İÇ HABERLER
okuma süresi: 30 dak.

Erk: "Talat maksadını aştı"

Erk: "Talat maksadını aştı"

CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk, İkinci Cumhurbaşkanı Talat'ın, "CTP içinde kardeş kardeşi boğazlıyor" yönündeki açıklamasını "maksadı aşan sözler" olarak niteledi ve "Talat abarttı" dedi. Erk, Talat'ın, parti çatısı altında aktif siyaset yapacaksa kendi tercihi olacağını belirterek, "Bütün görevler kendisine açıktır gelsin" diye konuştu.

Yayın Tarihi: 27/10/14 13:08
okuma süresi: 30 dak.
Erk: "Talat maksadını aştı"
A- A A+

"HÜKÜMET UYUM İÇİNDE"

Hükümetin ülke sorunlarına yoğunlaşmış durumda olduğunu söyleyen Erk, erken seçimin gündemde olmadığını, koalisyon ortağı DP ile uyum içinde çalıştıklarını söyledi. Kabinede üç bakanın değişimiyle ilgili de görüş belirten Erk, "Kendi içinden gelen bir ihtiyaçtı. Ortağımız olmasına rağmen, biz Cumhurbaşkanı Eroğlu gibi müdahale etmek istemiyoruz" dedi

Erk'ten 'İki devletli senaryoyu konuşalım' diyen TC Başbakanı Davutoğlu'na tepki: "Neyi görüşebileceğimize Kıbrıslı Türk makamlar karar verir. Eğer Kıbrıs sorununda bir ray değişimi olacaksa Kıbrıslı Türkler karar verir, Kıbrıslı Türklerin makamları bunu dünya ile paylaşır. Kaldı ki biz CTP olarak iki devletli bir çözüm sürecine hiçbir şekilde girmek istemiyoruz"

İktidarın büyük ortağı Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin (CTP) Genel Sekreteri Kutlay Erk, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın, parti çatısı altında aktif siyaset yapacaksa kendi tercihi olacağını belirterek, "Bütün görevler kendisine açıktır ve biz başarılar da dileriz. Buyursun gelsin" dedi.

HALKIN SESİ'nin sorularını yanıtlayan Kutlay Erk, Talat'ın, "CTP içinde kardeş kardeşi boğazlıyor" yönündeki açıklamasını "maksadı aşan sözler" olarak niteleyerek, "Parti içinde tartışmalar yaşadığımız yadsınamaz bir gerçektir. Sayın Talat'ın yaptığı yorumda doğruluk payı var ama bir abartı da var. Abartacak şekilde bir yorum yapmıştır diye inanıyorum. Bunları kendi içimizde, yoldaşlık duygusu içerisinde, amaç birliği içerisinde çözmeye çalışıyoruz" dedi.

"EROĞLU KIBRIS SORUNUNA YOĞUNLAŞSIN"

Kutlay Erk, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nu, UBP ve DP'nin iç işlerine müdahale edip karıştırmakla eleştirerek, "Sayın Cumhurbaşkanı'na bizim önerimiz, o günlerde de söylemiştik; Kıbrıs sorununa eğilse daha iyi olacak, zaten Kıbrıs sorunu yeterince karışık bir durumdadır, siyasi partilerin iç işlerine müdahale edip karıştırmasının gereği yoktur" ifadesini kullandı.

CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk ile yapılan röportajın tam metni şöyle:

"EROĞLU UBP İLE DP'YE YOĞUNLAŞTI"

-Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun "herkes seçime hazır olsun" sözlerinin ardından hükümet değişikliği ve erken seçim tartışmaları gündeme geldi, siz ufukta bir erken seçim veya hükümet değişikliği olasılığı görüyor musunuz?

Erk: Yok öyle bir şey, ne bizim gündemimizde ne ortağımızın gündeminde ne erken seçim gibi veya hükümetin bozulması gibi bir durum yoktur. Sayın Cumhurbaşkanı, Demokrat Parti'nin (DP) Bakanlar Kurulu'ndaki bakanlarının değişmesi üzerine o dönemde bu yorumu yapmıştı. Tabi Sayın Cumhurbaşkanı Kıbrıs sorununa çok fazla yoğunlaşmadan iç konulara ve siyasi partilere ve özellikle UBP ve DP'ye yoğunlaştı. Dolayısıyla bu yaptığı yorum veya söylediği 'erken seçim olabilir, bütün siyasi partiler hazırlıklı olsun, vatandaş hükümetten memnun değil' dediği, aslında Sayın Cumhurbaşkanı'nın, eğer tarafsız bir cumhurbaşkanı ise, yapmaması gereken bir yorumdu diye inanıyoruz. Kaldı ki, doğru bir yorum da değildir. Ya bir vehimidir Sayın Cumhurbaşkanı'nın, veyahut da ikincil bir düşünceleri vardır. Yani bir siyasi parti, o da DP'dir sanırım, onun içine yönelik bir yorumdur diye inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı'na bizim önerimiz, o günlerde de söylemiştik; Kıbrıs sorununa eğilse daha iyi olacak, zaten Kıbrıs sorunu yeterince karışık bir durumdadır, siyasi partilerin iç işlerine müdahale edip karıştırmasının gereği yoktur.

