KÜLTÜR-SANAT
okuma süresi: 13 dak.

Zehra Şonya: "Sergi acıtınca düşünüyoruz!"

Zehra Şonya: "Sergi acıtınca düşünüyoruz!"

2013 Aralık ayında 10 yıllık aradan sonra İç Hatlar-İç Yapımlar sergisini açan Sanatçı Zehra Şonya; "Sergi biraz acıtmalıydı, çünkü acıtınca düşünüyoruz ve kadınlara dair sorunların görünür olması, algılanması ve tekrardan gündeme gelmesini istedim. Sergiyi gezenler ise tatminkârdılar fakat mutlu değildiler" dedi.

Yayın Tarihi: 14/07/14 10:00
okuma süresi: 13 dak.
Zehra Şonya: "Sergi acıtınca düşünüyoruz!"
A- A A+

Kıbrıs Postası - Eniz Orakcıoğlu

Akdeniz Avrupa Sanat Derneği (EMAA) Başkanı Zehra Şonya, ülkemizin hiçbir zaman bilinçli bir sanat politikasının olmadığına dikkat çekerek, "Kültür Dairesi Müdürü görevden alındı. Yaklaşık 1 buçuk, 2 senedir dairede üst düzey hiçbir yönetici yok ve alt düzey kademedeki memurlar kendi başlarına bir şeyler yapmaya çalışarak daireyi idare etmeye çalışıyorlar" dedi.

Kuzey Kıbrıs'ın ilk kadın heykeltıraşı, dernek olarak kendilerine yapılacak maddi katkıdan çok onun ötesinde bütünlüklü sanat politikalarına ihtiyaçları olduğunu belirterek, "Sanat politikalar ve ortaya koyacağımız vizyon doğrultusunda bütün kaynakların ve projelerin değerlendirilmesi gerekir" dedi.

Akdeniz Avrupa Sanat Derneği (EMAA) Başkanı, Kuzey Kıbrıs'ın ilk kadın heykeltıraşı sanatçı Zehra Şonya ile sanata dair yaklaşımları ve değerleri konuştuk. Ülkemizin değerli ve başarılı sanatçılardan biri olan Şonya, Kıbrıs Postası'na heykelden, çağdaş sanata doğru nasıl adım adım ilerlediğini ve Kıbrıs'ta yaşamın nasıl yaptığı sanata etki ettiğini anlattı. Şonya, Kıbrıs'a gelişiyle beraber yavaş yavaş ve zaman içinde işlerin değişmeye başladığını söyleyerek, "Heykel bölümünü okuduğum Hacettepe ve akademi korunaklı bir yerdi, fakat adaya geldikten sonra daha fazla yaşamın içinde olmaya başladım. Kıbrıs'ta yaşarken burada bire bir yaşamın ve problemlerin içinde yer alıyorsun. Böylelikle adım adım modern sanattan - Çağdaş sanata doğru yol aldım" dedi.

"Çağdaş sanat bu çağın sanat dilidir"

Sanatçı Zehra Şonya, heykel bölümü mezunu olduğu halde artık çağdaş sanat yaptığını belirterek, "Günümüzde çağdaş sanat denilen bir kavram vardır. Çağdaş sanatın, modern sanattan ne şekilde ayırabiliriz diye düşündüğünüzde, modern sanat, sanatın bicim dili ve estetiğiyle daha fazla uğraşan ve bu kavramları daha fazla önemseyen bir anlayışa sahiptir. Çağdaş sanatta ise estetik yerine daha çok düşüncenin yani kavramın öne geçtiğini görüyoruz, hatta ve hatta çoğu yerde estetiğin dışlandığına bile şahit oluyoruz. Daha çok düşüncenin ön plana çıktığı ve o derdi, o sorunu farklı bir şekilde anlatmaya çalışan, çoğu zaman politik veya güncel sorunlara odaklı sanat biçimidir. Modern sanat daha çok evrensel değerlerle uğraşmıştır ve benimsenmiştir, fakat çağdaş sanat veyahut güncel sanat dediğimiz şeyse sosyolojik ve siyasal problemleri de içine katan yeni bir biçim dili ve bu çağın sanat dildir" şeklinde konuştu.

"İşler benim açımdan değişmeye başladı"

Şonya, sözlerine şu şekilde devam etti; "Ben Hacettepe heykel bölümü mezunu olduğum için orada akademik bir eğitim sistemi aldık. Modern sanat veya klasik sanat ile ilgili teknikler, heykelin biçimlenmesi, boşlukla- uzamla ilişkili pozisyonu, durumu, kullandığınız malzeme, kil, taş ve metal ağırlıklı çalışılan bir gelenekten geliyorum. 2001'de mezun olarak 2003 yılında Kıbrıs'ta açtığım ilk sergimde ağırlıklı olarak bu işleri kapsıyordu. Tabi ki taş ve metali kullanarak da daha çağdaş bir dil yakalayabilirsiniz. O günlerde ben yine kavramlarla eserler yapıyordum ama sanırım soyut bicim dili eserlerimde daha çok görülüyordu. Yine o dönemlerde denge, boşluk, bu boşlukta düşüne bilme ve var etme durumu söz konusuydu. Yaptığım çalışmalarda cinsellik vardı ama bu cinsellik bugünkü çalışmalarıma göre biraz daha gizli ve yumuşak bir cinsellikti. Kıbrıs'a gelmemle birlikte yavaş yavaş ve zaman içinde işler benim açımdan değişmeye başladı. Bakıldığında Hacettepe, akademi korunaklı bir yerdi ve adaya geldikten sonra daha fazla yaşamın içinde olmaya başladım. Kıbrıs'ta yaşarken burada bire bir yaşamın ve problemlerin içinde yer alıyorsun. Böylelikle adım adım Çağdaş sanata doğru yol aldım."

