eroğlu, odanın ve esnafın sıkıntılarını yakından bildiğini, Başbakanlığı döneminde odanın yasasını hazırladıklarını, odanın da demokratik yapı içerisinde bugünlere gelişerek geldiğini ifade ederek, esnafın krediye de ulaşımının kolay olması durumunda rekabet edebilirliğinin artacağını kaydetti.

Kıbrıs konusuna da değinen ve gelişmelerle ilgili bilgi veren Eroğlu, Rum liderin, kendi görüşüne göre müzakere masasındaki görüşmeleri "gerekçesiz diyebileceği bir şekilde" askıya aldığını ifade ederek, sebep olarak TSK'nın gemileri ve Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin Akdeniz'de yaptığı sismik araştırmaları gösterdiğini dile getirdi.

Eroğlu, sismik araştırmaların bugün başlamadığını, Kıbrıs görüşmelerinin en yoğun olduğu zamanda, zirve görüşmelerinin yapıldığı dönemde de Piri Reis gemisinin sismik araştırma yaptığını, yine deniz kuvvetlerine bağlı 2 geminin de buna eşlik ettiğini anımsattı.

Buna baktığında, bugün Rum tarafının başka oyunlarının olduğunu düşündüğünü ifade eden Eroğlu, müzakerelerde 3. safhaya geldiklerini, bu aşamada pazarlıkların, al-ver sürecinin başlayacağını, ancak Rum tarafının tutanaklara "al-ver" kelimesinin yazılmasına, "Kıbrıs konusunun karşılıklı tavizlerle çözümlenebileceği" gibi ibarelerin yazılmasına şiddetle karşı çıktığını anlattı.

Eroğlu, çünkü Rum yönetiminin şimdiye kadar kendi halkına hep yalan söylediğini, hep "göçmenler evine dönecek, Türk askeri gidecek, göçmenler gidecek" gibi yalanlar söylediğini, yani halkını 40 senedir avuttuğunu belirtti.

Bu yüzden pazarlıkların ve al-ver sürecinin başlayacağı müzakereleri halkının öğrenecek olmasının Anastasiadis'i rahatsız ettiğini belirten Eroğlu, müzakerelerin yoğunlaştırılacağı bir zamanda masanın gereksiz terkedildiğini kaydetti.

Eroğlu, müzakere olmadan anlaşmaya varmanın mümkün olmadığını belirterek, Derviş Eroğlu olarak kendisi hakkında "bazı görüşmeleri reddettiği" konusunda söylemler olduğunu, ancak müzakerelerin devamı için yasal olmayan görüşmeleri de sürdürdüklerini, Eide aracılığıyla Anastasiades'in önerilerini aldıklarını belirterek, Rum tarafından "Türkiye 3 ay için gemilerini geri çeksin" önerisi aldıklarını ancak "Rumun prestiji var ama Türkiye'nin prestiji yok mu" düşüncesiyle bunu kabul etmediklerini, böyle bir öneriyi Türkiye'ye götürmenin mümkün olmadığını vurguladı.

Eroğlu, bunu şiddetle reddettiklerini çünkü bunun zamana oynamak olduğunu, diğer önerinin ise "Kıbrıs'ta bulunacak doğal gazda Kıbrıslı Türklerin de hakkı vardır" konusunda ortak açıklama yapmak olduğunu, ancak bu konuda tüm dünyanın Kıbrıs Türk halkının da hakkı olduğunu bildiğini, kabullendiği bir şey olduğunu vurguladı.

"Benim hakkım olan bir şeyi, dünyanın da bu hakkımı tanıdığı noktada ben ortak açıklama metni hazırlamak için sayın Anastasiadis ile zaman harcayacağım ve netice de ortak metinde 'Türklerin de bu çıkacak doğal gazda hakkı vardır' olacak. Bizim zaten bu konuda bir endişemiz yok" diyen Eroğlu, geçmişte bu konuda BM Genel Sekreteri'ne Kıbrıs Türk tarafı olarak 2 öneri sunduklarını ancak Rumların reddettiğini anımsattı.

Eroğlu, bu konuların müzakere masasında görüşülmesi gerektiğini ifade ederek, ülkede yıllardır "Barış ve çözümden" bahsedildiğini, ülkede barış olduğunu ve sadece çözüm arandığını ifade ederek, müzakere masasında da çözümün arandığını belirtti ve şöyle devam etti:

"Çözüm için ne deniyor; iki bölgeli, iki toplumlu siyasal eşitliğine dayalı federal bir cumhuriyet. Eğer bütün mesele buysa, bunun altında başka şeyler yoksa getirin imzalayım. Ama müzakere masasına oturan bir kişi olarak görüyorum ki bunun altı çok dolu…

Özellikle toprak konusundan işe başlayacaksak, Mağusa Belediye hudutları, Güney Mesarya, köy isimleriyle belli, Rumlar bunları ister. Güzelyurt olmazsa olmazıdır. Tarihi eserler, Dipkarpazdaki manastır, Salamis Harabeleri, St. Barnabas kilisesi, bunun yanındaki 4 köy olan Yeniboğaziçi, Tuzla, Mormenekşe ve Mutluyaka, bunları da vereceksiniz. Değirmenlik, Minareliköy, Demirhan, askeri bölge. Karpazın tümü...