-Hükümet ortakları arasında sıkıntı var mı, çalışmalar nasıl gidiyor. DP, rahat iş yapma olanağı sağlıyor mu?

Erk: İlk zamanlar biraz krizlerimiz oldu, bilinen krizleri yaşadık. Krizleri aştıktan sonra hükümet daha uyumlu çalışıyor, daha iyi, daha verimli çalışmaya başladı. Meclis çalışmaları, komite çalışmaları daha hızlandı, şuanda ortağımızla daha iyi gidiyoruz. Zaten biz başından beri söyledik, bazı uyumsuzluklar vardır, hükümet bozulacak, çekilecek, gideriz gibi durumlar vardı. Biz başında beri, sakin sakin olgun olgun gideceğiz dedik. Kıbrıslı Türklerin bizden beklediği, sorunları çözmektir, dolayısıyla hükümet eğer kendi içinde sorun yaratan bir şey ise ve halkın sorunlarını bile çözemiyor ve kendi sorunlarını çözemiyor, böyle bir hükümetin Kıbrıslı Türkler yararı yok dedik. Bir de, meclis aritmetiği nedeniyle, CTP'nin olmadığı bir istikrarlı hükümet kurulamaz dedik. O dönemden sonra, hükümet ortakları olarak kendi içimizdeki uyum iyi bir şekilde devam etmektedir. Hükümet ülke sorunlarına yoğunlaşmış durumdadır.

"EROĞLU GİBİ MÜDAHALE ETMEK İSTEMİYORUZ"

-Ortağınızın 3 bakan değiştirmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Erk: Kendi içinden gelen bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz. Ortağımız olmasına rağmen, biz Sayın Cumhurbaşkanı Eroğlu gibi müdahale etmek istemiyoruz. Ortağımızıdır belki bir söz veya yorum hakkımız olabilirdi ama ne söz ve ne yorum hakkımızı kullanmak da istemiyoruz. Kendi içlerinde partisel bir ihtiyaç olarak böyle bir tasarrufta bulundular. Bizim bütün gailemiz, bakanlarımız bütündür, hükümet bir bütündür. Bütün bakanlarımızın performansının yüksek olması ve halkımızın beklenen sorunlarına çözüm getirmesidir.

-Bakan atamalarıyla birlikte yeni müşavir atamaları da gündeme geldi. Hükümet ortaklarının, seçimlerde üçlü kararnamelerle atamalar kaldırılacak diye vaadi vardı ama atamalar devam ediyor. Yeni müşavir atanmasını nasıl buluyorsunuz?

Erk: Bizim de hükümet ortağı olarak dikkat ettiğimiz bir konudur bu. Hükümetin programında, vaatlerinde vardır, mümkün mertebede yeni müşavirler yaratmadan çözmekti. Atama yapacaksanız eski müşavirleri değerlendirerek atama yapmak gibi bir vaadimiz vardı. Ancak ortağımızın bakanları değiştiğinde üçlü kararnameyle yeni atamalar yapıldı, yeni müşavirler de üretilmiş oldu. Bu, verdiğimiz sözün hilafına bir durumdur, bunu kabul ediyoruz. Ancak yeni gelen bakanın da kendi çalışma ekibini kurması gibi bir ihtiyacı vardır. Eğer o çalışma ekibi mevcut ekipten olabiliyorsa veya müşavir olanlardan bir ekip kurabiliyorsa en iyisidir ama eğer onlar içerisinden uyumlu, yakın çalışabileceği bir kadroyu kuramıyorsa tabi ki yeni atamalar olur ve ortaya yeni müşavirler çıkmış olur. Hassas bir dengedir. Yani bir bakan da yakın çalışacağı ekibi ve kendisi ile uyumlu çalışması gereken ekibi seçebilmesi lazımdır, bunu abartmamak lazım, yani odacıya kadar götürmemek lazım.

