İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Özersay: "Brexit fırsata dönüştürülürse 94 ATAD kararı etkileri aşılabilir"

Özersay: "Brexit fırsata dönüştürülürse 94 ATAD kararı etkileri aşılabilir"

Özersay, Birleşik Krallık'ta yapılan referandumun Kıbrıs özelinde yakın gelecekteki etkilerini Kıbrıs Postası için değerlendirdi...

Yayın Tarihi: 27/06/16 07:38
okuma süresi: 12 dak.
Özersay: "Brexit fırsata dönüştürülürse 94 ATAD kararı etkileri aşılabilir"
A- A A+
Kıbrıs Postası - Vatan MEHMET

Kıbrıs'ın garantörlerinden İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkış kararı değerlendirilmeye devam ediyor.

AB ve İngiltere çıkış modelleri üzerine müzakere yürütecek. Bu müzakerelerin iki yıl sürebileceği tahmin ediliyor.

Müzakereler sonuçlanıncaya kadar, İngiltere, AB içindeymiş gibi ilişkiler yürüyecek.

Olası çıkış modelleri şöyle: Türkiye modeli: AB ile Gümrük Birliği içinde olmak; Norveç modeli: Avrupa Ekonomik Bölgesi içinde yer almak; İsviçre modeli: Avrupa Ekonomik Bölgesi içinde yer almadan ikili anlaşmalarla düzenlemeye gitmek; DTÖ modeli: Avrupa pazarına ulaşmak için Dünya Ticaret Örgütü kurallarına güvenmek; İngiltere için özel model: AB ile İngiltere arasında, İngiltere'ye özel kuralları ortaya koyan bir anlaşma yapmak.

Gecikmeden inisiyatif alırsak…

Eski Müzakereci, Halkın Partisi (HP) Başkanı Kudret Özersay Birleşik Krallık'ta yapılan referandumun yakın gelecekte bir yandan Kıbrıs müzakereleri, diğer yandan ise genel anlamda Kıbrıs Türk halkına olası etkilerine dair değerlendirmelerini Kıbrıs Postası'na anlattı.

İngilizlerin AB'den çıkma yönünde oy kullanması ertesinde Birleşik Krallık ile AB arasında gelişecek ilişkiye bağlı birtakım fırsatlar bulunduğuna dikkat çeken Özersay "gecikmeden inisiyatif alırsak ve girişim yaparsak 94 yılından bu yana patates ve narenciye ürünlerimizi bu ülkeye satma konusunda yaşadığımız sorunu aşmamız mümkün olabilir" dedi.

"94 ATAD kararının etkilerinin ortadan kaldırılabilir"

Fiiliyatta KKTC ürünlerinin AB ülkelerine girişinde bir nevi ambargoya dönüşen ticaret kısıtlamasının temelini oluşturan 94 ATAD kararının etkilerinin ortadan kaldırılabileceğine dikkat çeken eski müzakereci, HP Başkanı Kudret Özersay "ancak bunun gerçekleşmesi için bugünden girişimleri başlatmak gerekir düşüncesindeyim" ifadelerini kullandı.

"Çaba harcanırsa ürünlerimizi satmamız mümkün hale gelebilir"

"1994 yılında AB Adalet Divanı'nın 1994 yılında aldığı bir kararla son 22 yıldır KKTC'de üretilen ürünlerin AB ülkelerine ya giremediğini ya da rekabet imkanına sahip şekilde giremediğini ve bunun da Kıbrıs Türk ekonomisini üretimden koparan en önemli unsurlardan birisi haline dönüştüğünü hatırlatan Özersay "şimdi Birleşik Krallık AB dışında kaldığında eğer AB yetkilileriyle Lizbon Antlaşması'nın 50. Maddesi uyarınca yapılacak antlaşma müzakeresi sonucunda İngiltere ortak pazarın birtakım kuralları dışında kalacaksa, örneğin gümrük birliğinin daha farklı uygulanması söz konusu olacaksa Adalet Divanı'nın bu kararı İngilizler açısından bağlayıcılığını yitirebilir. KKTC gümrük otoriteleriyle idari işbirliği yapılmasının, KKTC'nin dolaşım ve sağlık sertifikalarının kabulünü uygun bulmayan Adalet Divanı'ydı.

