DÜNYA
okuma süresi: 13 dak.

Çelik'ten hükümete üretim ve ekonomi dersi

Çelik'ten hükümete üretim ve ekonomi dersi

Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı, İktisatçı İrfan Çelik ülkede zeytincilikte örgütlü üretime geçilmesi, köy köy kooperatifleşme ya da benzeri bir örgütlenme yapısı içerisinde hasattan başlayarak zeytinyağına uzanan süreçte örgütlü bir işbirliği içerisinde olunması halinde zeytincilik alanında ilerleme kaydedilebileceğini kaydetti.

Yayın Tarihi: 04/01/16 08:01
okuma süresi: 13 dak.
Çelik'ten hükümete üretim ve ekonomi dersi
A- A A+

Devletin kuralları koymak ve denetim yapmakla yükümlü olduğunun altını çizen ancak mevcut durumda bir vizyondan bahsedilemeyeceği eleştirisinde bulunan Çelik, Tarım Bakanları hakkında da sert konuştu. Geçmiş Tarım Bakanı Önder Sennaroğlu hakkında "Gelmiş geçmiş en kötü bakandı" diyen Çelik, Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali hakkında ise, "Gelene bakıyorum, bilmediğini dahi bilmeyen en tehlikeli adamdır" dedi. Gündemde olan su tartışmalarına da dikkati çekerek "Şu anda su konusunda kavga veriyorlar ya, boşuna" diyen Çelik'e göre su konusundan önce yapılması gereken toprağın yönetimi. Suyun kamuya ait olduğu üzerinde de duran Çelik, "Suyun yönetiminde esas amacımız ne kadar az kullanarak ne kadar üretebiliriz olmalı" şeklinde konuştu.

Kıbrıs Postası - Meryem Ekinci

Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı, İktisatçı İrfan Çelik, zeytincilik alanından ülkedeki üretim vizyonuna, suyun yönetiminden, Güney'le zeytincilik alanında yapılan girişimlerin Kıbrıs sorununun çözümüne endekslenmesine dek bir çok alanda hem bir zeytin uzmanı hem de iktisatçı olarak çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

"Tükenmişlik sendormuna sokan uygulamanın son safhasındayız"

Öncelikle, Kalyoncu Hükümeti'nin Reform Hükümeti olarak lanse edilen hükümete ve Tarım'dan sorumlu bakanlığın çalışmalarına dair eleştiride bulunan İrfan Çelik, şöyle konuştu:

"Herhalde Tarım Bakanlığı, reform kelimesinin anlamını dahi anlamamış. Özellikle gelişmiş, çağdaş bir ekonomide, herhangi bir ekonomik programın belirli bir sektörü desteklemesi için, desteklenip desteklenmemesi, destekelencekse gizli olan potansiyelini ortaya çıkarılabilmesi, verimsizliğin giderilmesi, üretim oranıyla ilgili sorunların giderilmesi anlamında elinizde güvenebileceğiniz istatistiki veri olabilmesi lazım. Bunun da birinci olmazsa olmazı kayıttır. Zaten hiçbir sektörle ilgili 41 yıldır hiçbir şey yapılmadığı için maalesef bugün geldiğimiz onursuz bir yaşama mahkum edilme, bir maaş için hem demokratik iradeyi ortadan kaldırma veyahut da onu görmezden gelme veyahut da napalım buna razı olmak durumundayız gibi insanları çaresizlik sendromuna daha da beteri tükenmişlik sendorumuna sokan bir uygulamanın son safhasındayız şu anda.

