TÜRKİYE
okuma süresi: 26 dak.

Davutoğlu: "Türkiye bir istikrar adası"

Davutoğlu: "Türkiye bir istikrar adası"

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Belçika'da Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği ile "Friends of Europe" (Avrupa'nın Dostları) tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda, düşünce kuruluşları temsilcilerine hitap etti.

Yayın Tarihi: 16/01/15 08:10
okuma süresi: 26 dak.
Davutoğlu: "Türkiye bir istikrar adası"
A- A A+

Davutoğlu, İngilizce yaptığı ve TRT'den simültane çeviriyle yayınlanan konuşmasında, Charlie Hebdo'ya yapılan saldırının ardından Paris'te düzenlenen yürüyüşe katıldığını hatırlatarak, dünyanın değiştiğini, ekonomik krizlerin, terör saldırılarının, dünyadaki düzensizlikten kaynaklanan bazı sıkıntıların, insanları her yerde bulabileceğini ifade etti.

Davutoğlu, soğuk savaşın üzerinden neredeyse 25 yıl geçtiğini ancak geçen bu süreye rağmen hala büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalındığını söyledi.

Ülkeleri yöneten liderlerin birleşemediğini, bir dünya düzeni ortaya çıkaramadığını dile getiren Davutoğlu, son çeyrek yüzyıl içinde yeni bir kapsayıcı birlik, organizasyon veya mevcut organizasyonun dönüşümünün tesis edilemediğine değindi.

"Şimdi ordularımız oradan geri çekiliyor"

Davutoğlu, NATO, AB ülkeleri ve Türkiye de dahil olmak üzere bir çok ülkenin Afganistan'da birlikte çalıştığını anımsatarak, "Şimdi ordularımız oradan geri çekiliyor. Türkiye'nin, Kabil Havaalanı'nda misyonu devam edecek tabii ki ama son olaylar bize şunu gösterdi ki; güvenlik meselesi hala masa üzerinde duran bir mesele. Hatta Afganistan müdahalesinden ve daha sonraki Irak Savaşı'ndan sonra hala biz büyük bir sıkıntı yaşıyoruz. ABD güçleri Irak'a neden gitti istikrar getirmek için ama şimdi baktığımız zaman çok tehlikeli bir terör örgütü DEAŞ veya IŞİD ve hangi isimle ifade ederseniz edin ama İslam ismini kullanmayın sadece, çünkü İslam'ın mantalitesi ve felsefesiyle uzaktan yakından alakası yok, onlar orada" diye konuştu.

"Baas ideolojisi bir soğuk savaş ideolojisidir"

Davutoğlu, Doha'da yaptığı konuşmayı da hatırlatarak, konuşmasında "tarih her zaman geç de olsa yolunu bulur" dediğini belirtti.

"Demokratik dönüşümler esasında 1990'larda olmak durumundaydı çünkü Doğu Avrupa bu sürece girmişti 1990'larda ama uluslararası camia o dönemlerde destek vermemişti Kuzey Afrika'nın belli taleplerine ve bu ertelenmişti ve halı altına süpürülmüştü" diyen Başbakan Davutoğlu, "Bu sefer esasında bu bir ideolojik yapı değil çünkü genç nesiller ideolojik kaynaklardan geliyor. İslamcı olsun, liberal olsun hepsi demokrasi istiyor ve siyasi yapılar esasında soğuk savaş döneminde kurulmuştu. Baas ideolojisi bir soğuk savaş ideolojisidir. Ortadoğu'daki totaliter rejimler soğuk savaş ideolojileridir" ifadesini kullandı.

Bu gençlerin Ortadoğu'da, 2011 yılında başarılı olmalarıyla umut ışığı ortaya çıktığını ancak 2013 yılında karşı devrimler, askeri müdahaleler ve darbeler gerçekleştirildiğini ve Suriye'de yüz binlerce insanın öldürüldüğünü anlatan Davutoğlu, Suriye'deki eski soğuk savaş mantalitesinin hala hayatta olduğunu belirtti.

