İÇ HABERLER
okuma süresi: 17 dak.

Özgürgün: "Böyle şartlarda bir anlaşma yaparsak Kıbrıs'ta çatışma çıkar"

Özgürgün: "Böyle şartlarda bir anlaşma yaparsak Kıbrıs'ta çatışma çıkar"

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün , Ada TV 'de yayınlanan ve Gazeteci Nazmi Pınar'ın hazırlayıp sunduğu Ada Raporu Programına konuk oldu. Özgürgün, Kurultayın ardından UBP'nin durumunu, Liderler Görüşmesini, Hükümet ortağıyla yaşadıklarını ve ve Su Krizini değerlendirdi.

Yayın Tarihi: 10/02/16 18:15
okuma süresi: 17 dak.
Özgürgün: "Böyle şartlarda bir anlaşma yaparsak Kıbrıs'ta çatışma çıkar"
A- A A+

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün , partide çalkantı yaşanmadığını ve daha da gençleştiğini söyledi ve şu şekilde konuştu;

"Aslında görüldüğü gibi kurultay sonrası beklenen kopmalar ya da çalkantılar veya Genel Başkan şöyle yapacak böyle yapacak diye genel beklentilerin dışında partide bir huzur var. Gelinen noktada biz rutin günlük meselelere odaklanmış durumdayız. Tabi ki hükümetle parti ilişkileri benim genel başkan olarak hükümet dışında olmam dolayısıyla o koordinede biraz zorluk var. O koordinasyonu yaparken karşılaştığım zorluklar oluyor. Bu kadar yıllık deneyimlerimizden zorluk olacağını biliyorduk. Onun dışında partinin yeni tüzüğü acele geçmiş bir tüzüktür, uygulama da çok hızlı hareket etmek zorundaydık, ama görüyorum ki tüzükle ilgili yaptığımız değişiklikler yerine oturuyor.

Üye yapımıza baktığımız zaman çok büyük bir değişim oldu aslında belki kurultay seçim atmosferinde anlaşılmadı ama düşünün ki 9000 civarında üyesi olan bile partinin neredeyse yaklaşık 7500-8000 üyesi her iki kurultaya da katılmış. Onun dağılımına baktığımız zaman 3'te 1'i 35 yaşının altında olan gençlerden 3'te 1'i kadınlardan 3'te 1'i de genel olarak bunların dışında olan genel seçmenlerden oluşuyor. Bölgesel dengeler yanında partinin kurultayda oy verebilecek kurultayı etkileyecek gençler, kadınlar ve genel seçmen kitlesi içerisinde dağılımı çok dengeli oturttuk. Bugün Ulusal Birlik Partisi'nde Genel Başkan dahil bütün kurulların seçiminde söz sahibi olan 3'te 1'i 35 yaşının altında gençler var, 3'te 1 kadınlar var, dediğim gibi daha genel seçmen yapısı var bunların dışında kalan seçmenler"

Hükümette olmanın zorluklarının olduğunu söyleyen Özgürgün, partisel çıkarları düşünmediklerini ve her zaman halkın yanında olduklarını kaydetti:

"Tabiki hükümet olmanın zorlukları var, özellikle Ulusal Birlik Partisi gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kuran, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle var olunacağını düşünen, devleti her zaman en önde tutan bir parti olarak mutlaka biz çok ciddi bir sorumlulukla bakıyoruz hükümet işine. Bu sorumlulukla karar verdik zaten yoksa sadece partisel çıkar olsaydı hükümete girmek Ulusal Birlik Partisi için çokta bir şey getirmezdi. Ama ülkesel çıkar ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti'nin içinde bulunduğu sorunlarıyla değerlendirdiğinde Ulusal Birlik Parti'si elini taşın altına koyma gereğini hissetti. Partisel çıkarı da bir kenara attı. Hatta belkide muhalefette kalarak daha güçlü bir pozisyonda durmak söz konusuyken bu sorumluluğu aldı. Daha ciddi bir devlet ve devletin dahası halkın yanında bir tavır sergiledi ve hükümetle ortak oldu. Ancak böyle bir koalisyonun zor olduğunu işin başında söylemiştim. İlk defa kurulan, 1. ve 2. olan partilerin kurduğu bir koalisyondu. Dikkat ederseniz bunun sıkıntılarını özellikle ulaşamadığımız bazı yerlerde yaşıyoruz. Mesela yönetim kurullarındaki problemler sıkıntılar hat safhaya ulaşmış durumda aslında."