"HALK MUHALEFETİ BİR SEÇENEK OLARAK GÖRMÜYOR"

-CTP iktidara gelince güç kaybediyor diye yorum da yapılıyor. CTP iktidar da güç mü kaybediyor?

Erk: Bu sadece CTP için değil, aslında hem yurdumuzda, hem başka ülkelerde iktidar partileri, hükümette olan partiler yıpranır. Hele de ekonomik krizlerin olduğu dönemlerde hükümete olan partiler yıpranır. Eğer muhalefet iyi bir alternatif olarak çıkabiliyorsa ortaya, yıpranma daha fazla olur. Eğer muhalefet iyi bir alternatif olarak çıkamıyorsa, yıpranma daha az olabilir. Çünkü neticede vatandaş 'bu başarılı değildir ama muhalefette de hiç umut yok' der. Bütün hükümet partilerinin yıpranması genel bir doğrudur, istisnalar vardır. O istisnalar da daha fazla alternatif seçeneği oluşturamamasından kaynaklanır. Muhalefet seçenek olarak çıkamıyorsa iktidardakinin yıpranması daha az olur. Onun için bizim de yıpranmamız mümkündür ancak muhalefetin hala daha bir seçenek olarak ortaya çıktığına da inanmıyoruz. Halkın nazarında belki bütün beklentileri karşılayamayabiliriz ama muhalefeti de halkımız çok da alternatif bir seçenek gibi göremiyor.

"Sayın Talat'ın bu sözleri tabi ki biraz maksadı aşan sözler"

-İkinci Cumhurbaşkanı Talat'ın, "CTP içinde kardeş kardeşi boğazlıyor" yönünde açıklaması oldu. CTP'de kardeş kavgası mı var? Sayın Talat'ın bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erk: Sayın Talat'ın bu sözleri tabi ki biraz maksadı aşan sözler olarak söyleyebilirim. Evet, parti içinde tartışmalar yaşadığımız yadsınamaz bir gerçektir, özellikle Temmuz 2013 seçimlerinde bu orta yere çıktı ve basına sızmıştı. Dolayısıyla yoldaşların birbiri arasındaki çatışmalı ilişkileri bilinen bir gerçektir. Yerel seçimler safhasında bu yönde bazı olaylar yaşadık, o da bilinen bir gerçektir. Bunları çözmeye çalışıyoruz daha uyumlu bir hale geliyor. Yani Temmuz 2013 seçimlerinden sonraki veya yerel seçimlerden sonraki şiddette giden çatışmalı ilişki değildir. Doğal mıdır derseniz, bizim partimizin geleneğine göre doğal olan bir durum değil bu aslında. Ama parti disiplini ile bunu çözmeye çalışıyoruz. Sayın Talat'ın yaptığı yorumda doğruluk payı var ama bir abartı da var. Abartacak şekilde bir yorum yapmıştır diye inanıyorum. Bunları kendi içimizde, yoldaşlık duygusu içerisinde amaç birliği içerisinde çözmeye çalışıyoruz.

-CTP organları, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sibel Siber'i aday gösterdi. Talat, aday belirleme sürecine tepki göstererek aday olmayacağını açıkladı, adaylık sürecine kızgınlığının olduğunu da söyledi. Talat neden tercih edilmedi de Sibel hanım aday gösterildi?

"TALAT İÇİN ÜZÜLECEK GELİŞMELER OLMUŞ OLABİLİR"