"Klasik malzeme dili kullanmamaya özen gösterdim"

Şonya, Çağdaş sanat adına estetik kaygılarını minimuma indirdiğini belirterek, "Yaşadığım sorunlardan ve beni rahatsız eden olaylardan yola çıkarak, bu sorunları aktarmaya başladım ve aktarırken de klasik malzeme dilini kullanmamaya özen gösterdim. Zaten çevredeki malzemelerde sınırlıydı, en basiti mermer yoktu veya atölye ortamı çok sağlıklı olmadığı için kaynak ve metalle ilgili işlerde sorun çıkıyordu. Böylelikle sorgulayarak, deneyerek ve tartışarak başka bir yere doğru kaymaya başladı. Örneğin ben politik durumların işlerime yansıyacağını hiç düşünmemiştim, fakat istemeden de olsa bir baktım ki bazı çalışmalarım politik çıkmaya başladı. Bakıldığında gerçek olan aslında biz Kıbrıs'ta politik yaşıyoruz ve git gide işler Kıbrıs'ın bende yarattığı başka bir evreye doğru gitti" diye konuştu.

"Tatminkârdılar fakat mutlu değildiler"

Akdeniz Avrupa Sanat Derneği (EMAA) Başkanı Zehra Şonya, 2013 Aralık ayında gerçekleştirdiği son sergisi İç Hatlar, İç Yapımları şu şekilde anlattı: "Ben 10 seneye yakın bir süre sergi açmamıştım. Fakat bu 10 sene içerisinde ürettiğim eserler vardı. Sadece bu eserleri bu süre zarfında sergileyemedim çünkü EMAA gündemi benim için oldukça yoğun geçmişti. Birde ben 10 sene içerisinde dünya kadarda katalog ve kitap çalışmalarında yer aldım, ama bir baktım ki kendime ait bir kataloğum dahi yoktu. Bu bizim gibi müzesi, sağlıklı bir arşivi ve eleştiri sistemi olmayan ortamda sanatçı için büyük bir tehlikedir. Bu yüzdende bu 10 sene içerisinde sponsor bulup çalışmalarımı toplayabilecek bir kitap düşüncem vardı. Aslında serginin gecikmesi birazda kitapla ilgiliydi. Serginin içeriğine geldiğimizde ise serginin politik olduğunu söyleyebiliriz ki feminizm de çok politik bir şey ve işin içerisine feminizm girdi. Feminizmle ilgilenen bir insan olarak ve Kıbrıs'ta yine bu bağlamda görünür bir hareket olduğunu düşünürsek bu olgular beni bu dünyanın içine sürükledi ve eserlerimde ister istemez bu yönde ortaya çıktı. Serginin acıtan bir sergi olduğunu söyleyebilirim, sergiyi gezen kimse sergiden mutlu ayrılamadı. Tatminkârdılar fakat mutlu değildiler. İstediğimde buydu sergi biraz acıtmalıydı, çünkü acıtınca düşünüyoruz ve kadınlara dair sorunların görünür olması, algılanması ve tekrardan gündeme gelmesini istedim. Kıbrıs'ta kadına dair üstü kapanmaya yüz tutmuş sorunları insanlar sergi ile birlikte bir kez daha düşünme ve hissetme şansı oldu."

"Kitap benim için bir döküm"

Şonya, Zeynep Yasa Yamanın yazığı kitabın bir sergi kitabı değil, sanatçı kitabı olduğunu vurgulayarak, "Bu kitap sadece son sergiyi ele alan bir kitap değil, bütün üretimlerimi içine alan bir kitaptır. Kitap hem beni, hem yaptığım çalışmaları, hem de sanatı anlatıyor. Bu kitabın amacı 10 senelik geçmişimi ve bu süre zarfında ne yapıp ne yapmadığımı görebilmek içindi, çünkü Kıbrıs öyle bir yer ki hiçbir şey görmüyoruz. Ne siyasal anlamda, nede kişi olarak üretimlerimizi takip edemiyoruz, çünkü kurumlaşmış bir şey yok, sizi irdeleyen bir şey yok yapılanlar üzerinde konuşan bir kitle yok, müze ve galeri yok. Ne yaptığınızı da bu bağlamda zaman içerisinde kaçırabiliyorsunuz. Kitap benim içinde bu saydıklarımı kapsıyor. Kısaca bu kitap benim için bir döküm" dedi.