Oysa 1994 öncesinde KKTC patatesi ve narenciyesi Birleşik Krallığa bu sertifikalarla rahatlıkla girebiliyordu. İşte bu nedenlerle bugünden itibaren İngilizlerin AB ile yapacakları müzakerede nasıl bir yeni ilişki biçiminin şekilleneceği kararlaştırılacak ve bu bizi de doğrudan ilgilendiriyor. Bu konularda gecikmeksizin bir strateji belirler adım atarsak, Türkiye ile de istişare halinde diplomatik girişimlerde bulunursak mevcut belirsizlikleri bir fırsata çevirebiliriz. Bu da Kıbrıs Türk ekonomisi açısından kaçırılmaması gereken bir fırsattır diye düşünüyorum" dedi.

Bugüne değin "AB Üyeliği" bir bahaneydi…

Kıbrıs Rum tarafının 2004 yılındaki AB üyeliği ertesinde gündeme gelen doğrudan ticaret tüzüğünü de anımsatan Özersay geçmişte görev yaptığı dönemdeki tecrübesine atıfta bulunarak şu yorumlarda bulundu: "Doğrudan Ticaret Tüzüğü 2004 yılında Kıbrıs Türk halkının Evet'i ertesinde AB tarafından alınan Konsey kararının bir sonucuydu, Komisyon buna dayalı olarak bahse konu tüzüğü hazırlamıştı. Ancak bunun Kıbrıs Rum tarafınca kabul edilmemesi üzerine sıkıntılar yaşandı. İngiliz Bakanlara, Yüksek Komiserlere ne zaman doğrudan ticaret tüzüğünü anımsatsak bize "aslında biz bunu destekliyoruz ve yürürlüğe koymak istiyoruz ama Rum tarafının vetosu buna engel" diyorlardı. Şimdi o engel dedikleri yapının dışına çıkıyorlar, bu çıkış ertesinde AB ile ne şekilde bir ilişkiye sahip olacakları tabi ki bir müzakereyle belirlenecek. Ama artık o bahane yok. Bu nedenle şimdiden girişim yapmak ve Birleşik Krallıkla doğrudan ticaretin önüne bu kez yeni bahaneler konulmasına müsaade etmemek için iyi bir strateji geliştirmek durumundayız. Bu konuda devlet ve hükümet yetkililerine görev düştüğü kanaatindeyim ama açıkçası pek de umutlu değilim. Çünkü geçmişte özellikle doğal gaz ve benzeri konularda yaptığım çağrıların hiçbiri konusunda kayda değer bir inisiyatif alındığını görmedim ve şimdi o konuda Kıbrıs Rum tarafının geldiği noktada nasıl bu konuda geç kaldığımızı ve fırsatları kaçırdığımızı görebiliyoruz. Umarım bu konuda aynısını yaşamayız."

"Kıbrıs Sorunu öncelikler listesinde daha da aşağıya düşebilir"

Birleşik Krallığın çıkma kararıyla birlikte Avrupa Birliğini şimdiden öngörülemeyen birtakım ciddi tartışmaların ve gelişmelerin beklediğini vurgulayan Özersay "bu şartlarda zaten çok iyi bir konumda olmayan Kıbrıs sorununun çözümünün AB'nin öncelikler listesinde çok daha alt sıralara düşebileceğini düşünüyorum. Yani bu şartlarda AB'nin Kıbrıs meselesinin çözümüne odaklanabileceğini, konsantre olabileceğini düşünmüyorum. Aynı şey Birleşik Krallık için de geçerli. Hem kendi ulusal birliğini, bütünlüğünü sağlamanın hem de ekonomik sarsıntıyı olabildiğince hafif atlatmanın uğraşında olacak olan İngilizler Kıbrıs müzakerelerinin başarısı için ne kadar ağırlık koyabilirler emin değilim. Bunu görmemiz gerekiyor. Zaten aslında uzunca bir süredir Kıbrıs sorununun çözümünün dünya açısından önemli bir mesele olarak görülmediğini vurguluyordum.

Mevcut statükodan memnun olanlar sadece Kıbrıslı Rumların büyük bölümü değil zaten, aynı zamanda bazı önemli uluslararası aktörlerdir. Şimdi bu son gelişme, çok sayıda ve önemli başka gelişmelere gebe olduğundan belirsizliklerin artığı bir döneme giriyoruz. Böyle bir dönemde sorunun çözümünde AB'nin ya da İngilizlerin ağırlıklarını hissettireceklerini düşünmüyorum" dedi.

Garantiler bu gelişmelerden etkilenir mi?