Erk: Parti olarak önümüze aday belireme süreci koyduk ve parti meclisi ile de bunu konuştuk. MYK, parti meclisinin verdiği yetki ve onayladığı programı uyguladı. Buna göre, parti örgütleri ile bir çalışma yapacaktık, yani adayımızı parti örgütleri ile konuşarak, katılımcılık ilkesiyle belirleyelim, kim cumhurbaşkanı adayımız olsun diye. Genel durumu görebilelim diye bir de kamuoyu yoklama yapma ihtiyacımız vardı. Bu kamuoyu yoklamasında bir de şunu öğrenmek istiyorduk; yurttaş nasıl bir cumhurbaşkanı adayını tercih eder? Bunu görmek istiyorduk. Buna göre parti örgütlerinin değerlendirme yapmasını ve parti meclisine aday belirlemesini koyduk önümüze, program olarak. Bazıları için bu süreç biraz uzunca gelmiş olabilir. 1200 kişi ile yüz yüze bir kamuoyu yoklaması yapılmıştı, parti örgütleri ile görüşmeler yapacaksınız bu zaman alan bir olaydı. Bu süre içerisinde bazı tedirginlikler yaşanmış olabilir. Neticede Sayın Talat, bu sürecin devamı sırasında aday olmadığını açıkladı. O nedenle parti içerisinde, Sayın Talat'ın dışında adaylar üzerinde tartışmalar gelişti ve Sibel Siber üzerinde Parti Meclisi oy birliği ile karar verdi. Bu süreç içerisinde belki üzecek şeyler olmuş olabilir Sayın Talat için üzülecek gelişmeler olmuş olabilir ama netice de parti meclisi MYK'nın önüne bir program koydu. MYK'nın da programı uygulaması gerekiyordu…Sağlıklı bir yöntemdi, bize göre doğru bir yöntemdi ve özellikle kamuoyu yoklamasında hem parti delegelerinde hem genel kamuoyu yoklamasında çok zengin bir veri tabanı elde ettik. Yani cumhurbaşkanı seçimine ve cumhurbaşkanı niteliklerine yönelik olmak üzere çok zengin bir veri tabanı elde ettik. Bu da bizim için kampanyalar sırasında kullanacağımız önemli bir malzemedir.

-1200 kişi ile yapılan kamuoyu yoklamasında hangi isimler öne çıktı?

Erk: Bütün adaylar öndeydi. Çünkü o tamamen parti içi tüketime yönelikti. Parti dışında kamuoyu ile paylaşmadık. Bütün adaylarımız iyi pozisyondaydı. Yani ismi geçen bütün adaylarımızın kamuoyunda iyi bir yeri vardı.

-Abbas Sınay'ın milletvekilliğinden istifası mecliste kabul edilmedi. Bu konuda, 'Talat'ın milletvekilli adaylığının önü kesildi' yorumları yapıldı. Abbas Sınay'ın istifasının kabul edilmemiş olması ile böyle bir operasyon mu yapılmış oldu?

Erk: Hayır, bunu tersten de okuyabilirsiniz. Abbas Sınay'ın istifası böyle bir operasyon için miydi gibi de okuyabilirsiniz. Veya istifasının engellenmesi başka bir operasyon muydu gibi de okuyabilirsiniz ama hiç öyle değil. Abbas Sınay bir mutsuzluğundan dolayı istifa kararı almıştı, kendisini ikna etmeye çalıştık, parti yönetimi, parti örgütleri olarak kendisini ikna etmeye çalıştık. Çok gelgitler yaşadı arkadaşımız. Aslında onun için kolay bir süreç olmadı, çok gelgitler yaşadı, kafası çok karıştığını ben biliyorum. Bazen 'bu istifayı alsam mı', bazen, 'hayır istifam kalsın, ben siyaseti bitireyim' gibi değişik yorumları olmuştu. Bizim için değerli bir milletvekilimiz, değerli bir yoldaşımızdır. Mecliste istifasının reddi ve milletvekilliğinin devamı şeklinde bir sonuç oldu. Burada değişik şekilde yorumlayabilirsiniz; Abbas Sınay istifa edecekti, Mehmet Ali Talat milletvekili olacaktı, bunlar bir takım senaryolardı. Ama bizim baktığımız taraf, bir milletvekilimizdir, istifa etmişti. Ama bize göre halk tarafından seçilmiş bir kişidir ve biz o hakkı onda görmedik. Ama eğer başında bize deseydi, 'bazen canım sıkılır istifa edebilirim' deseydi belki başkası aday gösterilirdi, bu çünkü 5 yıllığına verilmiş bir görevdir. Veya erken seçim olacaksa yeni bir seçime kadar partinin verdiği bir görevdir. Mutsuzluklarınız olabilir ama o mutsuzlukları yaşadınız diye partinin bir milletvekili eksiltmemeniz lazım. Burada dönüm bakıyoruz sistemin kendisinde aslında iki çözüm üretmemiz gerekir. Birincisi, istifa kişisel bir tasarruftur ona saygı duymak lazım ama onun yanında da istifa eden milletvekilinin yerine, boşalınca yeniden seçim yapılır değil, başka ülkelerde olduğu gibi, o partinin sıradaki milletvekili adayının, milletvekili olarak meclise girmesi lazım, ki eğer Sayın Sınay istifa etti ve ayrılırsa bizim Girne bölgesinde ondan sonra seçilmemiş sıradaki adayımızın milletvekili olması gibi bir sistem getirilirse o zaman dersiniz kişisel tasarrufundur, istifa edebilirsin ama parti kaybetmiyor. Böyle bir sistem gelebilse, ikisi beraber, daha demokratik olur diye inanıyorum.