Bu hükümet reform hükümetiyse ilk yapması gereken elimizdeki potansiyelin ne olduğunu belirlemektir. Elimizdeki zeytin ağaçlarını ki uydudan çok kolaylıkla yapılabiliyor belirlenmesi ve susuz arazideki zeytin ağaçlarının ayrı bir sınıf altında, sulu tarım yapılan bölgelerdeki zeytin ağaçlarının ayrı bir sııflandırma altında, bir de alçak ve yüksek ormanlardaki zeytin ağaçlarının ayrı bir sınıf altında belirlenmesi gerekiyor. Bunların her birine verilecek destekler, bu 3 kriter altında bizi farklı bir noktaya getirecek. Bütün zeytin ağaçlarına aynı desteği veremezsiniz. Her birinin kendine göre kolaylıkları, mali dezavantajları var. Örneğin alçak ormanlardaki zeytinlerde sulama yapamazsınız ama oradaki ağaçların daha iyi korunması ve topraktaki erozyonun önlenmesi için çalışabilirsiniz."

"Bilmediğini dahi bilmeyen, en tehlikeli adamdır"

Çelik, Yorgancıoğlu ve Kalyoncu hükümetlerindeki tarımdan sorumlu bakanlara dair de eleştirilerde bulunarak, "Bu ülkede gelmiş geçmiş en kötü bakandı Sennaroğlu. Gelene bakıyorum, bilmediğini dahi bilmeyen en tehlikeli adamdır. Çok konuşuyor. Çok konuşan adam boş konuşan adamdır. Bunun gibi biri geldiği zaman daha da boştur. Dairenin içini de boşaltmış durumdadır" dedi.

"Yönetim uyku halinde"

Bütün dünyada toprağın korunmasının çok büyük bir sorun olduğuna dikkati çekerek, ülkemizde bunun dikkate dahi alınmadığını savunan Çelik, "Gelen selli yağmurlar maalesef 1 santimetresi bin yılda oluşan toprağın en kaliteli, en üretken kısmını alıp götürüyor ve biz aval aval bakıyoruz. Denizin rengi değiştiğinde toprağın oraya vardığını görüyoruz. Bu kadar uyku halinde olan bir yönetim biçimiyle hayatımızı şu anda idame ettirmeye çalışıyoruz" dedi.

Zeytincilikte örgütlü üretim

Çelik, Ladolia çeşidi zeytinin kök saldığı ülkemizde, zeytincilik alanında gelişme yaşanabilmesi için yapılması gerekenlere dair de öneriler ortaya koydu.

Zeytincilik alanında örgütlü üretime geçilmesi gerektiğini kaydeden Çelik, şöyle konuştu:

"Rakamlar belli olduktan sonra, zeytincilikte örgütlü bir üretim yapısına geçmemiz lazım. Burada 4 tane temel ekonomik kriter var. Bir tanesi ada ekonomisi olduğumuz için, küçük ölçekli bi üretim merkezi olduğumuz için, her bir üretim merkezinin her bir parselin zeytincilik yapan aile anlamında küçük olması. Bunu aşabilmenin tek yolu işletme anlamında zeytincileri toparlama, bir araya getirmedir. Bunu en basit anlamıyla bir köy kapsamında yapabiliriz. Bu da bize kooperatifçiliği empoze ediyor. Avrupa Birliği kooperatifçilik yasalarıyla uyumlaştırılmış bir kooperatifçilik yasasına ihtiyacımız var. Şu adaki yasa siyasi müdahaleye çok açık ve AB'nin öngördüğü kriterlere de uymuyor.

İkinci önlemimiz zeytinyağı kalitesi anlamında. Toplu, örgütlü bir üretim yapısına ihtiyacımız var. Burada 2'inci ve 3'üncü.iş olarak yapılan zeytincilikte hafta sonları aile fertleriyle birlikte 400-500 kiloyu hasat etmeniz lazım ki değirmene gidesiniz. Bu da çok uzun zaman alıyor. Uluslararası zeytin konseyinin uygun gördüğü kriter, 2.5 saatir. Hasat edildikten 2.5 saat içerisinde zeytin değirmene gidip hasat edilmek zorundadır. Bunu yapamadığınız takdirde zetyinde asit yükselmeye başlıyor, zeytinyağının kalitesini kaybediyorsunuz.