Halkın koalisyon hükümetinden beklentilerinin yüksel olduğunu söyleyen Özgürgün, UBP olarak partisel meseleleri geride bıraktıklarını, halkın yararına yapılması gereken işleri öne aldıklarını vurguladı.

"Hükümetin devamı isteniyorsa mekanizmanın daha iyi çalışması gerekiyor"

Parti Başkanları olarak hükümetin dışında kalmamız koordinasyon sorunu yarattığını söyleyen Hüseyin Özgürgün, hükümetin devamı isteniyorsa mekanizmanın daha iyi çalışması gerektiğini belirtti.

Sayın Talat ve ben hükümette olsaydık beklide hiç böyle bir şey yaşanmazdı. Bu ikimizin de dışarıda olmasından kaynaklanan ve bir adım geride durup olaya müdahale edene kadarda işlerin bittiği bir durum. Yani hükümette olmamız çokta derdim değil, benim derdim doğrusu neyse onu yapmak baktığımız zaman bu sıkıntı yaratıyor.

Konuşarak böyle olayların yaşansa bile düzenlenmesi yapılabilir. Çünkü ben biliyorum başka yerlerde de sorunlar var, ben yetişebildiğim kadar yetişiyorum ama görüyorum ki orada yaşanabilir sorunlar bize gelene kadar da yani iki adım gerideyiz. Yani Başbakana, Bakanlara daha önce ulaşabilir ama Genel Başkanlara en son ulaşır. Hükümet tarafından atanan olsa bile sonuçta oradaki temsilciler Başbakanı ve Bakanın sorumluluğunda. Sorunları onların çözmesi gerekiyor aslında, bize gelmemesi lazım, ama çözülemeyince doğal olarak Genel Başkanlara yansıyor.

39 Milletvekiliyle ve nerdeyse %75 tabana sahip bir hükümet her şeyi yapabilir.

39 Milletvekiliyle ve nerdeyse %75 tabana sahip bir Hükümet'in halkın çıkarlarını düşünerek koalisyon kurduğuna işaret eden Özgürgün, kolalisyon hükümetinde herşeyi iyi tarafından düşündüklerini kaydetti.

Öncelikle bu Hükümet, Halkın siyasete olan güvenini sağlayabilecek bir hükümettir. Halkımıza, "iki parti, partisel çıkarlardan önce ülke ve halk çıkarlarını düşünerek bu koalisyonu kurdu" dedirtmek lazım. Bizim bakışımız bu.

Ortağımızında bu anlamda fikir birliğinde olduğumuzu düşünüyorum, öyle olması lazım. 39 Milletvekili'yle ve nerdeyse %75 tabana sahip bir hükümet halk yararına her şeyi yapabilir.

Suyun bu şekle gelmesi bile bizim ayıbımız

Su meselesi mesele değil. Su meselesi diyorlar gülüyorum ben, çünkü su diye bir meseleyi Türkiye çözmüş, yani 1,5 milyar lira yatırım yaparak suyu çözmüş. Bu ada kurak ama biz burada şanslıyız bir tek Türkiye böyle bir projeye girdi. Akdeniz'deki diğer adalara baktığınızda, kendi bağlı oldukları ülkelere yakın olmalarına rağmen böyle bir projeyi hiçbiri yapamamış. Kaldı ki adanın güneyinde Rum komşularımız var, Türkiye'ye teşekkür edecek biri varsa bizden önce onlar olacak. 3 ay yağmur yağan diğer 9 ay yağmayan bir adada yaşıyoruz. Nüfusta artıyor, eğer bu yapılmasaydı ada gelecek nesiller yaşayamayacaktı.