"STALAT DEĞERLİ BİR YOLDAŞIMIZDIR"

-Siz, Sayın Talat'ın, partide aktif siyasete dönme niyeti olduğunu görüyor musunuz?

Erk: Sayın Talat, zaten bağımsız durdu. Yani Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra bağımsız durdu ama bir parti üyesi olarak bağımsız, 2. Cumhurbaşkanı Ofisi'nde çalışmalar yürüttü. Siyasette hiç kesinti yapmadı. Köy gezilerini yaptı, ziyaretler, kabuller yaptı halen de yapıyor ama parti çatısı altında değil. Bu faaliyetlerini 2. Cumhurbaşkanı olarak yaptı, dolayısıyla siyasete ara vermedi, kendi tarzında, kendi programı ile kendi ekibiyle bu çalışmayı yaptı. Aktif siyasete hiç kesinti yapmadığı için bizim için Sayın Talat değerli bir yoldaşımızdır. Eğer parti çatısı altında aktif çalışacaksa tabi ki o imkanları, o şansları vardır. Mutlu da oluruz. Bu kendi kararı olacak. Şuana kadar parti çatısı altında aktif siyaset yapmış değildir. Ama aktif siyasetini sürdürmüştü. İlginç yorumları vardır. İç konulara, Kıbrıs sorunu sürecine ilginç ve güzel, doğru tespitler ve yorumları da vardır. O kendi tercihi olacak, eğer parti çatısı altında aktif siyaset yapacaksa. Elbette ki bizim çok önemli, değerli bir yoldaşımızdır, bundan biz ancak mutluluk duyacağız.

-Siz, Sayın Talat'ta partiye dönüş niyeti hissettiniz mi?

Erk: (Gülümseyerek) O niyeti var mıdır, aktif siyasete dönüp, parti de önemli görevler almak gibi, söylüyor kendisi, olabilir diyor. Biz da ondan öğreniyoruz ama henüz parti çatısı altında aktif siyaset yapmadığına göre öyle bir şey, bugünlerde veya yakınlarda öyle bir durum söz konusu değildir diye düşünüyorum. Eğer parti çatısı altında aktif siyaset yaparsa tabi ki bütün görevler kendisine açıktır ve biz başarılar da dileriz tabi ki. Bizim için amaç partinin başarılı olmasıdır. Partinin aşında kim olduğu, MYK'da kimlerin olduğu değil önemli olan bizim için. Biz zaten kişi partisi de değiliz, lider partisi de değiliz. Bir ideolojinin kadro hareketiyiz. Dolayısıyla bizim için başkan ve MYK'daki isimler önemli değil, onların başarıları olması, ekip halinde çalışması önemlidir. Dayılısıyla Sayın Talat eğer parti çatısı altında aktif politika yapıp partide bir takım görevlere talip olursa tabi ki bu demokratik hakkıdır elde edebilir.

-Buyursun gelsin mi diyorsunuz?

Erk: Tabi ki, buyursun gelsin.

-DAÜ'de rektör belirleme sürecinde yaşanılanları nasıl buluyorsunuz?

Erk: Normal bir süreç yaşandı. DAÜ'de rektör belirlemeyle ilgili aslında mevcut sistem doğru değildir. Mevcut sistem, bir birini seçen bir sistem haline gelmiştir. Sen beni seç, ben seni seçeyim gibi bir sistem haline gelmiştir. VYK eğer son atamayı yapıyorsa, VYK'nın önüne tek isim gitmesi doğru değildir. Seçici kurulun önünde veya atayan kurulun önüne birden fazla ismin gelmesi lazım. Onlar içerisinde VYK'nın da bir takdir yapması lazım. Netice de bu 2-3-4 ismi belirleyecek olan gene DAÜ camiasıdır. DAÜ camiası kendi içinden bu isimleri belirleyip VYK'nın önüne öyle tek isim değil, birden fazla ismi sunması ve onun üzerinden bir karar üretilmesi bizce doğrudur. Yoksa bu VYK'yı sadece bir onay makamı halinde getirir ki o da doğru yapılanma değildir. Sayın Rektör Abdullah Öztoprak çok verimli, çok etkili çalışmalar yapmıştı. Değerli bir bilim insanıdır, değerli bir akademisyendir, değerli bir yöneticidir. DAÜ ile ilgili başarılı çalışmaları olduğu da söylenebilir. Ancak tabi ki bu da bir bayrak yarışı olabilmesi lazımdır ve yeni bir insana bu görevin tevdi edilmesinde yarar vardır. Kaldı ki kendisinin yeniden seçilme şansı da var. Tek değişiklik, birden fazla ismin gelmesi üzerindedir. Birden fazla gelecek isimlerden biri de Sayın Öztoprak olabilir, VYK gene onu seçebilir ama bu daha demokratik olabilecek yöntemdir diye düşünüyoruz.

