İÇ HABERLER
okuma süresi: 18 dak.

Mamalı, Yahudilerin Kıbrıs topraklarına olan ilgisini değerlendirdi

Mamalı, Yahudilerin Kıbrıs topraklarına olan ilgisini değerlendirdi

Fikrin ve Hukukun Üstünlüğü Hareketi Başkanı Av. Barış Mamalı, Tahsin Mertekci'nin Posta FM'de hazırlayıp sunduğu 'Bam Teli' programına katılarak yahudi kökenli insanların Kıbrıs topraklarına olan ilgisi ve konunun tarihsel analizini değerlendirdi.

Yayın Tarihi: 08/02/12 15:11
okuma süresi: 18 dak.
Mamalı, Yahudilerin Kıbrıs topraklarına olan ilgisini değerlendirdi
A- A A+

Mamalı, gidilen noktanın Kıbrıs Türk toplumu açısından iç açıcı olmadığına vurgu yaparak, Kıbrıslı Türkler varoluş noktasında mücadele eder ve 'başka taraflardan' gelen müdahalelelerle gündem meşgul edilirken, bu ortamdan yararlanan başka cemaatlerin varlığına dikkat çekti.

Mamalı, "Bugün benim anlatacaklarım tarihsel gerçeklikler yanında benim araştırmalarım neticesinde bilgi, doküman ve kamera çekimlerine dayanan mesnedlere dayanır. Karşıma bir resim çıktı ve ben bunu kamuoyuyla paylaşıyorum" diye konuşarak, konuya nasıl dahil olduğunu anlattı.

Kendisine gelen bir müvekkili vasıtasıyla Yahudi kökenli insanların Kıbrıs topraklarıyla ilişkilerini inceleme durumunda kaldığını belirten Mamalı, şöyle konuştu:

"2010 tarihlerinde tanımadığım bir adam geldi ve davalarında onu temsil etmemi, bunun dışında bir konu ile ilgili araştırmaya girmemi istedi. Ciddi tehlikeler taşıyabileceğini, risk altında olabileceğimi düşündüm ama mesleki ilkeler açısından önem vermem nedeni ile kabul ettim. Yaptığım çalışmalar neticesinde çok yoğun bir noktada ailemden, kendimden, işimden fedakarlıkta bulunarak ilgili olan tüm kurumlar üzerinde bir araştırmaya giriştim. Bir yerel basın organında aleyhlerine araştırma yaptığım kesimden bazı insanların iftiraya dayalı şeyler yapmaya başlması da beni daha mutlu etti. Çünkü bu, benim doğruluğumu gösterdi".

Konuyla ilgili birçok bilgi ve belgeye ulaştığını ancak bunlarla yetinmediğini. birçok kitap okuduğunu ve bu çalışmanın altı bin sayfaya yakın olduğunu ifade eden Mamalı, bununla birlikte birçok devlet dairesinde kapalı veya açık engellemelerle karşılaştığını açıkladı.

"KUZEY SAHİL BÖLGESİ, KARPAZ YARIMADASI VE MAĞUSA'YA YAKIN SAHİL BÖLGELERİNE YAHUDİLERDEN İLGİ"

Mamalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şeffaf ve hiçbir engellemede bulunmayan Şirketler Mukayyitliği vardı. Onlara teşekkür ederim. Tapu Dairesi'nde edinilen taşınmaz malları araştırırken bir şirketin bir bölgedeki taşınmaz malını araştırmak istediğimde 3-4 ay içinde bana cevap verilmedi. Konumuzu KKTC toprakları içinde özellikle kuzey sahil bölgelerinde ve Karpaz yarımadası ile Mağusa'ya yakın sahil bölgelerinde Yahudi kökenli insanların bu topraklara olan ilgisi olarak belirleyebiliriz. Annan Planı öncesi dönemde bu insanların ülkemizde taşınmaz mal almaya gayret gösterdiklerini biliyoruz. Ancak hangi vasıtalarla nasıl yapıldığını kimse bilmiyor. İnsanlar, 'satmayı çok fazla istemiyordum ama Yahudiler büyük paralar verdi o yüzden satmak zorunda kaldım' noktasındalar. Bu noktada neden, nasıl, niçin sorularını cevaplayacak herhangi bir açıklama görmedik. Benim yaptığım çalışmalar buna yönelikti"

KIBRIS, YAHUDİLER İÇİN VAAT EDİLMİŞ TOPRAKLAR ARASINDA...