Başbakan Davutoğlu, "Eğer bir devlet, ülkesinin üçte ikisini kontrol edemiyorsa o onun başarısı değil, uluslararası camianın, Avrupa'nın başarısızlığıdır, hepimizin başarısızlığıdır çünkü biz, ılımlı genç, Arap, kahramanvari bu nesle destek vermedik. Onlar hayatını kaybettiğinde, onlar kimyasal silahlarla öldürüldüğünde, hapse atıldığında biz onlara destek vermedik, daha sonra da terörist bir rejim geldi ve DEAŞ Musul'u ele geçirene kadar da Esad rejimiyle DEAŞ veya IŞİD arasında taktiksel bir işbirliği vardı çünkü Esad rejimi şehirlere saldırıyordu ama kara gücü yoktu."

Esad'ın zulmünün devam ettiğini, DEAŞ militanlarının da orada olduğunu kaydeden Davutoğlu, çok büyük bir jeopolitik sıkıntının ortada durduğunu vurguladı.

"Türkiye bir istikrar adası"

Önlerinde jeopolitik, ekonomik, siyasi ve güvenlik olmak üzere 4 büyük sıkıntı olduğunu ve bu sıkıntıların hepsinin hala durduğunu ifade eden Davutoğlu, karamsar olmak istemediğini ancak "realistik, gerçekçi olmak" durumunda olunduğunu söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Hem revizyon yapmamız lazım hem realistik olacağız. Avrupalı meslektaşlarımla geçen yıl burada bir toplantı yapıyordum ve Ukrayna'yla Suriye'yle ve diğer ülkelerle alakalı sorular geldiğinde ben şunu söylemiştim. 'Bugün üç tane ülke kategorisi var' demiştim. Birincisi bazı ülkeler vardır ki hem vizyonları vardır hem de ülkelerini yönetecek kapasiteleri vardır. Yani vizyoner yaklaşımdır bu, geleceğe yönelik olarak adımlar atabilirler. Bu ülkeler çok fazla değildir ama bu ülkeler yükselmeye devam edecektir. Türkiye bunlardan bir tanesidir, bizim 2023 vizyonumuz var. Türkiye bir istikrar adasıdır kendi coğrafyası içerisinde. 8 tane kırılgan devletin arasında Türkiye bir istikrar adasıdır."

"Kapsayıcı kimliği desteklemeliyiz"

Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kimlikler değişiyor, vatandaşlık Avrupa'da temel kriter, Türkiye'de de her yerde böyle. Ama bu vatandaşlık konsepti, kavramı sıkıntılarla karşılaşıyor. Bizler kapsayıcı kimliği desteklemeliyiz çünkü çeşitlendirilmiş kimlikler, bir ulus devleti içerisinde veya bir kıta içerisinde varsa, bir tarafta PEGIDA üyeleri var, bir tarafta DEAŞ üyeleri var aynı Avrupa içerisinde iki tane mantalite.

Evvelsi gün bir gazeteye bir mülakat vermiştim ve şunu söylemiştim, bu PEGIDA da diğer tarafta da IŞİD veya DEAŞ bunların her ikisi de birbirlerine zıt mantaliteler ama birbirlerine çok yakın mantaliteler olarak duruyorlar. Çünkü kimlikte referans çok dar bir halkayı içerisine alıyor. Bizim şu andaki en büyük sıkıntılarımızdan birisi bu."

'Türkiye için 20 sene önce bir sıkıntıydı"

Bunun, Türkiye için 20 sene önce bir sıkıntı teşkil ettiğini, iktidara geldiklerinde en büyük sıkıntılarının bu olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Çünkü Türkiye'deki vatandaşların büyük bir kısmı siyasi süreçten dışlanmış hissediyorlardı kendilerini. Mesela Türkiye'deki gayrimüslim topluluklar… Gayrimüslim toplulukların liderleri ile 2 hafta önce bir akşam yemeği yedim ve bazı anekdotlar paylaştılar bizlerle. Kendilerini ve toplumlarını Türkiye'de eşit vatandaş olarak eskiden hissetmediklerini ama şimdi artık bunu böyle hissettiklerini söylediler. Benim Dışişleri Bakanı olduğum zaman yaptığım ilk beyanlardan ve verdiğim ilk talimatlardan biri şuydu, 'bütün büyükelçilere, Türkiye'deki dini liderler, patrikler de dahil olmak üzere, ister Ermeni Patriği ister Süryani Patriği olsun, bizim büyükelçilerimiz tarafından havaalanında karşılanacaklar ve ben Dışişleri Bakanı olarak nasıl karşılanıyorsam, onlar da öyle karşılanacaklar' dedim. Ama tabi bu zor geldi ilk başta. Bir çok dini vakıf, esasında 1930'larda onların hakları ellerinden alınmıştı, 3-4 sene evvelinde, onların hakları geri verildi. Ben, 'hiçbiriniz için' dedim, artık 'azınlık' demiyorum, çünkü sizler eşit vatandaşlarsınız ister Musevi olsun, ister Süryani olsun… Biz son 4-5 yıl içinde bunu başardık."