"YURTTAŞLIK SAYISINA SINIRLAMA GELECEK BİR MEKANİZMA KURULACAK"

-Yeni vatandaşlık yasasına son şekli verildi mi, meclise ne zaman gelecek?

Erk: Yeni vatandaşlık yasası siyasi partilere dağıtıldı diye biliyorum. Onların katkılarına açıktı. Yeni vatandaşlık yasası kısa süre içerisinde meclisin komitesinde gündeme gelecek. Hedef bu yılın sonuna kadardır ama bütçe görüşmeleri de var. Dolayısıyla bu yılın sonuna yetişir mi emin değilim, umarım yetişebilsin. Ama değilse, bütçe görüşmelerden sonra süratle görüşülebilir. Belki gelecek yılın ilk aylarında geçebilir, çok uzayacağını zannetmiyorum.

Gayet demokratik ve sistemi otokontrole götüren bir yasa tasarısıdır. Yani artık bütün nitelikler haiz olan insanlar yurttaşlık için müracaatını yapıp alabilecek. Bakanlar kurulu kararı, bakanlık takdiri, bir politikacının uğraşması gibi konulara ihtiyacı olmayacak. Bütün niteliklere haiz olduğunda ve sırası geldiğinde doğrudan olabilecek.

-Kota mı olacak?

Erk: Yıllık olarak bir sınırlama olacak, öyle bir düşünce var. Tabi meclisten nasıl geçeceğine bağlı ama, öyle bir düşünce vardır. Her yıl yapılabilecek yurttaş sayısında.

-Yıllık düşünülen sayı var mı?

Erk: Sayı değildir, oran şeklinde konuşuluyor, bütün bunlar değişebilir. Seçmen sayısının artışına bağlı bir oran gibi düşünülüyor. Bu değişebilir, oran değişebilir, bu kıstas değişebilir. Ancak her yıl verilebilecek yurttaşlık sayısına da bir sınırlama gelecek bir mekanizma kurulacak.

"STRATEJİK GÖRDÜĞÜMÜZ MAL VE HİZMET ÜRETİMLERİNDE DEVLET AKTİF OLACAK"

-Elektrik, su ve telekomünikasyon konuları tartışılıyor. Türkiye'den gelecek suyun idaresi konusunda görüşünüz nedir?

Erk: CTP olarak tezlerimizde açık ve net olarak yazılmıştır; elektrik, su, telekomünikasyon, limanlar, ulaşım bunlar kesinlikle özelin tekeline terk edilemez, mutlaka devlet bu mal ve hizmet üretimlerinde, bize göre stratejik gördüğümüz mal ve hizmet üretimlerinde devlet aktif olacaktır diye bir tezimiz vardır.

Türkiye'den gelecek olan suyun yönetimi tabi ki barajdan itibaren bizim Su İşleri Dairemize ait olmazı lazım. Belediyelerin depolarından itibaren de belediyelerin yönetiminde olması gerekiyor diye düşünüyoruz . Yani çok basit olarak tarif edecek olursam, düşüncemizi; kuyudan çıkardığımız suyu Devlet Su İşleri Dairesi çıkarırdı, belediyelerin deposuna aktarırdı, burada olacak olan, gelecek suyu Su İşleri Dairesi depolara aktaracak. Bize göre, Türkiye'den gelecek suyu Su İşleri Dairesi teslim alacak, onun yönetiminde belediyelere, belediyenin yönetiminde de yurttaşın tüketimine verilmesi lazım. Bir de gene, Su İşleri Dairesinin yönetiminde tarıma ayrılması gerekiyor. Bizim düşüncemiz budur. Belediyeler Birliği'nin görüşü de kendi bölgelerinde su dağıtımını kendilerinin yapması yönündedir, sanırım sistem de bunun üzerinde kurgulanacak.

-Suyun idaresinin özelleştirilmesi tartışılırken, "Suyu yönetemeyiz" görüşüne tepki göstererek, bunun, Kıbrıs Türkünün zekasına hakaret olduğunu söylemiştiniz. Buna da, "Bu zeka konusu değil, biraz da sermaye işidir" eleştirisi yapanlar oldu. Buna ne diyeceksiniz.

