İÇ HABERLER
okuma süresi: 8 dak.

En çok Türkiye'ye güveniyoruz!

En çok Türkiye’ye güveniyoruz!

Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi'nin (CMIRS) gerçekleştirdiği "güven" anketine göre başta siyasetçiler ve siyasi partiler olmak üzere eğitim, sağlık, BM, AB, Hükümet, Bakanlar Kurulu, Meclis, Cumhurbaşkanlığı gibi daha birçok şey sınıfta kalırken, Türkiye 6,31'lik en yüksek güveni oluşturuyor.

Yayın Tarihi: 30/10/14 11:47
okuma süresi: 8 dak.
En çok Türkiye’ye güveniyoruz!
A- A A+

Kıbrıs Postası - Eniz ORAKCIOĞLU

Uzman Psikolog Anjelika Hüseyinzade Şimşek, CIMRS tarafından yapılan araştırmalarda Türkiye'ye karşı 10 üzerinden 6,31'lik oranında güvenin ortaya konulmasının, insanın temel güvende olma arzusundan kaynaklandığına dikkat çekti. Kişiler, en zor durumlarda ve son anda kendilerini 'kurtarabilecek birine ihtiyaç duymaları' nedeniyle Türkiye en üst güvenoyunu alıyor.

Siyasal tarihimizde belki de ilk kez devletin kutsallığının tartışılır hale geldiğini belirten Şimşek, "Halkın artan siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel talepleri hükümetler tarafından karşılanmadıkça siyasal güven azalmakta, hoşnutsuzluk ve güvensizlik artmaktadır" dedi.

Ülkemizde gözle görülür bir şekilde güven sorunu yaşadığımız yapılan araştırmaların ve anketlerin tümünde görünmekte. Kurumlara, siyasetçilere, siyasi partilere, sisteme ve insanlara olan güven, araştırmalara bakıldığında bir hayli aşağılarda seyrediyor. Meclis, hükümet, Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı, siyasetçiler, siyasi partiler, Medya, BM, AB, Eğitim ve Sağlık Sistemi güven konusunda sınıfta kalırken, başta Türkiye olmak üzere mahkemeler, polis ve yargı da sınırda sınıfı geçiyor.

CMIRS'in anket araştırması:

0'dan 10'a bir cetvel üzerinde, 0 kesinlikle güvenmiyorum, 10 kesinlikle güveniyorum olacak şekilde aşağıdaki kurumlara ne derece güvenip güvenmediğinizi belirtiniz.

Kurumlara Güven

PUAN

Meclis

3,66

Hükûmet

3,43

Bakanlar kurulu

3,50

Türkiye

6,31

Mahkemeler

5,25

Polis

5,06

Yargı

5,18

Siyasetçiler

2,69

Siyasi partiler

2,64

Medya

3,72

Cumhurbaşkanlığı

4,73

Avrupa Birliği

4,10

Birleşmiş Milletler

3,93

Eğitim Sistemi

4,84

Sağlık Sistemi

4,55

"Güvensiz toplumlarda ekonomik krizler yaşanır"

Uzman Psikolog Anjelika Hüseyinzade Şimşek, güven problemi oluşumunu şu şekilde açıklıyor; "İnsan ilişkileri sağlam bir zemine oturtulmak istendiğinde güven problemi kendisini gösterir. İnsan ilişkileri eğer bir güven zemininde gerçekleşiyorsa, ilişkinin tarafları arasında karşılıklı anlayış, birbirlerini destekleme, yardımseverlik ve benzeri vakalar ortaya çıkar. Lakin bu zeminden yoksunluk ile beraberinde, çıkarcılık, egoizm, ikiyüzlülük gibi ilişkileri son derece olumsuz etkileyen bir durum oluşabilmektedir. Düşük güvenli toplumlar, çoğu kez dehşet verici ekonomik faaliyet bölgeleri olurlar. Güvene dayalı olmayan toplumlarda ise sıklıkla ekonomik krizler yaşanmakta. Bireyler, güven eksikliğinden dolayı yaşamlarına zenginlik katacak pek çok eylemi yapmaktan kaçınırlar ve dolayısıyla toplum etkileşim ve ilişkiler bakımından kısırlaşmaya yönelir"

"Siyasal sistemin vatandaşların taleplerine duyarlıdır"

Şimşek, CMIRS'in yaptığı ankete göre siyasetçilere ve siyasi partilere güvenin oldukça az çıkmasını şu şekilde değerlendiriyor; "Siyasal güven konusunda ilk ciddi çalışmalara imza atan David Easton'a göre, güven 'vatandaşların kendi siyasal inanç ya da moral değerlerine göre sorumlu siyasal otoriteler ve kurumların performansının değerlendirilmesine dayanan bir yargıdır'. Almond ve Verba'ya göre ise siyasal güven; 'bir bütün olarak sisteme yönelik genelleşmiş tutumlardır'. Birol Akgün'ün benimsediği Millet ve Listhaug'un tanımında ise güven; 'siyasal sistemin vatandaşların taleplerine duyarlı olduğuna ve sürekli bir gözetim olmasa dahi sistemin doğru olanı yapacağına ilişkin kanaatlerin bir özetidir'."

