İÇ HABERLER
okuma süresi: 17 dak.

Özsağlam: "Mülkümüz azalmayacak, aksine artacak"

Özsağlam: "Mülkümüz azalmayacak, aksine artacak"

CTP-BG Dış İlişkiler Sekreteri Muhittin Özsağlam, Mülkiyet konusunda daha anlaşmaya varılmadığını ancak çerçevesinin belli olduğunu, bunun da Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) parametreleri olan İade, Takas, Tazminat usulleri olduğunu, dolayısıyla da matematiksel olarak bunun anlamının Kıbrıslı Türklerin adadaki mülklerinin artması demek olduğunu söyledi…

Yayın Tarihi: 30/08/15 10:50
okuma süresi: 17 dak.
Özsağlam: "Mülkümüz azalmayacak, aksine artacak"
A- A A+

CTP-BG Dış İlişkiler Sekreteri Muhittin Özsağlam, Mülkiyet konusunda daha anlaşmaya varılmadığını ancak çerçevesinin belli olduğunu, bunun da Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) parametreleri olan İade, Takas, Tazminat usulleri olduğunu, dolayısıyla da matematiksel olarak bunun anlamının Kıbrıslı Türklerin adadaki mülklerinin artması demek olduğunu söyledi…

Kıbrıs Postası'nın sorularını yanıtlayan Özsağlam'a göre mutfaktaki asıl iş, tazminatla ilgili Finansal sorun…

Özsağlam, "Ön plana çıkan tazminattır. Sonra takas ve iade… Mülkiyetteki bu üç parametrenin, adada kurulacak ortaklıkta da işleyeceğe benziyor. Eide de tarafsız bir Mülkiyet Komisyonu'nun (çözümden sonra) kurulacağını açıkça zaten söyledi. Yani parametreler TMK'nın takas, iade, tazminat parametreleridir… Bu süreç Kıbrıslı Türklerin adadaki mülkiyet oranının matematiksel olarak artması anlamına geliyor ki bu noktada tedirgin olacak bir şey yok" dedi.

Özsağlam hamâset söylemi yerine bunun formülünü bulmamız gerektiğini, çözümden yana olan tüm kesimlerin diler Sol, diler Sağ'da olsunlar buna kafa yorması gerektiğini kaydederek finansa ilişkin ilk akla gelenin Türkiye olduğunu ancak ABD'nin de bu kritik noktada sorumluluğu olduğunu ifade etti.

Garantilere ilişkin ise Özsağlam, hem Kuzey'de hem de Güney'de kavramsal açıdan çelişkili argümanlar dillendirildiğine dikkat çekerek Çözümle birlikte günün sonunda oluşacak yeni şartlara göre bir garanti anlaşmasına ihtiyaç duyulacağına dikkat çekti.

Vatan MEHMET – Kıbrıs Postası

Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi ve CTP Dış İlişkiler Sekreteri uluslararası ilişkiler uzmanı akademisyen yazar Dr. Muhittin Tolga Özsağlam, Kıbrıs Sorununun yeni seyri hakkında Kıbrıs Postası'nın sorularını yanıtladı, görüşlerini ortaya koydu.

Özsağlam'a göre Kuzeyde gözlemlenen tedirginliğin kaynağı asılsız…

Kuzeyde tedirginlik, güneyde umut görünümü…

Özsağlam yeni sürece ilişkin şöyle konuştu; "Sayın Akıncı'nın seçimi kazanmasından sonra yeni bir süreç başladı. Bu süreçte de izlediğimiz kadarı ve aldığımı bilgiler de ilerlemenin kaydedildiği yönünde… Müzakereler başladı, güven yaratıcı önlemler (GYÖ) ve 6 başlıklı kronik özlü konulara geçildi. Süreç devam ederken de özellikle de adanın Kuzeyinde tedirginlik, Güney'de ise umut gözlemliyoruz. Bunun sebebi de Rum basınında çıkan haberler ve bunula birlikte Rum basınında hiç de iyi niyetli olmayan bazı haberlere bizim siyasilerinde aynı şekilde, yani kötü niyetle yaklaşması ve itibar ederek bunları yayması… Vekiller tutanak okumak yerine maalesef güney basınını takip ediyorlar ki sağlıksız sonuçlar ortaya çıkıyor. Halkı tedirgin etmeye çalıştıkları konulardan biri de mülkiyet konusu…"