"Uluslararası ilişkilerde EMAA en yüksek noktasında"

Şonya, EMAA tanımlayarak; "EMAA 2002'de Nilgün Güney tarafından kuruldu. O dönemde ve şimdide sorun olan sanatçıların yurtdışı bağlantılarını sağlamak amaçlı kuruma ihtiyaç olduğundan dolayı kuruldu. Geçmişte ve şimdi de gençleri hedef alan bir dernek olan EMAA, etkinliklerini de ağırlıklı olarak gençlere ve çocuklara yönelik düzenliyor. Yine derneğin çalışmaları içerisinde yer alan uluslararası bağlantılar kurmaya çalışmakta bizim için önemli bir olaydır, şu anda ise uluslararası ilişkiler EMAA'nın en yüksek noktasına ulaşmıştır. Şu an Türkiye, İsrail, Almanya ve Yunanistan'da bağlantılarımız var. Bunlarla birlikte yeni bir Avrupa Birliği projesi kazandığımızı da belirtmek isterim. Bu projenin bir ayağı da yine gençleri hedef alan genç sanatçı yetişme programı ve bu 3 etaptan oluşan bir projedir. Etaplar Kıbrıs, Atina ve Almanya'da gerçekleşecek" dedi.

"Sanat politikalarına ihtiyaç var"

Şonya, devletten bir şey beklemediklerine ve almadıklarına ve bu konuda ümitsiz olduklarına dikkat çekerek, "Kültür Dairesi Müdürü görevden alındı ve yaklaşık 1 buçuk, 2 senedir dairede üst düzey hiçbir yönetici yok ve alt düzey kademedeki memurlar kendi başlarına bir şeyler yapmaya çalışarak daireyi idare etmeye çalışıyorlar. Bu ülkenin hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bilinçli bir sanat politikası olmadı. Dernek olarak bize yapılacak maddi katkıyı boş verin, bizim onun ötesinde bütünlüklü sanat politikalarına ihtiyacımız var, bu sanat politikalar ve ortaya koyacağımız vizyon doğrultusunda bütün kaynakların ve projelerin değerlendirilmesi gerekir. Fakat maalesef ki bizim ülkemizde böyle bir şey yok, verilen küçük kaynaklar şu an bakıldığında hiçbir işe yaramıyor ve bu küçük kaynakları dağıtmakla iktidar kendini sadece tatmin ediyor" şeklinde konuştu.

"Temel oluşturmamız gerekir"

Şonya, ülkemizde sanatçıya değer verilmediğini söyleyerek, "Bazı kaynaklar bazı merciler tarafından ayrılıyor ve gerçekten güzel işlerin yapılmasına da olanak sağlanıyor. Olumsuz birçok şey var ama ben olumlu 3-4 şey olduğunu da düşünüyorum, fakat bunlarda dediğim o vizyondan yoksun. Uluslararası başarısı olan bir sanatçının kaynak bulması daha kolay olabiliyor, bazı merciler bu olanağı sağlıyor. Bunun yanında küçük bir toplum olmamızdan kaynaklı tanıdık işlerinin olduğunu da söyleyebiliriz. Bu şekilde de bir hedefe varacağımızı zannetmiyorum, çünkü bunlarda hedefsizdir. Bizim köklü altyapı çalışmalarına yönelmemiz ve temel oluşturmamız gerekir" diye konuştu.

"Müzeler, sergi salonu gibi"

Şonya, son dönemlerde gündeme gelen ve yapılacak bir müze olduğunu belirterek, "Ben Kıbrıs'a geldiğim günden bu yana bu müze yapılacak söylemleri hep var ve her siyasi partide seçim öncesi propagandalarının içinde de yer alır. Fakat benim bu konu ile ilgilide kaygılarım var. Bir müze açılacaksa o müze açılmadan önce çok kapsamlı bir akademik çalışma ister, müze sadece bir mekânın tamir edilmesi ve içerisine nesnelerin yerleştirilmesi ile olmaz. Bizim Kıbrıs'taki diğer müzelerinde müze olmadığını belirtmek istiyorum. Bir mekânın müze olması için 3-5 tane işlevinin olması gerekir. Bunlardan biri belki sergilemektir, ama ikincisi bilgi vermektir ve o bilgide bizde çok yetersizdir. Bu nedenle ben müzelerin sergi salonuna benzetiyorum. Eğer bir modern sanatlar müzesi açılacaksa iş çok daha problematik olması gerekir. Çünkü zaten devletin elinde bulundurduğu eserler her bakanın açtıktan sonra aldığı eserlerden oluşuyor. Bu eserler alınırken ve seçilirken alanın beğenisine göre alınıyor. Eserler hiçbir kıstastan geçirilmiyor ve nitelikleri sorgulanmıyor. Yine bu konuda doğru dürüst bir arşiv, kütüphane oluşturulmuyor. Bu sebepten dolayı sağlıklı bir müzenin oluşturulması için önce bu çalışmaların yapılması gerekir ki hangi eser hangi bölüm altında nasıl sergilenecek belirlenebilsin. İşin içerisinde olan uzmanların da görüş ve önerileri alınarak hem fikir olup, sonra düzenin yapılanması gerekir" dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.