"Güvensizlik siyasal sistemin varlığının tehlikeye düşürür"

Şimşek, Siyaset bilimi açısından halkın kurumlara karşı güveninin azalmasının demokrasi açısından sağlıksız bir durum olduğunu belirterek, "David Easton'a göre güvenin azalması kriz yönetimlerini zorlaştırmakta ve genel anlamda karar alma kabiliyetini azaltmaktadır. Ayrıca yine Easton'a göre 'halk desteğinin belli bir minimum düzeyin altına düşmesi durumunda, her çeşit siyasal sistemin varlığının tehlikeye düşmesi mümkündür'" şeklinde konuştu.

"Haksızlık ve adaletsizlikten güvensizlik doğuyor"

Siyasal tarihimizde belki de ilk kez devletin kutsallığının tartışılır hale geldiğini belirten Şimşek, "Yapılan araştırmaya göre, insanlar meclis, hükümet, bakanlar kurulu, siyasetçiler, siyasi partiler, birleşmiş milletler ve medya ya güvenmediklerini belirttiler. Siyasal güvensizliği 2 ana başlık altında incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi, talep ve beklentilerin karşılanamamasından kaynaklanan hoşnutsuzluklarla açıklama yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre halkın artan siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel talepleri hükümetler tarafından karşılanmadıkça siyasal güven azalmakta, hoşnutsuzluk ve güvensizlik artmaktadır. Bu nedenle siyasal güven hükümetin performansı ve ekonomiyle yakından alakalıdır. İkincisi ise güvensizliği siyasal sistemin işleyiş sürecinde ortaya çıkan haksızlık ve adaletsizliklerden doğan hoşnutsuzluklardan kaynaklandığını savunan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre güvensizliği esas doğuran politikaların kendisi değil, uygulanma süreçleridir. Halkın dışlandığı ya da hoşnutsuz olduğu siyasal prosedür ve süreçler halkın güvenini zedeler" dedi.

"Güvende olma arzusu"

Şimşek, CMIRS araştırmalarına göre en yüksek güvenoyu alan Türkiye seçeneğini şu şekilde değerlendiriyor; "Türkiye ye karşı %60 oranında güvenin ortaya konulması, da insanın temel güvende olma arzusundan kaynaklanmaktadır. İnsanlar iyi kotu birine, onu en zor durumda, son anda 'kurtarabilecek' birine ihtiyaç duyar."

"Güven eksikliği toplumsal bunalım yaratıyor"

Güvenin oluşmasının taahhütlerde bulunmaya ve onları yerine getirmeye dayandığını belirten Şimşek, "Eğer kişiler verdikleri taahhütlere sadık kalıyorlarsa o toplumda güven düzeyinin yüksek olduğu söylenilebilir. Bunun tersi durumunda ise güvensizlik pek çok toplumsal sorunu da beraberinde getirecektir. İnsanların diğer insanları güvenmemeleri kendilerini diğer insanlara karşı kapatmalarına, yalnızlığa, paylaşarak bir şeyleri yapmaktan uzak kalmaya yol açacaktır. Bu durum kişisel ve dolaylı olarak toplumsal bunalımları da beraberinde getirebilmektedir. Söz konusu toplumsal bunalımlar, kişilerde çeşitli bağımlılıklara yol açabilir. Örneğin; alkol ve sigara bağımlılığı, cinsel bağımlılıklar, paranoyaklık vb. gibi psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilmektedir" diye konuştu.

"Güven düzeyi düşük ülkelerde güvensizlik sarmalı oluşur"

Uzman Psikolog Anjelika Hüseyinzade Şimşek, sözlerine şu şekilde son verdi; "Güvenmek bilinçli bir insan eylemidir. İnsanlar diğer insanlara güvenmeyi veya güvenmemeyi seçebilir. Bu iki tercihin birbirlerinden farklı sonuçları olacaktır. Eğer içinde yaşanılan toplumda güven düzeyi yüksek ise insanlar diğer insanlara güvenmeyi seçerler, eğer içinde yaşanılan toplumda güven düzeyi düşükse insanlar genelde diğer insanlara güvenmemeyi tercih ederler. Burada birbirinden farklı iki sarmal oluşur; güven düzeyi düşük ülkelerde "güvensizlik sarmalı" oluşur ve büyür, güven düzeyi yüksek toplumlarda ise "güven sarmalı" oluşur ve gelişir."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.