Bu kriz değil. Bu bence daha önce geciktirilmiş, bir önceki hükümet döneminde hiç adım atılmamış hep oyalanmış bir konunun gelip bizi bulmasıydı ve bu hükümet aslında geçmişe göre hızlı ama kendine göre yavaş, çünkü çok daha önce bunu çözmemiz lazımdı. Ama bir önceki hükümet o kadar geciktirdi ki, geldi dayandı krize kadar ulaştı. Bugün Ana Vatanımız en büyük yardımı yapan ülke, buradan faydalanmak yerine biz itiyoruz. İnsan üzülüyor bunun bu şekle gelmesi bile bizim ayıbımız bence.

Böyle bir şeyi heba etmek çok yazık olur. Belki 20 sene sonra ki nesiller geriye dönüp baktığında bize neydi yaptıkları diyip gülebilirler, yani büyük bir olay.

Ombudsman krizine de değinen Hüseyin Özgürgün, Emine Dizdarlı'nın ciddi bir şekilde yanlış yaptığını belirtti.

Ombudsman öyle bir şey şekilde ortaya çıktı ki yargıladı, soruşturdu, bitirdi. Ciddi bir şekilde yanlış oldu

Çok konuşulan gündemde olan bir konu, zamanında bizde özelleştirmenin her çeşidi böyle olurdu. Türkiye'de de limanlar özelleştirildi, Rum tarafına Troykanın dayatmalarının %90 'ı özelleştirmelerle ilgili. Bizde de bir ilk, aslında sıkıntılar olacağı belliydi. Doğru yapmak içinde tecrübe lazım, yapanlardan faydalanmak lazım bunun için en kolayı tabiî ki Türkiye. Ama bugün Dünya örnekleri de çok kolay ulaşılabilecek noktada çok rahat görülüyor neyin ne olduğu. Bilgi çağındayız, iletişim çağındayız, dolayısıyla her tarafta ne yapıldığını çok rahat görebiliyoruz, bunlar yapılabilecek şeyler. Tabi Ercan konusunda birçok siyasi tartışmayı da gündeme getirdi sonuçta olmaması gereken bazı şeyler de oldu. Yani bir Ombudsman raporuyla olay daha değişik başka bir boyut kazandı özelleştirme dışında. O da bir şeyler kattı. Sonra döndü herkes onu konuşmaya başladı, Ombudsman 'da zirveye çıktı sanki oda hep onu getirdi Onu biraz, biz hem tabi ki raporun ortaya çıkış şekli, basına yansıtılış şekli, bir devlet adamlığı duruşundan biraz farklı oldu. oradaki Ombudsman kadın olduğu için biz ona devlet insanı diyelim. Şimdi o düşünceyle hareket böyle olmamalıydı. Meclis'te iki tane komite var, Ombudsman komitesi, Sayıştay komitesi bu iki kurumda meclis adına bulunur demektir. Meclis'te bir polis komitesi yoktur. Neden? Çünkü polis devletin geneli adına bulunur. Yargı komitesi, Savcı yoktur. Çünkü onların geneli anlamında gerektiğinde mecliside yargılayabilir. Ama Sayıştay ve Ombudsman seçilmiş kişiler adına denetim yapıyor ve onlar aracılığıyla meclisin bütünü adına denetim gerçekleştiriyor. Ondan Ombudsman ve Sayıştay var mecliste ve bunlar Meclis tarafından da seçiliyor. Yapılan raporu Meclis'e verip, Meclis'in takdirini beklemek gerekir. Meclis'in yapması gerekirken Ombudsman öyle bir şey şekilde ortaya çıktı ki yargıladı, soruşturdu, bitirdi, kaptı. Ciddi bir şekilde yanlış oldu. Âmâ dediğim gibi varsa bir yerde hata Meclis vardır, bir rapor vardır Meclis soruşturma komitesi kuracaktır, araştırılacaktır. Hepsi araştırılacaktır. Ama devletin bir organı olarak boyutun çok dışına çıkıp ta hem yargılayıp, hem asıp, hem televizyonlara çıkıp boy gösterip sonuçta ülkenin bir bakanıyla böyle bir noktaya gelmek Ombudsman için doğru bir hareket değil. Orada bir yanlış varsa mutlaka Meclis'te konuşulur. Çıkacak olan sonuçta da gereğini yaparız. Herkes kendi sorumluluğunu bilecek Sayın Talat 'ın bir değerlendirmesi vardı " ana muhalefet lideri gibi davrandı" çok doğruydu. O şekilde davranmaması lazımdı. Soruşturma yapılmalıdır, hiç bir şey kapalı kalmamalıdır. Bu anlamda en büyük desteği debiz veririz. Zaten Sayın Bakan kendisinde araştırılsın diyede kendisi başvurmuştur. Böyle bir sıkıntıda sonuç neyse biz onun gereğini de yaparız.