İkinci grubun Kürtler olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, Kürtler için Kürtçeyi akrabalarıyla veya başkalarıyla konuşma şanslarının bulunmadığını bir çok sınırlama, kısıtlama olduğunu hatırlattı.

Davutoğlu, "TRT özel bir kanal açtı. TRT ŞEŞ olarak açılmıştı ama şimdi 'TRT Kürdi' oldu bu kanalın ismi. Doğu Anadolu'ya ben gittiğim zaman elbette ki bazen çok fazla konuşamıyorum ama bazen az da olsa Kürtçe konuşabiliyorum oradaki insanlarla ve şimdi Kürtçe siyasi propaganda bile yapılabiliyor. Bu kapsayıcılıktır. Hala bir sıkıntı var tabi ki bu konuda.. " şeklinde konuştu.

Mütedeyyin insanların da benzer sıkıntıları olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Örneğin başörtüsü sıkıntısı. 15 sene önce bir milletvekilimiz, seçilmiş bir milletvekili, halkın oyuyla gelmiş bir milletvekili, Parlamento'ya gitmişti başörtüsüyle ve diğer bütün milletvekilleri ayağa kalkıp ona karşı bağırmışlardı ve onun Parlamento'yu terk etmesini istemişlerdi, hatta onu buna zorlamışlardı. Şimdi başörtülü veya başörtüsüz veya kıyafet olarak ne istiyorsa, bu kişisel bir tercih… Bizim varmak istediğimiz nokta, başarmak istediğimiz şey zaten bu, kapsayıcılık. Ama gerçekten çok büyük bir ilerleme kaydettik bu konuda Türkiye'de. Elbette ki hala bunun üzerinde çalışıyoruz ama tarihin hiç bir zaman sonu yoktur, her zaman sıkıntılar veya atılacak adımlar devam eder. Ama amacınız nedir, niyetiniz nedir, nasıl bir toplum yaratmak istiyorsunuz? Bizim için bu bir ilke."

"Musevi cemaati bu ülkenin insanları"

Şansölye Merkel ile konuştuğunda "Bütün Türkler orada olacaktır, hepsi teröre karşı olacaktır" diyerek, bunun teminatını verdiğinin altını çizen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Dışişleri Bakanıyken yaşadığım en zor andı. Almanya'ya gittiğimde 2012 yılı Aralık ayıydı, bütün farklı şehirlerde ırkçı örgüt tarafından öldürülen insanların aileleriyle bir araya geldim. Polis, bu cinayetleri 7-8 sene öncesine doğru soruşturduğunda mesela kocasını kaybeden bir kadına şunu sormuşlardı, 'Kocanızı siz mi öldürdünüz, kocanızı başkalarıyla birlikte mi öldürdünüz…' Daha da acı olanı şu, Türk halkı öyle bir algılanıyor ki 'bir kadın, kocasını öldürebilir veya birbirini öldürür' diye düşünülüyor. Ama hiç akıllarına gelmiyor ki bir ırkçı örgüt bunları katletti diye. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor, Pariste'de böyle. Nerede terörizm olsa, kim yaparsa, biz ona karşı orada olacağız. Ama aynı dayanışmayı görmek istiyoruz. Berlin'in göbeğinde cami yakılıyor, Almanya'da sadece geçtiğimiz yıl 90'ın üzerinde cami, son 1-2 ayda onlarca cami saldırıya uğradı, aynı dayanışmayı ben bu saldırılarda da görmek istiyorum."

Başbakan Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakıldığında ilk defa Süryani cemaati için İstanbul'da kilise inşa edeceklerini bildirdi. Hristiyan cemaatin kiliseye ihtiyacı olmadığını söyleyen Davutoğlu, "Süryani cemaati için orada özel bir kilise yapılması istendi" dedi.