"Tedirgin olacak bir şey yok çünkü parametreler TMK parametreleri"

"Mülkiyet konusunda daha anlaşmaya varılmadı ancak varılacak anlaşmanın çerçevesi aslında bellidir… Bu çerçeve de Annan Planı'nın ötesinde Kıbrıs Türk tarafına yarar sağlayacak bir durum ortaya çıkacağa benziyor: 2010'da bilindiği gibi ünlü Demopoulos Davası önemli bir süreçti, karardı. Ne idi o? Artık AİHM, mülkiyetin 74 öncesi sahibinden öteye ilgili mülkiyeti kullanan 'kullanıcı' kişinin de haklarını gözeten bir karar aldı. İşte bu karar çerçevesinde şekilleniyor Mülkiyet görüşmeleri… Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) 2006'da kuruldu ve bugün finans sorunu var. Bunu herkes biliyor…

TMK'nın bilindiği gibi takas, iâde, tazminat şeklinde üç yollu pratiği var. Esas olarak baktığımızda ise ön plana çıkan tazminattır. Sonra takas ve iade… Mülkiyetteki bu üç parametrenin, adada kurulacak ortaklıkta da işleyeceğe benziyor. BM Genel Sekreteri Ban'ın Kıbrıs Özel Danışmanı Eide de bilindiği gibi tarafsız bir Mülkiyet Komisyonu'nun (çözümden sonra) kurulacağını açıkça zaten ifade etti. Yani parametreler TMK'nın takas, iade, tazminat parametreleridir… Bu süreç esasen Kıbrıslı Türklerin adadaki mülkiyet oranının matematiksel olarak artması anlamına geliyor ki bu noktada tedirgin olacak bir şey yok…

Ancak şu noktada şu soru işareti konuşulabilir: Bu tazminatları kim karşılayacak? Finansal sorunu aşmamız gerekir. Biz Kıbrıslı Türkler olarak hamaset söylemi yerine bunun formülünü bulmamız gerekir. Çözümden yana olan tüm kesimler, diler sol diler sağda olsun buna kafa yormalı. Çünkü İşin mutfağında esas gündem budur… Finansa ilişkin ilk akla gelen Türkiye oluyor ama AB'nin de bunda sorumluluğu var. Ayrıca gerçekçi olmalıyız tazminatla ilgili eksilen bir durum olduğunda Dünya Bankası da devreye girebilir. Bu tüm olasılıkları düşünmemiz lazım.."

"Belli bir nüfusun da yerinden edileceğinin gizlenmemesi lazım"

Özsağlam sözlerini şöyle sürdürdü; "Mülkiyete ilişkin finansın dışında belli bir nüfusun da yerinden edileceğinin gizlenmemesi lazım. Bunun da, yani bu nüfusun da en az etkilenecek şekilde nasıl yeniden yerleştirileceği düşünülmelidir… Bu noktada Annan Planı'nı hatırlarsak orada bir geçiş süreci\dönemi öngörülüyordu. O geçiş dönemi yine olacak… Bunlar (henüz) konuşulmamış olmasına rağmen bazı vekillerin elde harita gezmesinin hiçbir manası yok… Ayrıca toprakla mülkiyet de karıştırılıyor. Toprak iki kurucu devletin idari sınırları anlamında coğrafyadır. Mülkiyet başka bir şeydir. Siz Türk olursunuz Baf'taki malınızı size iade eder. Ayrıca kuzeyde yaşayan Türklerin şu anda adanın Güneyinde, Limasol'da, Larnaka'da, Baf'ta sahil şeridinde bir sürü malı var. Hep denilir ki Rumlar Girne'ye gelecek... Peki, Kıbrıslı Türkler Larnaka, Limasol'deki mallarının iadesini talep edemeyecek mi? Elbette ki edecek. Tazminat talep edemeyecek mi evet edecek. Yani bu iki taraflı bir şeydir… Böyle bakmak lazım. Ayrıca Türkiye kökenli göçmenler ön plana çıkarılıyor… Emlaklar uğraşan bazı çevreler, batık müteahhitler ucuza buradaki TC kökenlilerin mallarını kapatmaya çalıştıkları gayretinde oldukları iddia ediliyor. Bu dedikoduları alıyoruz…