Burada komünal bir modelle 5 kişinin birleşip 1 kişinin bahçesini çok kısa bir süre içerisinde toplayıp, sözleşmeli işletmeci dediğimiz değirmenlerle o ürünün hiç beklenmeden, o değirmende işlemin yapılacağı makineye başka birinin zeytini alınmaması kaydıyla olması lazım. Örgütlenmek size 2 türlü yarar sağlıyor. Değirmene sürekli olarak mal vermeniz lazım ki değirmen de para kaybetmesin, sizin de yeteri kadar süratlı olmanız lazım ki zeytinyağının kalitesi kaybolmasın. Bunu yapamadığımız sürece AB'nin öngördüğü normlarda yetiştiricilik yapsanız, doğru sulama yöntemleri, doğru gübreleme, doğru hasat ve ilaçlama yapsanız dahi değirmende biz bu kaliteyi tutturamadığımız için kaliteyle ilgili bütün kriterleri kaybediyoruz. Örgütlü yapıda toplu hasat, toplu ilaçlama ile maliyeti de düşürüyoruz. Toprağın biz artık sürülmesini istemiyoruz. Artık otların biçilmesi yönteminin uygulanmasını istiyoruz. Toprağın çöleşmesini önlüyor. Kooperatif altında yasalaşmadan da örgütlü yapıyı kurabiliriz. Bir şeyi beklememiz lazım çünkü bekleyecek zamanımız kalmadı."

"Ne akıl, ne bilgi, ne vizyon var"

Çelik devamında ise devlet üretme çiftliklerinde tohum ve fidan yetiştiriciliğinden, ülkesel kalkınma planlarına dek uzanan uygulamalara dair şöyle konuştu:

"Eğer zeytincilikte reformdan bahsediyorsunuz Gıda Güvenliği Yasası altında değirmenlerin yasal çerçevesinin belirlenmesi ve kontrol edilmesi gerekiyor. Burada devlet eğer varsa bu kuralları koymakla ve denetimi yapmakla yükümlüdür. Böyle bir siyasi irade yok. Bir kalkınma planının başarılı olması için akla, ondan sonra da bilgiye, bu ikisinin sentezinden çıkacak vizyona ihtiyacınız var. Şu anda ne akıl var, ne bilgi var, ne vizyon var. Bu 3'ünü bir araya getirirseniz eğer, stratejik kalkınma planına ihtiyacımız var ülkesel anlamda. Stratejik kalkınma planından sonra bir stratejik kalkınma programına ihtiyaç var, bunun için de siyasi iradeye ihtiyaç var. Bu da yetmiyor o programın paydaşlarla olması lazım. Muhalefeti, üreticiyi ikna ederek tüm paydaşların inandırılması gerekir. İnanmadığınız bir şeyi başaramazsınız.

Burada devlet üretme çiftlikleri devreye giriyor. Devlet üretme çiftlikleri bugün tohumculuk ve fidancılıkta ülkeyi dünyada lider konuma sokabilecek bir imkana sahip. Tohumculuk ve fidancılık bugün en yüksek katma değeri elde ettiğiniz tarım kollarındandır. Bugün Holanda'yı İsrail'i dünyada en yüksek tarımdan gelir elde eden ülkeler olmasının esas nedeni, kendi üniversitelerinde yaptıkları bilgi ve teknolojiyi, kendi üreticileriyle birlikte kamusal bir program dahilinde ortaya çıkarmalarıdır. Biz Ladolia'nin fidanını dahi bulamıyoruz. Fidanları dahi yeterince yetiştirilmiyor.