Davutoğlu, Türkiye'deki sinagogların da koruma altında olduğuna dikkati çekti. Karaköy'deki büyük sinagogun bir kaç sene önce saldırıya uğradığını hatırlatan Davutoğlu, "Musevi cemaati, oradaki insanlar yabancılar değil ki onlar, bu toprağın insanları, Müslümanlar gibi Hristiyanlar gibi. Vatandaşlığın kapsayıcılığı devletler için önemlidir ama daha önemlisi şudur ki Avrupalılık kimliğidir" değerlendirmesinde bulundu.

"Bunu bana kimse bu şekilde söyleyemez"

Başbakan Davutoğlu, Paris'te kendisine "Avrupa-Türkiye ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusunun sorulduğuna değinerek, "Biz, Avrupalılar' dediğiniz zaman o 'biz'in içerisinde zaten bütün Türkler de var. Hiç kimse bana diyemez ki 'Bizler Avrupalılar ve siz Türkler'. Bunu bana kimse bu şekilde söyleyemez" ifadelerini kullandı.

"Biz, Avrupa Birliği'nin en üst üyesi değiliz, hala havaalanının üzerinde bizim uçağın döndüğü gibi dönüyoruz, tur atıyoruz" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

"Ama bizler, Avrupa tarihinin ve modern çağdaş Avrupa'nın da birer parçasıyız. 45 milyon Müslüman yaşıyor Avrupa'nın içerisinde ve neredeyse 7 milyon Türk yaşıyor Avrupa'da. Bu insanlar burada yaşıyor ve geri dönmeyecekler. Biz de kapsayıcı bir Avrupalı kimliği istiyoruz ama Kutsal Roma Germen anlayışı varsa özür dilerim ama o Avrupa bitti artık."

Başbakan Davutoğlu, kapsayıcı Avrupa kimliğinin nasıl inşa edileceğine odaklandıklarını vurgulayarak, "Etnisitesine, dini veya mezhebine bakılmadan biz, herkesi Türkiye içerisinde vatandaş kabul ediyoruz, bu hep böyleydi" dedi.

Türkiye'deki büyümenin reel bir büyüme olduğunun altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bu gerçek bir büyüme. Bu bizim ulusumuzun çalışmasının eseri, bu alın terimizin eseri. Dolayısıyla bunu tehlikeye atamayız, bundan ödün veremeyiz. Bu ülkemizin, vatandaşımızın alın teridir. Avrupa içerisinde bu büyük sıkıntı, sürdürülebilir kalkınma nasıl sağlanacak? Bugün bir çok gazetede 'resesyon geliyor' başlığını gördüm. Hayır resesyon zaten gelmiş, resesyon zaten var. Daha da kötüye gidiyor. Birinci sıkıntı ile ikinci sıkıntı arasındaki ilişkiye baktığımız zaman 1929 ekonomik krizinden sonra neler yaşandığını unutmayın lütfen.

Avrupa kıtasında ırkçılık yükselişe geçti. Şimdi de bir ekonomik kriz yaşandı. Şunu hissediyorsanız, 'Bundan biz sorumlu değiliz' diyorsanız, peki soru şu 'Kim bunun sorumlusu?' 1930'larda Yahudiler idi. Naziler Yahudileri suçladılar, şimdi PEGİDA için de Müslümanlar. PEGİDA da Müslümanları suçluyor. Bu iki mantık arasında hiç bir fark yok. Tarih bağlam içerisinde, tarihi benzerlik içerisinde baktığımız zaman eğer işsizlik başlıyorsa, sosyal yapı içerisinde hemen dışlayıcı bir yaklaşım ortaya çıkıyor. 1990'larda Türkiye'de ekonomik kriz yaşandı ve hükümet demedi ki biz başarısız olduk, başka birçok faktöre suçu atmıştı. Şimdi aynısı burada Avrupa içerisinde yaşanıyor."

Türkiye'de kapsayıcı siyaset ve sürdürülebilir kalkınma vizyonu bulunduğunu belirten Davutoğlu, üçüncü konunun demokratik istikrar olduğuna işaret etti.

Bazı ülkelerde neredeyse 20-30 sene seçim yapılmadan, bazı liderlerin ülkeleri yönettiğini ve bu ülkelerde istikrar bulunduğunun söylendiğini anlatan Davutoğlu, bu istikrarın meşruiyet testinden geçemeyeceğini dile getirdi.