Garanti sisteminin devam etmemesi için Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan'ın bu konuda Birleşik Krallığı da yanlarına almak için yoğun bir çaba gösterdiklerini ancak özellikle geçmişte Matsakis tarafından sorulan soruya AB Komisyonu adına verilen yanıtta Garanti Antlaşması'nın mutlaka AB üyeliğine ters olmayabileceğinin vurgulandığına dikkat çeken Özersay bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu: "İngiliz diplomasisi özellikle güvenlikle ilgili strateji ve politikalarını AB'nin dışında tutmaya her zaman özen göstermiştir. Aynı durum Kıbrıs'taki İngiliz üsleri ile Garanti Antlaşması için de her zaman geçerli oldu. Bu nedenle AB dışında kalacak olan bir Birleşik Krallığın bundan böyle Garantiler konusunda eskisinden daha farklı bir tutum içerisinde olacağını sanmıyorum. 'Taraflar ne anlaşırsa benim için o tamamdır' benzeri bir yaklaşımla bu konuda iki tarafı da küstürmeyen bir siyaset izliyorlar ve bence bu durum AB dışında kaldıklarında da değişmeyecek.

Bir yandan üslerinin tartışmaya açılmasını istemedikleri, diğer yandansa Türkiye gibi bir müttefiki kaybetmek istemedikleri ve Kıbrıs Rum liderliğindeki bir yapının adanın tamamını domine etmesini kendi çıkarları açısından sıkıntılı gördükleri için Garantiler konusunda bu türden bir çizgide yürüdüklerini düşünüyorum. Yani İngilizler AB dışında kalacakları için artık Garantiler konusunda Türk tarafına daha yakın bir çizgide olacaklar diyemeyiz bence. Ancak bu konularda Kıbrıs Rum liderliğinin 'Avrupa değerlerine' yaslanarak yaptığı savunmanın da artık eskisine göre daha da zayıf olacağını söylemek mümkün."

"AB'nin Kıbrıs'ta garantör olması zaten ölü bir fikirdi"

AB'nin Kıbrıs'ta Garantör olması düşüncesinin bu son gelişmelerden etkilenip etkilenmeyeceğinin sorulması üzerineyse Özersay "AB'nin Kıbrıs çözümüne garantör olması zaten ölü doğmuş bir fikirdi. AB'nin uluslararası sorunlar konusunda kriz çözme ya da güvenlik sağlamaya dair tecrübesi ya da yeteneği ortadadır. Buna şimdi bir de İngilizlerin çıkışıyla başka belirsizlikler eklenecektir. Kıbrıs Türk Halkı açısından Türkiye'nin garantisinin yerini bir başka garanti zaten tutmaz ama AB'nin garantörlüğüyse zaten hiç gerçekçi değil. Yani o fikir zaten ölü doğmuştu, belki bu son gelişmelerle o yaklaşımlar bütünen defnedilecek diyebiliriz" dedi.

"Bizimkilerde demokrasi fakiri bir siyasi duruş var"

Referandumda AB'de kalmayı savunan Cameron hükümetinin, görevi bırakmaya hazırlandığını da hatırlatan Özersay şunları ifade etti: "Oysa KKTC'de 2014 yılında bir anayasa değişiklik referandumu yapıldı ve eveti savunan dört siyasi partinin oybirliği ile Meclis'ten geçen değişiklik halkın hayırına takıldığında Meclis'teki vekiller istifa etmeyi, seçime gitmeyi düşünmediler, göze alamadılar. KKTC'de maalesef böyle demokrasi fakiri bir hal var. Halkın Partisi olarak biz şunu diyoruz: 2014 referandumundan bu yana ülkede demokratik meşruiyet sorunu var. O referandum Meclis'teki tüm siyasi partiler için bir güven oylaması anlamı taşıyordu ve güvensizlik oyu ile sonuçlandı. O tarih ertesinde siyasi partiler oturup bunu tartışmadılar, sorgulamadılar, üzerine kafa dahi yormadılar. O Meclis'ten ısrarla hükümet çıkarmaya çalışmaları bu ülkeye ve halka zaman kaybettirmekten başka bir şeye yaramadı.

O tarih ertesinde kurulan hükümetlere herkes bir bakarsa ne demek istediğimiz rahatlıkla anlaşılacaktır. Her sene bir hükümet ve onlarca atama ve rant paylaşımı. Geleneksel siyasi partiler arasında seçime gitmeme yönünde kurulmuş olan bu büyük koalisyon bu ülkeye büyük bir zarar vermiştir ve vermeye de devam ediyor. Halka sorma zamanı çoktan gelmiştir.

Mecli'tekilerin buna cesareti yoksa, siyaset ahlakı açısından gerekli adımı atamıyorlarsa da kısa süre sonra vatandaş gereken kararı verecek. Bu yapı, bu yapılanma ve büyük koalisyon bitecek. Halkın Partisi Halkın iradesinin bu seçimde ranta ve ülke kaynaklarının kişisel menfaatler için sömürülmesine dayalı bütün dengeleri alt üst edeceğinden emindir."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.