KÜLTÜR-SANAT
okuma süresi: 7 dak.

"Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği" kitabı Mağusa'da tanıtıldı

"Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği" kitabı Mağusa'da tanıtıldı

Yakın Doğu Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Şevki Kıralp'ın "Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği: Bir Lider, Siyaseti ve Ötekileri" başlıklı kitabı, Mağusa'da Khora Kitapevi'nde tanıtıldı. Tanıtım etkinliğinde Şevki Kıralp'ın Heterotopia Yayınları'ndan çıkan kitabı ve Kıbrıs tarihi üzerine söyleşi yapıldı.

Yayın Tarihi: 16/08/16 17:42
okuma süresi: 7 dak.
"Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği" kitabı Mağusa'da tanıtıldı
A- A A+
Yakın Doğu Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Şevki Kıralp'ın "Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Rum Milliyetçiliği: Bir Lider, Siyaseti ve Ötekileri" başlıklı kitabı, Mağusa'da Khora Kitapevi'nde tanıtıldı. Tanıtım etkinliğinde Şevki Kıralp'ın Heterotopia Yayınları'ndan çıkan kitabı ve Kıbrıs tarihi üzerine söyleşi yapıldı.

Etkinliği düzenleyen Khora Kitapevi adına Münür Rahvancıoğlu'nun moderatörlük yaptığı etkinlikte konuşmacılar Kıbrıs Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Niyazi Kızılyürek ve kitabın yazarı Şevki Kıralp oldu.

"Makarios Kıbrıs'ta son sözü Kıbrıslı Rumların söylemesini istiyordu"

Yakın Doğu Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Şevki Kıralp, Makarios'un Kıbrıslı Türkleri 1974'e kadar sıradan bir azınlıktan öteye görmediğini ve eşit ortak olarak kabullenmediğini ifade etti.

1950'li yıllarda Enosis için Self-Determinasyon talebinde bulunan Makarios'un, adada "çoğunluğun dediği olur" yaklaşımıyla hareket ettiğini söyleyen Kıralp şu açıklamada bulundu: "Makarios Kıbrıslı Türkleri sıradan bir azınlık olarak gördü ve iki toplumun eşit siyasal statüde olmasından rahatsızlık duydu. 1960 Cumhuriyeti kurulduğu zaman sürekli olarak %80'lik nüfusun (Kıbrıslı Rumlar) siyasal iradesinin %20'lik nüfusun (Kıbrıslı Türkler) siyasal iradesiyle eşit tutulmasından ve devletin güç-paylaşımı ilkesinden şikâyet etti. 1963 yılında anayasal değişiklik talebinde bulunmasının sebeplerinden biri de buydu. 1968 yılında başlayan barış sürecinde de Makarios Kıbrıslı Türklerin veto haklarını sınırlandırarak iki toplumun eşit siyasal statüde olma durumunu ortadan kaldırmayı ve adayı Rum toplumunun çoğunluk iradesine dayandıracak bir siyasal mekanizmaya büründürmeyi hedefledi.

Kıbrıs'ta son sözü Kıbrıslı Rum çoğunluğun söylemesi gerektiğini savundu ve bu tavrını Yunan hükümetlerine karşı da takındı. Atina'nın Kıbrıs'ın içişlerine müdahale etmemesi gerektiğini ortaya koydu ve neredeyse istisnasız olarak bütün Yunan hükümetleriyle bundan dolayı kavga etti. Yunan hükümetleri ise Makarios'un Atina'yı dinlememesinden rahatsızdı. Kendisini bağımsız bir devletin lideri olarak değil, Yunanistan'ın Kıbrıs'taki itaatsiz valisi olarak algılıyorlardı. Atina-Makarios kavgaları 15 Temmuz 1974 darbesine kadar uzandı'".