Biter mi, bununla da bitmiyor. Peki, kuzeyde bizde kalacağını sandığımız topraklarda durum nedir… Bu topraklara 100 bin kişiyi yerleştirecek, bunları hesaplayıp bize verdi, ama biz bu kağıdı almadık ve BM kayıtlarına geçmesi için yok saydık. 'Harita ve rakamlar en son görüşülecek' dedik, ancak masaya harita değil köy isimleri getirdiler. Bunlar elimizdedir.

Kuzeyde bizde kalan Rum mallarında öncelik yine Rumlarda olacak. Yani evini istiyorsa alabilecek. Bununla da bitmiyor, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisini kabul etmiyor, askeri varlığını kabul etmiyor, Türkiye'den gelip 1975'ten beri vatandaş olan insanları, burada doğup büyüyenleri kabul etmiyor, sadece burada yapılan 'yasal evlilikleri' kabul ediyor. Bu konuda da sadece tek uyruklu şahıs aranacak, yani burada da sıkıntı var.

Cumhurbaşkanlığı konusunda sıkıntı var, dönüşümlü olması gereken Cumhurbaşkanlığı'nda bize önerilen, devamlı Rum Cumhurbaşkanı olacak, devamlı Türk Cumhurbaşkanı Muavini olacak ama tek liste oy ile seçim yapılacak. Yani Türk yetkililerin istediği aday değil Rumun istediği aday seçilecek.

Bunun için mühim olan çözüm kelimesinin altındaki maddelere ne yazılacak. Bunlara biz nasıl evet diyelim. Rum tarafı halen '160 bin göçmen var' diyor. Bu insanlar azalmadı mı? Tüm bu söylenenler yapılanlar anlaşmamak için, bizimle paylaşmayı kabul etmiyorlar bütün mesele bu.

Niye kabul etsinler… Dünyanın tanıdığı bir devlet, ortaklık devleti işgal edildi, BM'nin AB'nin üyesi. Rumun uzlaşmazlığının esas nedenleri bunlar. İnsanların anlaşmaya bu şartlarda gelmesi beklenir mi, biz bekliyoruz ama hala bekliyoruz.

Arada masadan kaçıyor, bu son kaçma dışında eskiden de hep kaçtılar ama hep bizi suçlu gösteriyorlar. Şimdi son olaylara bakıldığında da BM'ye AB'ye Türkiye'yi şikayet ediyor ama muhatabı biz. Türkiye bizim garantörümüz. Ben bu şartlarda 'Türkiye'yi muhatap alırım' dediğin sürece Türkiye ile aynı masada buluşamazsın. Türkiye seni tanımadığını dünyaya ilan etmiştir.

Güven artırıcı önlemler çerçevesinde 'Maraşı verin, güven artırıcı önlemlerin bir tanesi gerçekleşsin' diyorlar. Maraş, toprak, bu bütünlüklü çözümün bir parçasıdır. Al Maraş'ı git, yarın Karpaz'ı al git, ondan sonra benimle masaya niye otursun ki. Zaten oturmamak için çeşitli manevralar yapıyor, en ufak sebeplerle masadan kalkıyor."

Cumhurbaşkanı Eroğlu, o yüzden zorlayacaklarını, Meclis Platformu ile de bu konuları değerlendirdiklerini, ortak görüşlerinin "Rum anlaşma isterse gelsin müzakere masasına otursun" olduğunu belirterek, masaya oturmadan, mekik diplomasisiyle, habercilerle anlaşma olamayacağını, anlaşmanın yerinin müzakere masası olduğunu vurguladı.

Eroğlu, herkesin çözüm istediğini, ancak şeklinin önemli olduğunu belirterek, her iki tarafın da BM parametrelerini kabul ettiğini, ancak Rumun kabul edip etmediğinden emin olamadığını, çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti'nin varlığının devamından yana olduğunu, Annan Planı'na da o yüzden "hayır" dediklerini, Rumların aklında olanın tanınmış Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu kaydetti.

Ortak açıklama metnine rağmen Rumların bu fikrinden vazgeçmediğini, Eide'nin de kendisine "Anastasiadis'in çözüm istediğine inandım ama Rum halkı çözüm istemez" dediğini ifade ederek, Rum halkını ikna etmenin kendi işi olmadığını, Rum halkını çözüme ikna etmenin Rum yönetiminin görevi olduğunu belirtti.

Rum yönetiminin 40 yıl halkıyla "evinize döneceksiniz, Türk askeri çıkacak" diye alay ettiğini söyleyen Eroğlu, bu halkın çözüme yönlendirilmesinin zor olduğunu, sadece "al" ile bir şey olmadığını, ancak "al-ver" ile birşeyler olabileceğini belirterek, Rum tarafına davetlerinin hiç koşulsuz kalktığı gibi müzakere masasına dönmesi olduğunu kaydetti.