Erk: Orada yapılan yorum, bizim kendi bakanımız, (Eski Çevre Bakanı Hamit Bakırcı) 'biz bunu yönetemeyeceğiz' gibi bir konu atmıştı ortaya oradan demiştik; bu bizim zekamıza hakarettir. Bizim bunu yönetebilecek zekamız da vardır, bilgi birikimiz de vardır, donanımımız da vardır. Hep aynı şeyi söyledim: ben böyle bir süreci elektrikte de yaşadım. Santrallar oluşturulduğunda 20 yıl önce santralar devreye gireceğinde aynı şey söylenmişti; 'sizin hiç elektrik enerjisi üretimi diye bir birikiminiz, deneyimizin yoktur, bunu çalıştıramayacaksınız, bunu Türkiye'den şu firmaya verin çalıştırsın' denilmişti. Ben o dönem yönetim kurulu üyesi idim, karşı çıkmıştık. İnsanlarımızı, teknisyenlerimizi eğittik. O zamandan bu zamana bu santral çalışır. Ve siz 'bilmezsiniz, çalıştıramazsınız, bırakın başkası yapsın, bilenler yapsın' dedikleri o bilenin veya ona benzer bir bilen Kuzey Kıbrıs'ta enerji üretiyor ama ikide bir de arıza yapıyor. Onun yaptığı arıza oranı genel arıza oranının nerdeyse yüzde 90'ı oranındadır. Kıbtek'te yüzde 10 gibidir. Dolayısıyla biz bilmezdik, ama daha iyi çalıştırıyoruz o bilenler ağır aksak çalıştırıyor ve sıkıntılı çalıştırıyor. Orda (elektrikte) teknoloji var, daha teknoloji, daha mühendislik var, şimdi suya geldiğinizde suyun arıtması çok büyük bir teknoloji değildir, zaten otomasyonun yaygın olduğu bir teknolojidir. Dolayısıyla su konusunda büyük teknolojidir ve başa çıkamayacağımız bir olaydır diye görmüyoruz. Bu mühendislik tarafıdır. Yönetsel tarafında da bir endişemiz yoktur. Eksimiz varsa bu eğitimle giderilir, santralda yaptığımız gibi. Müteahhit firma projeyi bitirdiğinde çalıştırma eğitimini yapacak, bizim teknik imkanlarımıza, kısa bir süre de onlara danışmanlığını ve gözetmenliğini yapacak , onda sonra o gidecek, bizim devam etmemiz gerekecek. Ha, sermaye geldiği zaman, bu eğer bir sermaye ihtiyacı ise bu memlekette aslında bankalarda plase edemedikleri kadar para birikimi vardır. Akıllı yönetirseniz eğer finansmanı, finansman imkanlarınız vardır. Sermayeniz olmayabilir, aklınız varsa sermayeyi de temin edersiniz, sermayeyi de kullanırsınız. Problem olan sermayeniz olabilir de yönetecek aklınız yoksadır problem. Dolayısıyla bizim burada bütün zekamız vardır. Tekniğini de finansman yönetimini de yapabilecek durumdayız. Biz hiç bir şekilde su yönetimin belediyelerin ve Su İdaresi'nin elinden alınmasını tasvip etmiyoruz.

"TELEKOMÜNİKASYONUN DA ÖZELLEŞTİRİLMESİNE SICAK DEĞİLİZ"

-Telekomünikasyonda işletme hakkı gündemde. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Erk: Telekomünikasyonda da bizim tavrımız nettir. Telekom Kıbrıslı Türklere hizmet üretmeye devam etmesi gerekir. Biz bir ada ülkesiyiz. Haberleşmelerimiz ve bu gibi stratejik gördüğümüz mal ve hizmetlerin üretimi biz özelin tekeline bırakılamaz. Havaalanında gördük. KTHY battı uçak biletleri gökyüzüne çıktı. Asıl havada uçarız ama uçak biletlerinin fiyatı da hava da uçmaya başladı. Ercan özelleştirildi, Ercan'daki masraflar havalara çıktı. Otopark bile çok pahalı otopark haline gelmiş durumdadır. Çok da öyle otoparka bir yatırım yapılmış değildir. Yani yatırım yaptılar da o yatırımın maliyeti gibi bir yorum da getiremem. Bu kadar pahalı otoparktan elde edilecek gelirle yatırım yapılacak. Yani yatırım yaptı da dolayısıyla fiyatlar pahalı oldu diye değil, pahalı bir otoparktan elde edilecek gelirle yatırım yapılacak bir durumdur. Dolayısıyla biz, özelleştirmelerin bu gibi durumlarda bütün ülkede, özelin tekeline devredilmesinin aslında zararlarını yaşıyoruz bir durumdayız. Dolayısıyla biz telekomünikasyonun da özelleştirilmesine sıcak değiliz. Telekom mutlaka kamu idaresinde devam etmesi gerekir.