Bilinmelidir ki; AB normlarına ve BM uygulamalarına baktığımızda 30 sene 40 sene bir yerde yaşayan insanın oradan göç ettirilmesi mümkün değildir!. Uluslararası normlarda bu anlamda toplu sınır-dışı işlemi yoktur. Ayrıca zaten böyle bir şeyi Kıbrıs Türk tarafının kabul etmesi de mümkün değildir… Kimsenin kuşkusuna gerek yok. Bunu bazı felaket tellalları Rum basını üzerinden korku filmi senaryosu çiziyorlar. Halk, bunlara asla itibar etmemeli. Kaldı ki mülkiyette sonuç elde edilmiş bir mevzu yoktur. Rum basınını takip edeceklerine Cumhurbaşkanının bilgilendirme toplantısına gitsinler, tutanak okusunlar"

Güney'de 'şeytanlaştırılan' Annan Planı dillendirilmese de…

"Peki, bu olası referandum yine son şans mı?" sorusu üzerine ise Özsağlam, "Ben daha çocukken bir Gobi haritası çıkmıştı. Çok net hatırlıyorum ki o da son şanstı. Bu kelimeyi çok kullanmamak gerekir bence ama bu parametreler içinde bir çözüm için son şans diyebiliriz… Ada eninde sonunda bütünleşecektir. Güney'de -şeytanlaştırıldığı için- dillendirilmiyor ama Annan Planı çerçevesinden (olası plan) uzak olmayacak. Annan planı da zaten 70'lerin sonunda merhum Denktaş'ın imzaladığı Doruk Anlaşmaları çerçevesinde şekillenmişti" yanıtını verdi.

"İki bölgeli federasyonu ilk öneren unutmayalım ki Sovyetler Birliği'ydi"

Kıbrıs Postası'nın "bu yeni çözüm emperyalist bir çözüm mü sizce?" sorusunu ise Özsağlam şöyle yanıtladı; "Bu biraz abartı olur. Öyle değerlendirmemek lazım. Kıbrıs'ta iki bölgeli federasyonu ilk öneren unutmayalım ki Sovyetler Birliği idi. 60'lı yılları hatırlayalım. Sonra Türkler bu teze sarıldı ve Rumlara kabul ettirdik bunu…"

NATO konsepti… "Rusya bölgede ekonomi-politiğe karışmaz zannetmek naiflik olur"

"Rusya'nın esasen sesi çok çıkmıyor ama sessizlik fikirsizlik anlamına gelmez. Rusya nasıl bakıyor peki yeni çözüm modeline?" şeklindeki bir soru üzerine ise Muhittin Özsağlam, "

Aynı zamanda Rusya ve Orta Asya üzerine yaptığı tez çalışmasıyla doktora ünvanını almış olan Özsağlam şöyle konuştu; "Rusya Kıbrıs'ta çözümden rahatsız olmaz ancak kendi jeo-politik çıkarlarını da göz ardı etmez. Yani buranın bir NATO üssü olmasını istemez elbette… Ancak burada şu an 40 Bin kadar Türk askeri var ve bu askerler, NATO üyesi bir ülkenin askeridir. Ayrıca Birleşik krallığın üsleri zaten var. Yani NATO, resmi olmasa da fiilen zaten burada…

Rusya'da Akdeniz'de… Suriye'de.. Son dönemde yine Rusya'nın Irak Merkezi hükümetiyle, Mısır'la yaptığı gerek silah gerekse de enerji anlaşmaları var. Rusya burada oluşabilecek olan ekonomi-politiğe müdahale etmeyecek şeklinde bir düşünceye sahip olmak bence naifliktir, büyük bir saflıktır. Rusya buradaki jeopolitiği, çıkarlarını bırakmaz. Zaten Avrasya konseptinin içindedir Kıbrıs…

"Rusya Kıbrıslı Türkleri daha fazla dikkate alıyor"