  1. Safhada olan müzakere masasına dönmemek için ayak oyunu yapıldığını ifade eden Eroğlu, "3. Safha en önemli safhadır, bu safhadan sonra da finale gidilecek. Masaya gelirse görüşeceğiz, gelmezse… Bir şey söylesem diyecekler ki 'Eroğlu çözüm istemez. Masaya gelmezse ne yapacağız siz söyleyin bana. Eğer Rumlar masaya dönmezse, müzakerelere bizimle başlamazsa ne diyeceğiz adama. Bunu da düşünmek lazım" diye konuştu.

NAMİ

Dışişleri Bakanı Özdil Nami de, genel kurulda yaptığı konuşmada, hükümet olarak Kıbrıs konusunda birlik ve beraberlik içerisinde başarılı bir mücadelenin Kıbrıs Türk halkı adına verilmesi için ellerinden gelen her türlü çabayı ortaya koyduklarını vurguladı.

Nami, Kıbrıs görüşmelerinde geçmişte de krizler yaşandığını, bugün de bir kriz yaşandığını ama geçmişte nasıl atlatıldıysa bu krizin de başarıyla atlatılacağından hiç kimsenin hiçbir şüphe duymaması gerektiğini belirterek, Kıbrıs Türk halkının dünyada hak ettiği yeri er ya da geç mutlaka alacağına inanç belirtti.

Kıbrıs sorununda mücadele devam ederken ekonomik kalkınma ile ilgili tüm çalışmaların da el birliğiyle yerine getirilmesi gerektiğini vurgulayan Nami, "Hayatımızı Kıbrıs sorununun çözümüne endeksleyemeyiz. KKTC, ekonomik kalkınmasını kendi iç dinamikleriyle ve buna eklenen dış temaslarıyla her gün daha da üst bir seviyeye mutlaka getirecektir" dedi.

Nami, hükümet olarak tüm çalışmalarını böyle bir vizyonla devam ettirdiklerini belirterek, bir ayağın diğerinden eksik düşünülemeyeceğini, bu iki konunun mutlaka el ele devam etmek zorunda olması gerektiğini kaydetti.

Oda ile bu konularda her zaman işbirliğinde olduklarını, parti olarak da işbirliğini gerek yasalar gerekse esnafa yönelik çalışmalarda ilişkileri en üst noktada tuttuklarını ifade eden Nami, odanın ülkede örgütlülüğün nasıl bir şey olduğunu ve ülkeye katkının nasıl yapıldığını gösterdiğini, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruduğunu, kurumsallaştığını kaydetti, genel kurulun demokratik bir şekilde tamamlanmasını temenni etti.

TULGA

Genel Kurulda üyelere son kez hitap eden Hürrem Tulga, esnafın yeni bir başlangıç arifesinde olduğunu belirterek, tüm üyelerle birlikte ülkenin geleceği için çalışmalarını sürdüreceğini kaydetti.

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası olarak bugüne kadar toplumla birlikte çalıştıklarını ifade eden Tulga, "Esnafın kazanımı, toplumun kazanımıdır" dedi.

Üretim ve hizmetler artmadıkça toplumun varlığının olamayacağını, bu yüzden üretim ve hizmetlerin payının artırılması gerektiğine vurgu yapan Tulga, iç piyasada üretilen her ürüne de sahip çıkılmasını istedi.

HÜDAVERDİ

Başbakan Yardımcılığı, Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Hüda Hüdaverdi de, Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası'nın bugüne kadarki sürecini iyi bilen bir kişi olarak, esnafa bundan sonra da destek olmaya devam edeceklerini söyledi.

BENLİ

Belediyeler Birliği ve Gönyeli Belediye Başkanı Ahmet Benli de, Belediye Başkanları olarak esnafın üretimini uygun koşullarda yapmasını sağlamak ve kayıt dışılıkla ilgilenmek gibi önemli sorumlulukları bulunduğunu anlattı, belediyeler olarak sağlıklı kentler oluşturmak için esnafla birlikte çalıştıklarını kaydetti.

TATAR

UBP Lefkoşa Milletvekili Ersin Tatar da, hükümetin de esnafın yanında olması ve üretime destek vermesi gerektiğini belirterek, hükümetin üreticinin gelişebilmesi adına daha aktif olması gerektiğini vurguladı, denetimlerin artırılmasını ve daha sorumlu davranmasını istedi.

TAÇOY

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Hasan Taçoy da, esnafın büyüyebilmesi için hükümetlerin desteğine ihtiyaç duyduğunu ifade ederek, esnafın ülkeye kattığı iktisadi katkının büyüklüğüne dikkat çekti.

Taçoy, yolcu ve eşya taşıma izni bulunan bazı üyelerin sahip oldukları izinleri kötüye kullandıkları uyarısında da bulunarak, bu konuda izin sahiplerinin duyarlı olmasını, çalışma izinli kişileri çalıştırmamasını, odanın da bunun önüne geçilmesi konusunda yetkilerini kullanmasını istedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.