"Avrupalı liderler Türkiye'nin üyeliğinin ne kadar kıymetli olduğunu bir gün anlayacaklar"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliğinin genişlemesinin durdurulması veya dondurulması kararı alınması halinde Türkiye'nin tavrına yönelik soru üzerine de şu değerlendirmelerde bulundu:

"Elbetteki dondurulmayı istemiyoruz. Sayın Juncker ile konuştuğumda, dondurma dediğinde neyi kastediyor, bunu da soracağım, daha fazla izahat gerekiyor. Siz tarihi donduramazsınız, tarihin akışını donduramazsınız. Bazen tarih size ne yapmanız gerektiğinizi dikte eder. Dinamik olan bir süreci de dondurmanız mümkün değil. Şuna inanıyorum ki Avrupalı liderler Türkiye'nin üyeliğinin ne kadar kıymetli olduğunu bir gün anlayacaklar."

Davutoğlu, geçmişte Türkiye'nin ekonomik olarak zayıf göründüğünü ve Avrupa'ya bir yük olacağının söylendiğini, şimdi ise Türkiye'nin çok kuvvetli olduğunun ve girerse AB'de sorun yaşanacağının dile getirildiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:

"(Türkiye'nin nüfusu çok yüksek) diyorlar, 'Avrupa Parlamentosu'nun üçte biri Türkiye'ye geçer' diyorlar. Eğer Avrupa'nın nüfusunun üçte birini biz oluşturacaksak, Avrupa Parlamentosu'nun üçte birini de biz oluşturacağız, bu matematiktir, bunda gücenecek bir şey yok. Burada özgüven meselesi, eğer birini kabul etme konusunda çok gergin davranıyorsanız o bir zafiyet göstergesidir, kendinize güvenmediğinizin göstergesidir. Eğer kendinize güveniyorsanız bizi alırsınız. AB bizi alırsa AB'de mutlu olur, biz de mutlu oluruz. Dinamizmiyle Türkiye bir kıymet olarak ortaya çıkar. Eğer AB bizi almazsa da biz de buzdolabında beklemeyiz, dondurulacağız mı, dondurulmayacak mıyız bakmayız ona. Tarih devam eder, tarih buna karar verir. Gelecekte ne olacağına tarih karar verir."

Davutoğlu, Türkiye'nin AB üyeliğinin son 2-3 yıldır dondurulmuş vaziyette olduğunu, bu sürede sadece 1 faslın açıldığını ve bunun Türkiye'den kaynaklanmadığını belirterek, "Bugün bu blokajlar kaldırılsın, ertesi gün belki bütün fasılları açabiliriz, bunların birçoğunu da ertesi gün kapatabiliriz. Türkiye'nin performansı başka ülkelerle, AB içindeki ülkelerle kıyas bile götüremez" dedi.

"İleriye doğru gideriz"

Başbakan Davutoğlu, başka bir soru üzerine de Türkiye'nin Arap Baharı'ndan önce Ortadoğu'daki komşuluk ilişkileri için 4 temel prensibini ortaya koyduğunu bunlardan birisinin "yüksek düzeyde siyasi diyalog" olduğunu söyledi. Türkiye'nin tüm komşularıyla yüksek düzeyli işbirliği mekanizmaları oluşturduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Musul Sünni bir şehirmiş, Basra Şii bir şehirmiş, Erbil Kürt şehriymiş, Kerkük Türkmen şehriymiş, bunlara hiç bakmadık. Bizim tarihimizde etnik bazlı bir şehir kültürü yok. 52 tane anlaşma imzaladık bir günde Irak ile, 48 tane de Suriye ile. Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün olarak 4 ülke için vizesiz serbest ticaret bölgesi oluşturmak istiyorduk. Bizim vizyonumuz buydu ve hala da böyle bir vizyonumuz var ama maalesef muhatabımız kalmadı. Irak'ta, bir değişiklik oldu, Haydar Abadi geldiğinde, ben Irak'a gittim, yeni bir başlangıç oldu, kendisi de Türkiye'ye geldi. Biz, yeni bir başlangıca imza attık geleceğimiz için. Çünkü Irak'ta olan biten her şey terörden kaynaklanıyor ama daha önceki Başbakan Maliki'nin mezhepçi politikalarından da kaynaklanıyor. Biz, muhatap bulduğumuz anda adımlarımızı hemen atar ileriye doğru gideriz. Bizim komşuluk bölgemizde yaşadığımız sıkıntılar bunlar. Tarihin akışı içinde rejimlerin vahşetlerine rağmen, terörist tehditlere rağmen Türkiye yine yeni Ortadoğu ile yeni Balkanlar ile yeni Kafkaslar ile ekonomik karşılıklı bağımlılık ilkesi üzerine çalışmaya devam edecek."