"Tabi Rusya'da bazı siyasilerimiz kabullenemese de son dönemde şöyle bir fark var ki o da Kıbrıslı Türklerin artık daha fazla dikkate alındığıdır. Bunun çeşitli nedenleri var…

(Güney Kıbrıs-Rusya ilişkisi içinde kullanılan bir terim olarak) 'Ortodoks Kalkanı' ifadesini kullanmamak lazım çünkü yanlıştır. Rusya çok kültürlü bir yapıdır. Bizde bakıldığında saf slav, Ortodoks diye bakılıyor. Öyle bir şey yok. Eskiden burada hep 'Rusya Kıbrıs'ın yanında' denirdi. Son katıldığım Rusya Elçiliği resepsiyonunda Büyükelçi 'Barış için hem Kıbrıslı Türklere hem de Rumlara eşit mesafede yaklaşıyoruz' dedi. Yani resmi bir resepsiyonda halklardan bahsedildi… Bugüne kadar katıldığım resepsiyonların hiçbirinde bu daha önce söylenmiyordu…"

"NATO'nun Kıbrıs'a resmi olarak yerleşmesi biraz zor"

"NATO'ya dönecek olursak… Fiilen zaten burada olan NATO'nun Kıbrıs'a resmi olarak yerleşmesi biraz zor… Bugün bu konuda DİSİ de ısrarcı olmaz. Anastasiadis yani… Çünkü AKEL net bir şekilde bunun karşısında duruyor. Az gelişmiş ülke milliyetçiliği temsilcisi niteliğindeki Güney'deki DİKO da karşı… Güney'de bir iç referandum yapılsa NATO'yu çıkarırlar ajandadan… NATO garantör olsun şeklindeki (ki NATO ülkesi olmak lazım bu noktada zaten) bir görüş bazen dile getirilerek spekülasyon yapılıyor ya işte o biraz zor bir ihtimal… Ben de şahsen, bireysel olarak NATO üyeliğine karşıyım. Hem hedef tahtası olacaksınız Ortadoğu'da… Hem de burada başka ülkelerin içişlerine müdahale anlamında araç olacaksınız…"

Garantiler… "İki tarafta da çelişkili argümanlar var"

Kıbrıs Sorununun yeni seyri içinde Garanti antlaşmasına ilişkin de yanlış bilgilendirme ve çelişkili pozisyon alma durumunun hem Kıbrıs'ın kuzeyin de hem de güneyin de gözlemlendiğine dikkat çeken Dr. Muhittin Özsağlam, Kıbrıs Cumhuriyetinden dolayı bir Garantörlük anlaşmasının olduğunu hatırlatarak "Kıbrıslı Rumların bir kısmı Kıbrıs Cumhuriyeti devam etsin eğiliminde. Bu eğilimde olanlar Kıbrıs Cumhuriyeti'nin garantörlerini unutuyorlar. Onların garanti antlaşmasına ilişkin yetkili olduklarını ve karar verici olduklarını da… Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu da Türkiye'nin garantörlüğünden vazgeçemeyiz diyorlar, ancak yeni bir devletin kurulmasını da söylemeden edemiyorlar... Yeni bir devletin kurulması garanti antlaşmasının da yeniden gözden geçirilmesi anlamına geliyor. Çünkü garanti antlaşması 'Kıbrıs Cumhuriyetinin anayasal düzenini-toprak bütünlüğünü koruyan' bir muhtevaya sahip... Sonuç olarak, olası bir antlaşmada ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri şartlar Kıbrıs'ın bütününde değişecektir: Bu bakımdan garanti antlaşmasına ilişkin tabu, çelişki-anomali yaratmadan soğukkanlı ve toplumların hassasiyetini gözeten bir anlayışla yaklaşmakta yarar var" ifadelerini kullandı.

