Bektaşoğlu: "Büyük Ortadoğu Projesi'nden, Kıbrıs'ta düzenleme sürecine"
"Kıbrıs Sorunu'nun" etkili aktörleri, şimdiki düzenlemeye değil, daha sonraki, "yeni denkleme" göre yapılacak olan, "Kıbrıs'taki düzenleme sürecine" hazırlanıyorlar. "Elektrik ve su" konularındaki gelişmeler, bu kapsamda değerlendirilmelidir
1979'da İran'daki Amerikancı Şah rejimi yıkılmış, yerine Humeyni önderliğinde, "İslamcı bir iktidar kurulmuştur. Bu "yeni iktidarın" , ABD karşıtı olması, bölgeye "yeni müdahalelerin" de habercisi olmuştur... Bu durum ve gelişme, ABD'nin bölgedeki enerji kaynaklarının ve bunların yol haritalarının denetimi politikasını, çok ciddi bir şekilde yeniden gözden geçirmesine neden oldu. İran'ın, bölgedeki ekonomik ve siyasi etki gücü; Sovyet-ABD rekabeti ; yine o dönemde "Filistin Hareketinin", dünya solunu, motive eden bir pozisyonda olması ABD açısından, enerji kaynaklarının bulunduğu yerlerin denetimi ve transferi sorunu, tehlike sinyallerini oluşturmaya başlamıştı. Çünkü, Ortadoğu petrollerinin güvenliğinin, ABD'nin "yaşamsal çıkarları" bakımından çok önemli olduğunu yine kendileri belirtiyordu
Yeni süreçle birlikte, emperyalizmin bölgedeki çıkarları açısından, daha organize tehlikeler, filizlenmeye başlamıştı Bölgenin, Enerji kaynakları ve bunların "nakil yolları" üzerindeki denetimi ve kontrolü güncellemek, ayrıca süreklileştirmek amacıyla, "büyük Ortadoğu projesi" hayata geçirilmeye çalışıldı Bu konuda, 1980 'de ABD başkanı J. Carter ; "Herhangi bir güç tarafından, körfez petrolünü kontrol etmeye yönelik girişimin, ABD'nin hayati çıkarlarına saldırı olacağını" belirtiyordu İşte bu "hayati çıkarlar!'' ın korunması adına, sürdürülen şiddet ve savaş politikası, günümüzde de, "enerjik bir çaba" ile sürdürülüyor Yaşanan bu süreç içerisinde, Sovyetler (Rusya) ABD AB rekabeti; enerji kaynakları üzerindeki kontrol kavgası; bölgede hep canlı kalmış ve kanlı olmuştur Rusya'nın " doğal gaz" ticaretini büyük oranda elinde tutması, ABD ve "Batı bloğunu" nu her zaman tedirgin etmiştir. Bu tedirginliğini de, "yaşamsal çıkarları" ile özdeşleştirmiştir Bundan dolayı, Rusya ' nın doğal gaz , ve bugünkü yol haritalarına, alternatif kaynak ve yol haritaları projeleri üretmeye ,oldukça önem vermişlerdir. Bu doğrultuda, bölgede "yeni bir dizayn" a ihtiyaç duyulmuştur Bölgede "yeni yönetim şekilleri"nin oluşturulması amaçlanmıştır Belli düzenlemeler planlanmıştır
Bu doğrultuda, Rusya'nın doğal gaz ticareti hakimiyetini kırmak, Avrupa'yı, bu konuda Rusya'ya bağımlılıktan kurtarmak için, mevcut doğal gaz nakil ve yol haritalarına alternatif olarak, ABD tarafından "Nabucco Projesi" geliştirilmiştir. Bu projeye göre ; bölgenin doğal gazı, Türkiyede toplanacak ve Yunanistan üzerinden Avrupaya taşınması planlanıyordu. Avrupadaki, Rusya'nın etki gücünü kıracak olan bu proje için ,bölge kritik bir konuma sahipti Bu projenin, daha rahat hayat bulması amacıyla, "Arap baharı" sayesinde, bölgede, "yeni sömürü ağlarına" uygun, ''yeni yapılanmaları'' oluşturabilmek için ''korkunç bir savaş'' başlatıldı. Ancak, bu yapılanma büyük oranda gerçekleşemedi Enerji yol haritalarının, kontrol ve güvenliğini, sağlayacak ortam, bölgede düşündükleri gibi oluşturulamadı
Aynı zaman dilimi ve sürecinde, Rusya'nın ve İran'ın da, bölgedeki gelişmelere karşı, etkin hamleleri oldu Rusya, Türkiye'ye "mavi akım" projesiyle, doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınmasını önermişti Türkiye de, bunu "kabul" etmişti