"Kıbrıs sorununda bir ray değişimi olacaksa Kıbrıslı Türkler karar verir"

-Başbakan Ahmet Davutoğlu, adanın tüm kıta sahanlığında Rumlar kadar Türklerin de hakkı olduğunu belirterek, " Bu kabul edilmiyor da şu deniyorsa, 'Güney'deki araştırmalar bize aittir, çünkü biz güneye sahibiz, kuzeye de Türkler sahiptir' deniyorsa, o zaman iki devletli senaryoyu konuşmak gerekir" dedi. CTP iki devletli çözümü konuşur mu?

Erk: Şimdi, Türk Başbakanı Sayın Davutoğlu'na bütün saygımla söylüyorum; neyi görüşebileceğimize Kıbrıslı Türk makamlar karar verir ve bütün dünyaya da onların söylemesi lazım. Eğer Kıbrıs sorununda bir ray değişimi olacaksa Kıbrıslı Türkler karar verir, Kıbrıslı Türklerin makamları bunu dünya ile paylaşır. Kaldı ki biz CTP olarak iki devletli bir çözüm sürecine hiçbir şekilde girmek istemiyoruz ve bunun da doğru bir çözüm modeli olduğuna inanmıyoruz ve BM'nin ölçütlerine de bağdaşmayan bir çözüm modelidir. Kaldı ki bu çözüm modeli üzerinde de onlarca yıl ısrarla görüşmeler sürdürüldü veya görüşmeye çalışıldı ve tutturulamadı. Yani iki devletli model için Kıbrıs Türk siyaseti geçmişte her imkanı denedi ve tutturamadı. Onun için, biz ulaşılabilecek hedefler istiyoruz. Çözüm istiyoruz, adada bir an önce sürdürülebilir barış istiyoruz ve BM parametreleri altında federal birleşik bir Kıbrıs'ı hala da kurabileceğimize inanıyoruz. Bütün mesele, masada ciddi görüşmelerin yapılmasıdır. Her halükarda burada bir değişiklik olacaksa bile bunu dünyaya duyuracak olan, BM'ye, Rum tarafına söyleyecek olan da tabi ki Kıbrıslı Türklerin kendi siyaseti, kendi lideri olması lazım. Türk başbakanının bu yönde bir açıklama yapması bizim Cumhurbaşkanımızın önüne geçmiş olmasıdır. Kıbrıs sorununda, bize göre önde olması gereken, sorumlu görüşmeci olarak, politikaları belirleyen olarak, politikaları taşıyan olarak KKTC cumhurbaşkanıdır.

-KTHY binası önünde eylem yapan CAS çalışanlarının hükümetten beklentisi var. Bu kişilerin durumuna nasıl bir çözüm getirilecek?

-Erk, parti olarak, ilk eyleme başladıklarında yaptığımız araştırma ve çalışmada elde ettiğimiz dokümanda, onların, CAS çalışanı diye görünüyorlar ama hala daha KTHY personeli olduğuna dair bir doküman bulduk. Bunun hukuki yorumları da geçerlidir dendi. Yani hala daha KTHY çalışanıdırlar. Dolayısıyla özelleştirme yasası altında KTHY'ye ne yapıldıysa bu 69 kişiye de aynısının yapılmasına ihtiyaç vardır. Biz bu yönde fikir geliştirdik. Bu yönde kendi görüşlerimizi söyledik. Hükümette de bu yönde görüşler oluşmuştur. Bütün mesele imkanları yaratıp onları alabilmektir. Çünkü bir anda 69 kişiyi daha bir yerlerde görevlendireceksiniz birincisi o vardır. İkincisi de onların özlük haklarını da vereceksiniz. Bütçe imkanı da yaratacaksınız. Yılın sonuna doğru geldiğimizde bütçe imkanları artık giderek zayıflar bir durumdadır. Bütün bu engelleri aşarak, yeterince mağdur oldular, onların bir an önce işe aşa kavuşmaları gerekiyor. Başbakan o yönde bir irade belirtti.

Halkın Sesi - Züleyha Karaman

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.