"Yeni şartlara göre bir garanti anlaşmasına ihtiyaç duyulacaktır"

Kıbrıs Cumhuriyeti'nin aslında işlevsel olarak federatif bir yapıda olduğunu, (Lübnan'da olduğu gibi parlamentodaki oranların belirtilmiş olduğunu) üniter olmadığını çünkü oran olarak etnik oranların verildiğini, (devlette yüzde 30 Türk, 70 Rum olacak) bunun belirtildiğini, bu ayrıma pratikte gidildiğine de dikkat çeken Özsağlam, "ekonomik, siyasal, sosyal yeni şartlar oluşacaktır. Yeni şartlara da göre bir garanti anlaşmasına ihtiyaç duyulacaktır. Bunu görmemiz gerekiyor çünkü toplumların bu konuda hassasiyeti var. Özellikle Kıbrıs Türk toplumu, büyük çoğunlukla garantilerden vazgeçemeyiz. Bir garanti olması lazım, diyor…

Bu en zor konu olarak en son bu konu konuşulmalı. Üç ülkenin ne diyeceği önemli. Hukuktaki ahte vefadan üç ülkede aynı anda bozmadıkça bozulmaz… Annan Planında da garantiler konusunda en sonra 'yeniden gözden geçileceği' yazıyor zaten. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu'ya kızıldı ama demek ki tabu değilmiş…"

"Hayır dersek felaket olur…"

Özsağlam, olası referandumda Kuzey'de Hayır çıkması senaryosunun Kıbrıslı Türkler açısından uluslararası hukuku hatırlatarak felaket olacağını vurguladı.

Özsağlam "Müzakerelerin yeni seyrini bozmak için uğraşanlar var. Kuzeye bakıyorum var. Eğer bozarlarsa bu Kıbrıslı Türkler için felaket olur. Kıbrıslı Rumlar eğer plana Evet derse ve Kıbrıslı Türkler Hayır der; o zaman biz suçlu sandalyesine oturtturuluruz… Eğer mülkiyet konusunda 2004'ten 2015'e kadar AİHM, bizimle ilgili çok negatif kararlar almadıysa, dosyaları dolaplarda beklettiyse, Maraş'la ilgili adımlar atmadıysa bunun sebebi Annan Planına bizim Evet, Rumların Hayır demesidir. Yani hukukun da siyasi bir boyutu vardır uluslararası alanda…" diye konuştu.

Maraş…

Öte yandan Muhittin Özsağlam, Maraş'a ilişkin de veri toplama çalışması önerdi. Özsağlam "Bu anlamda devam edersek: koz, Maraş konusunda aslında Rumların elinde… Yani biz, Maraş'ı diyelim ki açmayalım; bütünlüklü çözümün parçasıdır diyoruz bazen… Eğer şu an çözüme gidiyorsak Maraş'ta bir (survey'in) veri toplanmasına başlamasından, fizibilite çalışmasından yanayım… Mademki çözümü konuşuyoruz öyle ise bir ortak komite konuşulabilir Maraş'a ilişkin…" ifadelerini kullandı.

"CTP-UBP koalisyonu referandumda yerinde olmalı"

Öte yandan 'Türkiyesiz bir çözüm olmaz' değerlendirmesini de yapan Özsağlam, içeride CTP-UBP koalisyonunun da olası referandum sürecinde yerinde hâzır olması gerektiğini kaydetti.

Dr. Muhittin Tolga Özsağlam kimdir?

10 Nisan 1974'de Lefkoşa'da doğdu, ilköğrenimini Alayköy İlkokulunda, orta öğrenimini ise 20 Temmuz Fen Lisesinde tamamladı. 1997 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek öğrenimini tamamlayan Özsağlam yüksek öğrenimi sırasında çeşitli gençlik örgütlerinde aktif görev aldı. 2000 yılında Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 2006 yılında ise Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında Rusya ve Orta Asya üzerine yaptığı tez çalışmasıyla doktora ünvanlını elde etti. Doktora çalışması sırasında çeşitli aralıklarla Rusya'da St. Petersburg Devlet Üniversitesinde araştırma çalışmalarını sürdürdü ve aynı zamanda Rusça öğrendi.

Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim görevlisi olarak görev yapan Özsağlam, 2010 Bahar döneminde bir süreliğine St.Petersburg Devlet Üniversitesinde misafir öğretim görevlisi olarak da görev yapmıştır. Özsağlam'ın Kıbrıs konusunda da çeşitli çalışmaları dikkat çeker. Çeşitli sivil toplum örgütlerinde de görev yapan Özsağlam Gazete köşe yazarlığı yanında CTP Dış ilişkiler Sekreteridir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.