Kıbrıs Sorunu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve heyetinin çok pasif kaldıklarını söyleyen Özgürgün, bu şartlarda yapılan bir anlaşmanın Kıbrıs'ta çatışma çıkartacağını söyledi.

Böyle şartlarda bir anlaşma yaparsak Kıbrıs'ta çatışma çıkar..

Cumhurbaşkanı ve heyeti ban göre çok pasif. Güney'in yaptığı bütün açıklamaları dikkatle izliyoruz, bütün açıklamalar rencide edici yerleşmiş birleşmiş parametrelerine aykırı bütün açıklamalar Kıbrıs halkını azınlık görüyor. Kamuoyuna yansıyanlar için söylüyorum. Cumhurbaşkanı ve heyeti de Sayın Anastasiadis'de yaptığına Sayın Cumhurbaşkanı oradan yapılan başka açıklamalara da bizdeki makamlar cevap vermelidir. Çünkü cevap verilmezse şöyle bir şey düşünülüyor, Çünkü Kıbrıs konusu müzakere bir al ver konusudur aslında. Bana göre yönetim ve güç paylaşmadır. Cevap vermezseniz temsil ettiğiniz kitlede ezilir. Siz yuttuğunuz zaman haksızsınız demektir, imaj budur. Oysa, ben görüyorum sosyal medyada da paylaşılıyor Suriye'den çekilen resimler tepki gösteriliyor, aynı resmi 1963'te de burada çekilmiş, Kıbrıs Türk halkının göçü sırasında. Hatta daha kötü resimler var. Bu yaşadığını bugün masa da nihayetlendirmeye çalışıyor bir anlaşmayla. Sayın Akıncı'nın yerine ben cevap veriyorum yine verdim, yine vereceğim. Yanlış olan budur. Sayın Anastasiadis diyor ki; Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamı olacaktır, tamamen Birleşmiş Milletler parametresine aykırı. Dönüşümlü başkanlığı asla kabul etmeyiz, Birleşmiş Milletler parametresine aykırı. İki kurucu devlet olamaz Birleşmiş Milletler parametresine aykırı. Peki Birleşmiş Milletler parametresine aykırı bir şeyi çok rahat bir şekilde söyleyebilen Güney'e bizim verebilecek hiç mi cevabımız yok. Masada söylenenleri geçtim o politikadır tamam bende politika yapmak zorundayım o yapıyorsa bende yapmak zorundayım. Dünya'nın algısı ne olur? Tamam Rum tarafının her söylediğine Türk tarafından cevap yok. Bu da demektir ki kabulleniyorsun. Hukuk'ta bir deyim vardır "Sükutkabul mahiyetindedir." denir. devamlı Sükut ben bunu hazmedemiyorum. Yıllarca sıkıntı geçen Kıbrıslı Türkler,göç eden ,öldürülen onlar,yerlerinde yurtlarından olan nedir 74 'de Türkiye bunu durdurmak için müdahale ettiğinde sanki Ogün her şeyi kaybeden Rum'lar.