Kıbrıs Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Niyazi Kızılyürek de, Başpiskopos Makarios'un Helen-Ortodoks değerleriyle ve Bizans gelenekleriyle bezenmiş bir dünya görüşüne sahip olduğunu, bundan dolayı da Enosis'i bir tür "Tanrı buyruğu" olarak algıladığını belirtti. Kızılyürek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Makarios mistik düşünce ile reel siyaset arasında gelgitler yaşadı. 1958 yılında Enosis'te ısrar etmenin Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye'yi Taksim'i savunmaya ittiğini fark ederek daha realist bir siyaset izlemeye ve bağımsızlığı benimsemeye başladı. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti'ni de benimsemedi. 1961'den itibaren yeniden Enosis ihtirasına sarıldı. Akritas adlı örgütü kurdu ve Enosis yanlısı faaliyetlere tekrar başladı. Atina'ya anayasayı değiştireceğini açıkladığı zaman, 1962 yılında Yunan Dışişleri Bakanı Averof kendisine bir mektup göndererek böyle bir şeye asla kalkışmamasını söyledi. Fakat Makarios yine kendi bildiğini yaptı ve 1963 yılında anayasayı değiştirmeye çalıştı.

Makarios'un düşünsel dünyasındaki Yunanistan ile reel siyasette karşılaştığı Yunanistan birbirinden çok farklıydı. Makarios'un EOKA'yı kurması bile bir yerde Kıbrıs'ı ilhak etmeyi gerçekçi bir siyaset olarak görmeyen Atina'ya tepkiydi. Başpiskopos pek çok kez ideallerindeki hedefler ile siyasal gerçekler arasında gidip geldi. Enosis'in öldüğünü 1974'te kabul etti. O noktadan itibaren siyaseti daha gerçekçi gözlerle görmeye başladı, 1977'de Rauf Denktaş ile Zirve Antlaşması'nı imzaladı ve federal çözüme razı oldu. Fakat federal çözüm yolunda ilerleme sağlamaya ömrü vefa etmedi, aynı yıl hayata gözlerini yumdu".

"Makarios solcu olmadı, ancak solculardan yararlandı"

Kitap tanıtımı etkinliğine katılan dinleyicilerden gelen sorular üzerine, Kıralp ve Kızılyürek, Makarios'un gerek Kıbrıs'taki, gerekse dışarıdaki solculardan yararlandığını ancak kendisinin sol bir görüşü temsil etmediğini ifade etti.

Kıralp şunları kaydetti: "Makarios 1961'de Kıbrıs'ı Bağlantısızlar'a üye yaptı çünkü NATO içinde aranacak her çözümün Türkiye'nin onayından geçeceğini ve istediği sonucu bundan dolayı alamayacağını biliyordu. Yoksa kendisi sol siyaseti benimsemiş değildi. 1964 krizinde Bağlantısızlar, Üçüncü Dünya ve Sovyetler Birliği'nin desteğini kazandı. ABD ve İngiltere bu yıllarda Türkiye ve Yunanistan'ın Kıbrıs'ı bölüşmelerini (aslan payı Yunanistan'a verilmek suretiyle) ön gördü.

Makarios, bu çözüm formülünü destekleyen Yunan Başbakanı Papandreu'nun kendisine karşı bir darbe planladığını fark etti ve Kıbrıs'ın Rum çoğunluğun iradesinin egemen olacağı bir yapıda bağımsız kalmasını savunmaya başladı. Bu tutumuyla içeride AKEL'in de desteğini aldı. Küba Dışişleri Bakanı Che Guevara, BM Genel Kurulunda Batı karşısındaki tavrından ötürü Makarios'u övdü". Öte yandan, Makarios'un Kıbrıs'taki üslerden U-2 uçaklarının uçmasına ve ABD'nin adada iletişim tesisleri açmasına göz yumduğunun altını çizen Kızılyürek şu açıklamada bulundu: "Makarios Batı çıkarları açısından bir tehdit oluşturmamaya gayret ediyordu.

ABD Başkanı Nixon'u ziyaret ettiği zaman, kendisine hiçbir Komünisti önemli bir göreve atamadığını ve Kıbrıs'taki Komünistlerin kendisini desteklemek zorunda olduklarını söyledi. Gerçekten de, bunu bizzat AKEL'in lideri Papayannu talep etmesine rağmen, Makarios hiçbir Komünisti yüksek bir makama getirmedi. Makarios aslında milliyetçi bir liderdi ve milliyetçi siyasetlerinin yolu o dönemde solcuların pozisyonlarıyla örtüşüyordu.

1964 kendisinin Kıbrıs Rum milliyetçiliğini yeniden yapılandırmakta olduğu bir dönemdi ve Helenizm'den kopuşu göze alan bu yaklaşımın yolu o dönemde sol siyasetle kesişiyordu"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.