"Enerji faturamız neyse cari açığımız da o kadar"

Davutoğlu, Gazprom'un "Ukrayna'nın transit güzergahtan çıkarılacağı ve Türkiye'nin onun yerini alacağı" yönünde açıklama yaptığının hatırlatılması üzerine Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı duyan bir politika izlediğini belirterek, Türkiye'nin Ukrayna ve Rusya ile iyi ilişkileri olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Bu enerji konusunda elbette ki biz herhangi bir kriz yaşanırsa Rusya ile Ukrayna arasında gaz transferi konusunda, bundan mutlu olmayız ama Türkiye, zaten Rus gazının Batı Akım Projesinde Ukrayna ile de beraber çalışıyor. Bu, bizi de etkiler" dedi.

Enerjinin Türk ekonomisi için temel bir mesele olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bizim enerji faturamız neyse bizim cari açığımız da o kadar, 60 milyar dolar. Türkiye, büyüyen bir ekonomi, esasında daha fazla enerjiye de ihtiyacımız var. Türkiye'ye herhangi bir yerden gelecek olan herhangi bir yeni güzergah varsa Türkiye buna açıktır. Ukrayna'ya alternatif olarak söylemiyorum, gelecek olan Azerbaycan ile beraber TANAP, Irak'la birçok projemiz var. İran'la da var. Dolayısıyla umuyoruz ki Türkiye ile Avrupa arasındaki enerji işbirliği, daha da efektif, daha da etkili olacak ama Türkiye'nin enerji konusunda Türkiye'nin işbirliğine ihtiyaç duyan AB, Türkiye ile enerji faslını açmıyor. İşte bunu anlamıyoruz."

Davutoğlu, Ortadoğu'daki gelişmelere ilişkin bir soru üzerine Mısır'da darbe olduğunda AB'li bakanlara "Lütfen demokrasiye yardımcı olun. Seçilmiş bir cumhurbaşkanını deviren askeri rejime destek vermeyin" dediğini hatırlatarak şunları söyledi:

"Ama herkes bana Mısır'ın özel bir vaka olduğunu ve orada demokrasiye geçmek için daha vakit olduğunu söylüyorlar. Esasında Türk liderlerin 1980'lerde askeri darbe olduğunda AB aynen böyle söylüyordu. O zaman Avrupalılar bizi eleştiriyordu, ki haklıydılar, bizim liderlerimiz diyordu ki Türkiye, İsviçre değildir, Türkiye'nin zaman ihtiyacı var. Kaç yıl, 10 yıl mı, 20 yıl mı, 100 yıl mı? Kimse bilmiyor, gelecekte bir herhangi bir zaman. Biz, bunu bekliyoruz işte. Avrupa'dan ne bekliyorduk, demokrasiyi Doğu Avrupa'da nasıl finanse ettiyseniz, çok büyük bir başarı oldu 90'larda. AB, ABD, Türkiye, hep birlikte biz, genç demokrasileri Ortadoğu'da finanse edebilirdik. Esasında terörle savaştan çok daha ucuza gelirdi. Şimdi milyarlarca doları terörle mücadele konusunda veya mülteci sorunlarını çözme konusunda harcıyoruz."

———–

Davutoğlu AB'ye sert çıktı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, başbakan sıfatıyla ilk Brüksel ziyaretini gerçekleştirdi. Davutoğlu Türkiye'nin AB sürecine ilişkin olarak, "Buzdolabının önünde donmayı bekleyecek değiliz, tarih kararı verecektir" dedi.

Başbakan olarak ilk Brüksel ziyaretini gerçekleştiren Ahmet Davutoğlu bugün önce Friends of Europe'un onuruna düzenlediği toplantıda konuştu. Paris'teki dayanışmanın ardından son derece zamanlı bir ziyaret gerçekleştirdiğini ifade eden Davutoğlu, IŞİD'in İslam'ın hiçbir anlayışıyla ilişkisi olmadığını vurgulayarak DEAŞ şeklinde ifade edilmesini ve 'İslam' kelimesi geçen kısaltmaların Avrupalılar tarafından da kullanılmamasını istedi.