"Su konusunda kavgayı boşuna veriyorlar"

Çelik, suyun yönetimi konusuna da değinerek, suyun yönetimi kadar toprağın yönetiminin de bir o kadar önemli olduğunun altını çizerek, "Tarımsal araştırmayla bir takım unsurların belirlenmesi lazım demiştik. Bizim Stratejik Kalkınma Planı'nda şu anda su konusunda kavga veriyorlar ya boşuna veriliyor bu kavga. Su konusundan önce yapmamız gereken toprağın yönetimidir. Bu toprağın analizleri Tarımsal Araştırma tarafından Çukurova Üniversitesi'yle birlikte yapıldı. Bugün Kuzey Kıbrıs'taki btün ekilebilen arazinin kil oranı, kum oranı ve diğer özellikleriyle birlikte hepsini,n haritası çıkmış durumda. Dolayısıyla biz bir arazinin hangi kısmı için uygun hangi bitkidir, buna karar verecek durumdayız. Sadece toprağın yapısına bakamayız tabi buna karar verirken. Birlikte bakmanız gereken bir ürünün su izidir. 1 kilo zeytin üretebilmek için, 1 kilo hellim üretebilmek için ne kadar suya ihtiyacımız var? En az suyu kullanarak en yüksek ekonomik katma değeri nasıl yaratabiliriz? Bu sorunun cevabını bulmak mecburiyetindeyiz. Bunu bilmeden neyi ne kadar üreteceğimizi de bilemeyiz" dedi.

"Su kamunundur"

Dünyada suyun yönetiminin ise kamuya ait olduğunun altını çizerek, su yönetiminde hedefin az su kullanımıyla çok üretim olması gerektiğini belirten Çelik, "AB'de su yönetimi kamusal bir idare altında yönetilmektedir. Özel bir idareye verilebilecek bir şey değildir. Suyun idaresini elde eden ne kadar çok su satarsa, o su üzerinden az da olsa bir kar elde edecektir. Kapitalist sistemde amaç kar maksimizasyonu olduğu için doğal olarak ne kadar su satarım amacına hedefine ulaşmak isteyecektir. Oysa su yönetiminde esas amacımız ne kadar az su kullanarak biz 1 kilo sudan ne kadar zeytin üretebilirim dediğinizde, suyun miktarını azaltmak zorundayız" şeklinde konuştu.

"Bir anlaşma olmadan olamaz dediler"

Çelik, yaklaşık 4 yıldır Güney'deki zeytin üreticileriyle birlikte Kıbrıs zeytininin dünya pazarında yer alabilmesi için bir dizi öneri üzerinde de görüşmelerine rağmen, konunun Güney'deki muhataplarınca Kıbrıs sorununun çözümüne bağlandığını ifade ederek, çözüm öncesi ortak inisiyatiflere ihtiyaç duyulmasına rağmen bunun hayata geçirilmemesinin yarattığı duruma dikkati çekti.

Çelik şöyle konuştu:

"Bu 4'üncü yılım benim. Rum zeytincilerle birlikte ortak platform kurmaya çalıştım. İnanılmaz reaksiyon var, bir anlaşma olmadan biz böyle bir şeye giremeyiz diye. Gelin Kıbrıs zeytinyağını, hepimiz Kıbrıs ibaresiyle koyacağız ürünümüzü, 5 tane büyük şehirde, New York, Londra, Oslo, Moskova gibi şehirlerde bir Kıbrıs zeytin butiği açalım. Hem zeytinimizi hem zeytinyağımızı pazarlayalım. Birinin başındaki Rum ise yardımcısı Türk, birinin başındaki Türk ise yardımcısı Rum olacak. 5 değil 3 şehir ile başlayalım. Bu birlikteliği ortaya koyabilirsek ve Kıbrıs kimliğini her birimize de kazanç sağlayacak şekilde sürdürülebilir bir yapıya kazandırabilirsek, o zaman toplumumuza verebileceğimiz bir mesaj var. Biz birlikte yapabiliriz, birlikte sinerji yaratabiliriz dedik. Anlaşma olmadan olmaz dediler."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.