Böyle şartlarda bir anlaşma yaparsak Kıbrıs'ta çatışma çıkar.. Bu kafayla bir anlaşma yaparsak burada çatışma çıkar.Bu çatışmanın sorumlusuda o anlaşmayı yapanlar olur.Biz olmayız bu kadar net.Sen böyle bir anlaşmada elamla anlaşırsan ki Elam 'la anlaşma olur ozaman bu tarafta da karşında mukaveti bulursun. Rumların her istediğini kabul ederek toprak tavizleri.. 22 tane başlık varmış ben buna gülüyorum.22 tane başlık yapacaksın bütün Kuzey Kıbrıs'taki toprakları tartışmaya açacaksın üzerine ev olsun yada olmasın arazileri hepsini kategorileştireceksin sonra dönüp çözümün ertesi günü Kuzey Kıbrıs'ta ekonomi nasıl olacak diyeceksin. Bunun cevabını Sayın Akıncı verecek. Nasıl olacak ? Hiç yaprak kımıldamayarak aylar yıllar geçecek ve Kuzey Kıbrıs çökecek.bunu Sayın Akıncı ön göremiyor bunu kendisine Meclis'te sordum ..Örneğin,Birisi diyecek ki x bir vatandaş evimi kiraya vermek istiyorum öbürü diyeceki dur bir dakika mülkiyet kuruldu ben bunu kiralarsam yarın kiraya veririm sen bunu aldın bu mal nedir Türk malı mıdır? Rum malı mıdır? .. Ne kiralayabileceksin ne ekip biçebileceksin. Ektin biçtin diyelim yarın öbür gün birisi geldi el koydu ürünüme o zaman ne olacak, oda belli değil. Çünkü sen tarlayı ekerken tarla başkasının çıkabilir yarın öbür gün. Yani hangi malı 22 tane kategoriye ayırdın. Bu işin doğrusu global takastır. Tazminat ve çok sınırlı iade. Bunu yapmadığınız takdirde yarın Kuzey Kıbrıs'ta hiçbir ekonomik gelişmeden bahsedemezsiniz. Türkiye'nin 65-70 bin öğrencisi burada, otelleregelip konaklayanlar belli otel yatırımı var burada peki anlaşmanın ertesi günü bu ne olacak? Öğrencilerin içeri girmesi için vize gerekecek mi gerekmeyecek mi? Yunanistan gelip istediği gibi dolaşacak Avrupa birliği üyesi olduğu için. Peki Türkiye ne olacak? Ekonomin %80'inin turizme-eğitime bağlı olduğu bir ülkeden bahsediyoruz.

Türkiye elini çekerse gidiş hat kötü olur.

Türkiye'nin Kıbrıs Politikasına da değinen Özgürgün , Türkiye bizden elini çekerse gidişat daha kötüye gider dedi .

Türkiye'nin Kıbrıs Politikası başka bir şey burada çok büyük yatırımlar var mesela su onlardan birisidir. Türkiye'nin buraya yıllarca vermiş olduğu alt yapı hizmetleri var bunları bu zamana kadar karşılıksız vermiş. Bunun üzerine Türkiye Kıbrıs Politikası özellikle son zamanlarda Kıbrıs'taki Türkler karar versin biz uyarız şeklinde gitti.Türkiye bu kadar verici bir noktada ,her şeyimize destek olan ana vatanımıza bu kadar çatlak bir ses Çünkü buradaki bir kişinin sesi orda genel duyulur .Genel duyulunca ada orada kırgınlıklara yol açar.Çünkü ben oradaki üst düzey yöneticilerle yakın temastayım .Türkiye elini çekerse gidişat kötü olur.

Şu anki koşullarla ben bir referandumun tamam olduğunu düşünmüyorum.. yani olmuş hiçbir şey yok..

Bir çok sıkıntı var bunlar aşılmadan elinizde flue bir metinle gitmenin çok sorunlar yaratacağını daha büyük sıkıntılar açacağını düşünüyorum. Rum tarafındaki niyet başka öyle birlikte gül gibi geçinelim, işte eşit haklara sahip olalım gibi bir düşünce değil. Zaten bir niyet olsa bu zaman kadar gitmezdi bu böyle, o olmadığı için bu noktaya geldik.

Biz Ulusal Birlik Partisi olarak gerek Kıbrıs konusu gerekse Anavatan Türkiye'yle ilişkiler, gerekse de ekonomik mali ve kamusal anlamda halkın yararına yapılması gerekenleri yapamayacağını gördüğümüz anda ya da Ulusal Birlik Partisi'nin artık doğrulara adım atamayacağını anladığımız anda gerekeni yaparız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.