Yaptığı araştırmaların bir ırka saldırı gibi görülmemesini isteyen Mamalı, Yahudi kökenli insanların Kıbrıs topraklarına ilgi duymalarına sebep olabilecek etkenler olduğuna işaret etti. Olaya öncelikle dinsel açıdan bakılması gerektiğine vurgu yapan Mamalı, "Yahudiler Tevrat'a inanır. Tek tanrılı dinler açısında baktığımızda, diğer dinlerden çok daha eskidir ve Tevrat'ın yorumlarının yapıldığı Talmud isimli kitaplar vardır. Bunlar da Yahudilerin aslında günlük yaşamlarındaki anayasalarıdır. Bu açıdan hem Tevrat'ı birkaç kez okudum hem de Talmud'la alakalı yazılmış kitapları inceledim. Tevrat'a baktığımızda tanrının seçmiş olduğu insanların İsrailoğulları olduğu söylenmektedir ve tanrı onlara seçilmiş olduklarından ötürü de bazı bölgelerdeki toprakları da bahşetmiştir. Tevrat'ı incelediğinizde bunları hikayeler şeklinde görürsünüz. Mutlak surette o bölgeyi temizlemektedirler. Giderler, vaat edilmiş toprak üzerindeki insanları katlederler ve kendileri yerleşirler. O açıdan baktığımızda bu vaat edilmiş topraklar içerisinde Kıbrıs'ın yer aldığını da söyleyebiliriz. Tüm yorumlarda Kıbrıs da vardır. Bu, dinsel bir noktadır" diye konuştu.

YAHUDİLER, GERİ GELMEMEK KOŞULUYLA KIBRIS'TAN DA KOVULDULAR

İlk Yahudilerin toplu olarak yaşadıkları bölgenin Filistin bölgesi olduğunu hatırlatan Mamalı, Roma döneminde Yahudilerle Romalılar arasında ciddi savaşlar yaşandığını, isyanlar neticesinde de Yahudilerin dünyaya dağıtıldığını belirtti. Yahudilerin o tarihsel gelişim içerisinde Kıbrıs'ta da yer aldıklarına işaret eden Mamalı, "Yahudilerin yine mevcut yönetime karşı isyanları olmuştur. Binlerce Helen'i katlettikleri söylenmektedir. Bu isyan neticesinde kesinlikle geri gelmemek koşulu ile Kıbrıs'tan da kovulmuşlardır" dedi.

Yahudilerin belirli sayıda KKTC'de kalmaya devam ettiğini kaydeden Mamalı, bugün Türkiye tarihçilerinin büyük kısmının kabul ettiği bir olgunun da, Yossef Nassi ismi olduğuna vurgu yaptı. Mamalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

KIBRIS'IN OSMANLILAR TARAFINDAN FETHİNİ İSTEYEN, YOUSSEF NASSİ ADINDA BİR YAHUDİ...

"İspanya 15. Yy'da İspanya ve Portekiz'deki engizisyon ve onlara karşı uygulanan zorunlu göç etme neticesinde Yahudiler İspanya ve Portekiz'i terketmek ya da din değişmek zorunda kaldılar. Mendez ailesidir ya da Nassi ailesidir. Dönemin Portekizinde bu aileler ekonomik açıdan çok güçlüydü ve göç ederek Kanuni döneminde Osmanlı'ya sığındılar. Sermayeye de ortak olan Nassi, Osmanlı Devleti içerisinde çok güçlenmiş bir kişiliktir. Bu şahsın II. Selim'in tahta çıkmasında, Hürrem Sultan'a ciddi finansal destek sağladığı söylenir. Yossef Nassi, saray içerisinde yer edinmiş ve II. Selim'in başdanışmanı durumuna gelmiş biridir. Şarap tekelini elinde bulunduran, ciddi ekonomik gücü olan Fransızlar tarafından kendisine ticari açıdan yaptığı alışveriş için, II. Selim'den rica da bulunuyor ve Selim, Fransız gemilerine el koyarak parayı alıyor.

KIBRIS YAHUDİ KRALI...