Beşar Esad'ın gelişmelerden istifade ederek kendini Batı'nın gözünde karşılaştırmalı olarak 'iyi çocuk' gibi göstermeye uğraştığını anlatan Davutoğlu, bu yanılgıya düşülmemesi gerektiğini savundu. Davutoğlu Türkiye'nin komşularının AB'nin de komşuları olduğunu belirterek "Türkiye ne kadar güvende ise AB de o kadar güvendedir" dedi.

Juncker'in planına eleştiri

AB-Türkiye ilişkilerine ilişkin olarak da konuşan Başbakan hava muhalefeti nedeniyle Brüksel'e inmekte geciktiği için konuşmasına bir saat geç başlamasına neden olan uçağını örnek vererek şunları söyledi:

"Türkiye olarak biz Brüksel'e inmeye çalışan ama elimizde olmayan sebeplerle havada tur atmak zorunda kalan uçak gibiyiz. Daha fazla beklemek istemiyoruz. Bilinmelidir ki tarih Fukuyama'nın dediği gibi sona ermiş değil. Hiç olmadığı kadar hızlı şekilde akmaya ve değişmeye devam ediyor. Bu nedenle Komisyon Başkanı Juncker'in genişlemeyi 5 yıl kadar dondurmak istemesi hususunda hiç mutlu değiliz. Görüşmem sırasında bunu kendisiyle de konuşacağım. 60 yıllık dinamik bir süreç bir kişi tarafından dondurulamaz. Oturup buzdolabının önünde donmayı bekleyecek değiliz. Tarih hepimizin yerine kararı verecektir."

AK Parti'nin Brüksel'deki ofisinin resmi açılışını yaptıktan sonra Davutoğlu Avrupa Konseyi'ne geçerek burada Konsey Başkanı Donald Tusk ile görüştü ve sonrasında ikili görüşmeye ilişkin sırayla kısa demeçler verdi.

Tusk konuşmasında Türkiye'nin kriterleri yerine getirmesi halinde yeni fasıllar açmaya devam edeceklerini ifade etti. Charlie Hebdo saldırılarına değinen basın ve ifade özgürlüğünün AB değerlerin açısından önemini hatırlatan Tusk şunları söyledi:

"Karikatürler ile ilgili farklı görüşlere sahip olabiliriz ancak önemli olan temel hak ve ortak değerlerimizdir. Emin olun Avrupa içerisinde de bu konuda tartışmalar var ancak yine de ifade özgürlüğünü savunuyoruz. Bu bağlamda teröre karşı olan işbirliğimizi de arttırma noktasında mutabık kaldık. Ekonomi alanında da Gümrük Birliği'ni modernize etmek arzusundayız. Suriye'den gelen sığınmacılar konusunda Türkiye'nin adımlarını takdire şayan buluyor ve politik desteğimizi sürdüreceğimizi bildiriyoruz. Son olarak Kıbrıs meselesinin de barışçıl yollarla ve adaletli şekilde çözümü için birlikte çalışmaya devam edeceğimiz konusunda mutabık kaldık."

Başbakan soru almadı

Tusk'dan ardından Davutoğlu da görüşmeye ilişkin şu bilgileri paylaştı: "İlişkilerimizi değerlendirdik ve Türkiye olarak artık müzakerelerde 17. faslı yakında açmayı umut ettiğimizi ilettik. İkinci olarak Gümrük Birliği çerçevesinde TTIP (ABD-AB Serbest Ticaret Anlaşması) konusunda Türkiye'nin de anlaşma içerisinde yer almasının önemini dile getirdik. Üçüncü önemli konu da vize serbestliği ve belirlenmiş olan yakın zamanda hayata geçirilmesi ve yeni engeller çıkarılmaması oldu."

Bu görüşmenin ardından Başbakan Davutoğlu Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile bir araya geldi. Davutoğlu gerçekleştirdiği bu görüşmeler öncesi veya sonrasında gazetecilerden soru almadı.

Davutoğlu'nun programı Brüksel'deki Türk toplumu ile bir araya geleceği UETD etkinliği ile son bulacak.

Ajanslar-Dw

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.