"Suriye'nin direnişi" ; bölgedeki siyasi ve kültürel ortam; dengelerdeki değişiklikler; ayrıca, Rusya ve İran'nın etkisiyle, ABD'nin, "Nabucco projesi" devre dışı kaldı Bu projenin revize edilerek, "Nabucco batı" projesi olarak, hayata geçirilmesi gündeme geldi Bu proje ise, Türkiye-Bulgaristan sınırından başlayacak şekilde düşünülmektedir Bu da, Türkiye açısından ''ayrı'' bir konu
Hesaplaşmalar Akdeniz ve Ortadoğu'da yapılıyor
Bölgedeki ve Akdeniz' in derinliklerindeki, enerji zenginliğinden dolayı, bölgemiz üzerinden "enerji savaşlarının" yaşandığı görülüyor
Hem Rusya'nın, hem de ABD ve "Batı Bloğu'nun", kendi aralarındaki "enerji paylaşım savaşında", bölge devletlerinin de elbette ki belli "rolleri" bulunmaktadır
Ortadoğu'da, Suriye ve Irak merkezli kaos ve sömürü ağlarının, iki temel oyun kurucusu, ABD ve Rusya'dır. Bu iki gücün, bölgesel ve uluslararası ilişkilerde, aktör olma iddiasındaki devletleri, ikinci, üçüncü planda tutukları veya tutmak istedikleri görülüyor Ancak, bu tutumlarının, kendi bölgesel çıkar ve rekabetlerine rağmen, ne kadar başarılı olacağının ucu açıktır. Bölgede, İran dışındaki diğer devletlerin, gelişen süreçte ve ilişki ağlarında, belirleyicilikleri pek bulunmuyor Denklemin aktif aktörü olamıyorlar
Türkiye, Suriye politikasında, Rusyayla yakınlaşarak; İsrail ile "sorunlu" olduğunu söyledikleri ilişkilerde "yumuşayarak"; Suriye'de Esad'lı bir "yeni Suriye'ye" sıcak ,bakarak; Mısır'a "göz kırparak" "Değersiz yalnızlıktan" kurtulmaya çalışıyor Ancak, ''farklı bir kulvarda'' , hemen hemen ayni politikanın yürütülmeye çalışılması , Suriye ve Irak merkezli denkleme tutunulmasını zorlaştırıyor
Enerjiye el koyuyorlar da, transferi sorunlu
Bölgedeki enerji kaynaklarının nerelerde olduğu bellidir. Ancak, bunların "sömürü ağı" içerisindeki "yol haritaları, ve buna bağlı olarak enerjinin transferi, kontrolü ve güvenliği, hep sorun yaratmıştır. Elbette ki; transferi ''sağlıklı'' yapılamayan petrol ve doğal gazın, bir önemi yoktur Rusya'nın doğal gazı, Avrupa'ya Ukrayna üzerinden gidiyor. ABD de, sürekli olarak bu yolu tıkamaya çalışıyor Rusya, alternatif ve ikinci yol haritasının, Türkiye üzerinden olabileceğini de düşünüyor Bu durum, pek tabi ki; Rusya açısından, Türkiye'nin, ABD ile ilişkilerinde sorun yaratmak adına da, ayrıca önem taşıyor Sonuçta, "Nabucco projesi" bölgedeki dengeler ve Rusya'nın etkisi ile başarısız olurken, Rusya da, bölgede istediği ''hakimiyeti'' kuramıyor
Anlaşılıyor ki, birbiri içerisine girmiş birçok sorun, diğerine karşı kullanılıyor
Bölgemizde ,sürekli savaş ve zaman zaman da "barış!" (aslında düzenleme) rüzgarlarının esmesi, esasen, enerji ve enerji yol haritalarındaki, paylaşım kavgasındandır. Dikkat edilirse, bölgemizde, Akdeniz'e sınırı olan ülkelerde, enerji ve "enerji yol haritaları" ile ilgili var olan, "farklı" sorunlar da, yeniden gündem oluyor. Paylaşımı zorlaştırıyor Şöyle ki; bölgedeki birçok ülkenin, karadan ve denizden, sınırları hala daha ''tartışmalı'' konumunu sürdürüyor . Örneğin, İsrail Lübnan; Lübnan Suriye; Türkiye Kıbrıs ; Filistin'in konumu gibi Bu coğrafya, özellikle enerji ve bunların yol haritaları açısından, çok önemli bir bölgedir. Bu bölgenin, sürekli kaos ortamında bulunması, şu anki sömürü ağlarının, "verimliliği" açısından daha uygun görülmektedir. Bu sorunlara, böylesi ortam ve koşullarda ''çözüm bulmak'', bir bakıma imkansıza oynamaktır.