Yossef Nassi, Yahudi bir kişidir ve II. Selim'le olan yakınlığı nedeni ile o dönemde Kıbrıs önem arz etmesi nedeni ile II. Selim'e gidiyor ve "Kıbrıs ı fethedelim, Kıbrıs'ı alalım" diyor. Nassi, Selim'e öneri sunuyor. "Maddi kayıp konusunda endişelnmeyin. ben bu fethin maddi giderini ben üstleneceğim" demiştir. Nassi şöyle diyor: "Sizden şunu istiyorum: Kıbrıs fethedildikten sonra beni Yahudi Kralı olarak atayacaksınız ki ben hepsini adaya tekrar geri alabileyim"... Tarihçilerin desteklediği bu olaya bakacak olursak II. Selim bunun üzerine fetih harekerleri başlıyor ve Kıbrıs fethediliyor. Fetih başladığı andan itibaren Nassi, İstanbul'da bulunan kendi sarayının kapısına Kıbrıs Yahudi Kralı diye tabelasını asıyor. Kıbrıs fethedildikten ve Nassi'nin bu vaadinin gerçekleşmesinden sonra Sokollu Mehmet Paşa, Nassi'ye adanın krallık olarak verilmesine karşı çıkıyor. Selim, 3-4 tane Yunan adasını Nassi'ye veriyor".

19 yy'da tüm Yahudileri tek bir toprak parçası içerisinde toplamak, onlara devlet kurmak amacıyla, Siyonizm hedefiye Tedodor Herzl'in ortaya çıktığını veYahudi devletinin nasıl inşa edileceği ile nasıl yürütüleceği konusunda bir kitap yayınladığını aktaran Mamalı, Herzl'in II. Abdülhamit döneminde yaşadığını ve o dönemde Filistin'in Osmanlı hakimiyeti içinde bulunduğunu hatırlattı. Mamalı, Herzl'in İstanbul'da saray içerisinde yetkililerle görüşmeler yaptığı ve Filistin'in Yahudi toprağı olarak onlara satılmasını sağlamaya çalıştığını da aktardı.


Mamalı; "Herzl anılarında, her zaman için Filistin olmazsa isteyebileceğimiz Kıbrıs'tır diyordu. Herzl, Chamberlain'le görüşüyor ve şu yorumu getiriyor. Zorla şu anda Kıbrıs'ı alamayız. Ama şöyle bir taktik geliştiriyor. 'Gidelim Mısır'dan, Filistin'den toprakları satın almaya başlayalım. Zaten kıbrıs ahalisi topraklarını bize satmaya başlayacak' diye birşey öngörüyor. Herzl, 'Kıbrıs'a gideriz Türk ve Müslümanları adadan defederiz ve rumları da ellerindeki toprakları alarak o şekilde kovarız ve adanın sahibi oluruz' diye söylüyor" iddiasında bulundu.

Herzl'in 1905 yılında öldüğünü belirten Mamalı, siyonist harekette dünyanın en büyük sermayesi olan Rodschilt ailesinin finansal desteğini alarak yahudiler ciddi anlamda Filistin'de toprak almaya başladıklarını belirtti.

Mamalı sözlerine şöyle devam etti:

"Yahudiler, 1905'ten sonra büyük bir fon ayırıyorlar. 1918 yılında 47 bin yahudi Filistin topraklarına yerleşiyor. Filistin'e 1922 yılında 80 bin, 1942'de 402 bin Yahudi yerleşiyor. 2. Dünya Savaşı'nın olmasının ardından, yahudi halkı büyük bir soykırımdan geçiyor ve bunun da etkisi ile Birleşmiş Milletler'den Filistin'in Yahudilere devlet kurmaları için isteniyor ve 1948'de devletleri kuruluyor.

1946 ile 48 yılları arasında bu tarihsel süreç içinde çok önemli bir olay yaşanıyor. Toplanan Yahudiler, Avrupa'da özellikle İngiliz Devleti tarafından gemilere bindirilerek direk Filistin'e gönderilmiyorlar. Binlerce Yahudi Kıbrıs'a getililiyor. Yahudi Devleti inşa edilene kadar Mağusa'da şu anki Gülseren Kampı bölgesinde teller içerisinde tam 2 yıl yaşadılar. Bu dönem içerisinde binlerce Yahudi doğuyor ve binlercesi de ölüyor. 1948'de gemilere bindirilip gönderiliyor" şeklinde konuştu.

Ülkede hiç yayınlanmamış kamera görüntülerinin eline geçtiğini de sözlerine ekleyen Mamalı, yukarıda bahsi geçen görüntülere sahip olduğunu, İngiliz döneminin belgelerine de sahip olduğunu açıklayan Mamalı, Yahudi'lerin Kıbrıs'a damdan düşer gibi yahudi ilgi göstermediğini belirtti.

Mamalı, "Kıbrıs'ın stratejik durumuna bakmamız lazım. Haritaya baktığımzda israil'in tam karşısında yer alan bir yerdir. Bugün İsrail'in konumuna baktığımızda dört bir tarafı kendisine düşman Arap ülekeri ile doludur. Ülkeyi, bir yerde daha emniyetli kılabilmek, Kıbrıs, Arap Devletleri'ni daha iyi kontrol edebilmek için çok önemli bir yerdir. Binlerce yıl boyunca Kıbrıs uzun süreli bir İmparatorluğun elinde kalmadı ve stratejik konumdan dolayı el değiştiren bir toprak parçasıdır. Kıbrıs, bir savaş anında ve İsrail'in uğrayabileceği bir saldırı anında yahudilerin kaçabilecekleri ve sığınabilecekleri tek yerdir. KKTC'nin özellikle kıyı bölgeleri çok önemlidir" şeklinde konuştu.

Mamalı sözlerine şöyle devam etti:

"1974 yılında göç olayları yaşandıktan sonra Kuzey'de rumlar mallarını terkederek güneye gittiler. Bu mallar 1977 yılında da çıkarılan item yasası ile gerek Türkiye'den buraya iskan edilen insanların tasarrufuna verilmiş, gerekse eşdeğer anlamında Güney'den Kuzey'e getirilen insanlara verilmiştir. 1977 - 79 yılları arasında mülkiyet değişti ve rum mallarını tasarruf veriyorduk. Satma hakkı yoktu, tasarruf etme hakkı vardı. Toprakları işletme, evleri kullanabilme, göç eden insanlara yardım edebilme için vardı. 1997 yılından sonra item yasasında bir değişiklik yapılıyor ve bu tür malları tasarrufunda bulunduranlara koçan verme hakkı doğuyor. Bu bence çok büyük bir hataydı. 2002 annan planı dönemine kadar bu işlemler yapıldı. Annan planı öncesi bir referandum kokusu çıkmaya başladığı süreçte, 2002 yılında bu adaya ciddi bir şekilde İsrail'den ve dünyanın başka yerlerinde (yahudi kökenli) toprak talebi ile gelmeye başladıklarını gördük. Hiç kimse bilmeden onlar aslında bir referandum yapılacağını biliyorlardı. Bu insanlar o dönem içinde geliyorlar. Yaptığım röportajlarda bu malların ilk etapta şu şekilde alındığını tespit ettim. Emlakçıların, müteahhit aracılığı ile taleplerde bulunduklarını, gidip tapuda devir yapıldığında çoğunun kime devredildiğini bilmediklerini ve araştırmalar neticesinde bu malların yahudilere satıldığını gördüm" dedi.

Bu insanlara ne oldu da mallarını elden çıkarmaya başladılar sorusunu kendine soran Mamalı, "ne kadar rum malı olsa da bunlar bir topraktı, 100 dönüm toprağın büyük bölümünü satma ihtiyacı neden duydular" şeklinde konuştu.

Referandum öncesi, insanları etkileyen şeyin Türkiye'den gelen ve anlaşma olması durumunda bir çoğunun geri gideceğini, ellerindeki toprakların gerçek sahiplerine geri döneceği şeklinde yapılan açıklamalarla korkutulduğunu sözlerine ekleyen Mamalı, insanların elindekilerini bırakmaya başladıklarını kaydetti.

Mamalı şunları kaydetti:

"İnsanlarda, toprak sahibi oldum ama anlaşma olursa bütün toprağımı kaybedeceğim ve Türkiye'ye gideceğim düşüncesi doğdu. Mallarının ya hepsini ya da önemli bir kısmını devrettiler ve anlaşma noktasında adadan atılacaksam bu ortamı değerlendiren yahudiler bir çok yabancı da vardı ama önemli kesimi yahudiydi. Bu toprakları almaya başladılar. Kapılar açıldıktan sonra özellikle bizim kıbrıs kökenli insanlarımız da bir şekilde güneyde bıraktıkları toprakla kuzeyde aldıkları toprakların orantısızlığını görmüşler ve gelen talepere karşılık itiraz da bulunmadılar. Benim yaptığım araştırma içinde bulunduğum dava içinde kısıtlıydı. Bazı meslektaşların ortaklığı ile görüşlerde bulundum. Nasıl ve hangi yollarla bu toprakların alındığını anlatırken bir "neden" sorusu vardır ki bunu insanların bilmesi gerekir. Bu insanlar geldiler, niyetleri toprak almaktı. Hepsi açısından söylemiyorum bazılarından bahsetmek daha doğru olacaktır. Bir yabancının bu adada mülk edinebilmesi kolay değildir. Bir defa yabancı bir kişi sadece ve sadece bir dönüm arazi alabilir veya bir villa alabilir. Ben aldım diyerek de alamazlar. Bakanlar Kurulu'ndan kendilerine bir izin verilmesi gerekir. Güvenlik soruşturmasından geçirilip uygun görülürsa bir mal almaya izin alabilrler. Yani bu iş çok sınırlıdır. Bir yabancı, dönümlerle arazi alamaz. Eskiden bir yabancı geldi 100 dönüm mal aldı diye duyardık hep. Araştırmalar neticesinde bu tür insanların bu malları almak için yerli insanlarımızda ortaklık kurarak, yerli şirketler adına bu toprakları aldıklarını tespit ettim. İsrail'den gelip kendisine yerli bir ortak buluyor, bir şirket kuruyorlar. şirketin %51'ini KKTC vatandaşı tutuyor geri kalanı diğer hissedarlar alıyor. Bu şirket adada sınırsızca mülk alma hakkına sahiptir. Ama bu şirketin parası dışarıdan geliyor. bu yaptıkları, kanunların izin vermediği birşeyi diğer kanuni araçları kullanarak elde etmektir. Dikkatimi çeken bir nokta var. Avukatlar üzerine yoğunlaştım. Şirketler üzerine yaptığım incelemelerde meslektaşlarımın 300 şirkette hissedar veya direktör olarak bulunduğunu gördüm. İsrail'lilerle olanlar açısında baktığımda 2-3 tane avukat vardır. barolar birliği bir araştırma yapmaları ve bununla ilgili bir açıklama yapmaları lazım. Baktım gördüm ki, bazı meslektaşlarım şirketlerinin bulunduğunu gördüm. Bir avukatın 60 taneden fazla şirketinin olduğunu, bu şirketlkeri incelendiğinde yarısından fazlasının 30- 35 tanesinin bu meslektaşın İsrail kökenli ya da Yahudi kökenli insanlarla ortaklığını görüyorum. Vergi beyannemelerini yapıyor ve beyanneme 3000 lira kazandığını gösteren biridir. Bu şekilde 60 şirket açamazsın ki bu da o şirketin parasının Yahudiler tarafından verildiğinin göstergesidir. Bir başka meslektaşım ise 40 civarında şirketde hissedar veya direktör olduğunu tespit ettim. Bu şekilde adanın bir çok yerinden kuzey şeridinden, karpaza kadar ve İskele'ye kadar çok yoğun alımları olmuştur. Gerek tapu kayıtları ile gerek mülkiyeti gösteren diğer bilgileri edindim. Bu küçük çaplı araştırmada 1milyon m2'lik mülkün yahudilere verildiğini tespit ettim. Daha da fazlaya çıkabileceğimden hiç şüphem yok. Bence yapılacak olan ciddi bir araştırma da Kuzey bölgelerinde KKTC'nin topraklarının yüzde 5, 10 belki de 15 olabileceğini iddia ediyorum." şeklinde konuştu.

Mamalı sözlerine şu şekilde son verdi:

"Yahudi gruplarının dünya üzerindeki güçlerini ortaya koymak açısındanbir bilgi vermek gerekirse, 1917 Bolşevik İhtilali yapılırken bir kadro üzerinden yapılmaktadır. Bunların yüzde 99'u Yahudi'dir. O kadro Ekim Devrimi'ni gerçekleştirdikten sonra kurulan yönetimde yer alan insanların yüzde 80'i de yine Yahudi'dir. Lenin hariç tüm kadronun Yahudi oldukları söylenmektedir. Ekim devrimini yaptıranlar arasında yahudilerin oldukları söylenmektedir. Siyon liderlerin protokollerinden bahsedilmektedir. Yahudiler tek dünya devleti kuracakları ve dünyayı idare edecekleri söylenmektedir. Bu çerçevede dünyada varolan bütün imparatorlukları yıkacakları söylenmiştir. Hepsine finansal destek sağlamaktadır. Fransız Devrimi'nde de, Ekim Devrimi'nde de olmuştur" dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.