Kıbrıs'taki "düzenleme süreci" de, esasen bölgesel olarak yol haritalarının önündeki sorunun, bir kısmını "düzenlemek" için düşünülmüştü. Ancak görüldü ki, şimdilik buna da gerek yok Gerekli düzenleme, Suriye ve Iraktaki gelişmelere göre, yeniden şekillenecektir Çünkü , düzenleme, "Halep ve Musul" daki gelişmelerle direk ilgilidir. Kıbrıs'taki ''düzenleme'' şimdilik durağandır. .. Ve bir başka bahardaki dengeye kalmıştır
''Kıbrıs sorunu'nun'', etkili aktörleri , şimdiki düzenlemeye değil, bir sonraki ''yeni denkleme'' göre yapılacak olan, ''Kıbrıs'taki düzenleme sürecine'' hazırlanıyorlar. ''Elektrik ve su'' konularındaki gelişmeler, bu kapsamda değerlendirilmelidir
Enerji kongresi ve Kıbrıs'ta düzenleme
Geçenlerde, İstanbul'da yapılan "enerji kongresi", enerji yol haritaları ve ''denge savaşları'nın'', bir parçası olarak görülmelidir. Bu dönemde ,Türkiye ve Rusya'nın "taktiksel" olarak işbirliğine gitme kararları, bölgesel gelişmelerle ilgilidir Türkiye'nin, ABD ve NATO ile olan bağlılığına rağmen, Rusya ile enerji konusunda ilerleme sağlayabilmesi, biraz zor görünüyor.
Bu "taktiksel savaşta" , "Kıbrıs olayı'', Türkiye'nin ve söylemeseler bile, Kıbrıslı Rumların istedikleri tarafa doğru evrilmektedir
"Enerji kongresinin" yapıldığı dönemde, Türkiye ile yapılan ''enerji antlaşması", Türkiye'nin, bölgesel enerji politikası ile ilgilidir. Türkiye, Kuzey Kıbrıs üzerinden, bölgedeki "enerjiye", daha rahat otak olmayı amaçlamaktadır Türkiye de farkındadır ki; bugünkü durumuyla Kıbrıs, Türkiye'yi Ortadoğu'ya bağlayan "en sorunsuz ve en sağlıklı" yoldur. Yani bugünkü durumun muhafazası, korunması kendi içinde geliştirilmesi bir bakıma olmazsa olmazıdır. Süreç budur
Diğer yandan, "Kıbrıs'ta düzenleme süreci" tıkırında gidiyor. Bu dönemdeki düzenlemeler, Kıbrıs'ın bugünkü yapısının, "daha sağlıklı" işlemesine yöneliktir. Türkiyede yapılan anlaşmalar ve "düzenleme sürecindeki görüşmeler" , hiç de boş işler değildir. Amaç, bugünkü yapının her iki tarafa da ''yavaş yavaş'' ve gönüllü olarak alıştırılmasıdır "Annan Planı'nın" da, bugüne kadarki, " düzenleme süreçlerinin'' de, gerçek amacı budur. Ve başarılıdır.
Kıbrıs'ın ,Kuzey ve Güneyi; emperyalistlerin Ortadoğu ''sömürü ağları'nın'' ve her türlü denklemin, "gönüllü sabiti" olmayı,zaten başarı ve marifet sayıyor Ortada bir ''sorun'' yoktur
Mevcut duruş ve yapımızla, biz Kıbrıslı Türkler'in; sıfırı paylaşmak kavgası boşuna, nasıl olsa sıfır düşer, hepimizin payına
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.