EKONOMİ & FİNANS
okuma süresi: 6 dak.

Olgun Önal: "Sorunlu kredilerin %50'den fazlası 100 kişide"

Olgun Önal: "Sorunlu kredilerin %50'den fazlası 100 kişide"

İktisatbank Genel Müdürü Olgun Önal, bankalardaki sorunlu kredilerin önemli bir kısmını ödeme gücü olmasına rağmen ödeme yapmayanların oluşturduğunun altını çizerek, bunu "ahlaki zaafiyet" olarak nitelendirdi ve yasaların da bu tür sorunlu kredi sahiplerini koruduğunu kaydetti.

Yayın Tarihi: 21/04/16 09:29
okuma süresi: 6 dak.
Olgun Önal: "Sorunlu kredilerin %50'den fazlası 100 kişide"
A- A A+
Kıbrıs Postası - Meryem Ekinci

İktisatbank Genel Müdürü Olgun Önal, Yeni Güne Merhaba Programı'nda bankalardan kredi alan vatandaşların kredilerini ödeyememe nedenleriyle ilgili değerlendirlemelerde bulundu.

Bankaların kredilerin faizlerini ve ana parayı alamama noktasına doğru gittiğini ifade eden Olgun Önal, bu durumun ise ödeme gücü olmasına rağmen kredilerini ödemeyen müşterilerden kaynaklandığını vurguladı.

Önal şöyle konuştu:

"Biz kredinin faizlerini ya da ana paralarını alamayacağımız noktaya doğru gitttiğimizi görüyoruz.

Biz kredi verirken kredi verdiğimiz kişinin karakteri önemli. Karakterden kastımız ödeme niyeti, elindeki imkanların tamamını kullanarak taahhütlerini yerine getirme arzusu.

Zaman içerisinde bir kısım müşterilerde şunu görüyoruz; ödeme gücü olduğu halde ödememe eğiliminin doğduğunu görüyoruz. Ödeme gücü olmasına rağmen ödememe niyetinin doğması bence bir ahlaki zaafiyet. Bunun bankaların sorunlu kredilerinin önemli bir kısmını oluşturduğunu düşünüyorum."

"BU BİR AHLAKİ ZAAFİYET DEĞİL DE NEDİR?

Önal, sorunlu kredi sahibi müşteriler konusunda ise çarpıcı bir değerlendirmede bulunarak, sorunlu kredilerin %50'sinin 100 kişiye ait olduğunu kaydetti.

Önal, "Bankamın ve diğer bankaların datalarına vakıfım. Kendi bankamda sorunlu şekilde görülen kredilerin neredeyse yüzde 50'sini 20-25 civarında insan oluşturuyor. Sektörde 760 milyon TL civarında sorunlu diyebileceğimiz kredi var ve bunun yüzde 50'den fazlası 100 kişide. Ve inanın bu 100 kişi faaliyetlerini devam ettiriyor. Önemli bir miktarda varlık tutuyor, o varlıkların gelirlerini bireysel ya da ticari gelişimi için kullanıyor ama bankalara taahhütlerini yerine getiremiyor. Bu bir ahlaki zaafiyet değil de nedir?" dedi.

"ALACAĞINIZI ZAMANINDA ALAMAMANIZ İÇİN DÜZENLEMELER GETİRİLMİŞ"

Önal, ülkedeki yasalara ve yargı sistemine bağlı olarak icra-iflas işlemlerinde sonuç alınmasının 10 yılı bulabildiğini ve bu durumun alacaklı için ciddi kayıplar oluşturduğunu da ifade ederek, şöyle dedi:

"Bunları yargı sürecine taşıyoruz. Bu süreç önemli bir vakit alıyor. Normal bir ülkede, icra iflasın hızlı şekilde işlediği bir ülkede eğer gayrimenkul ve taşıt ipotekli bir kredi mevcutsa, 1 yıl içerisinde hem dava sürecinin hem de dava süreci sonrasında icra işlemlerinin bitmesi gerekir. Ama bizde 10 yılları bile bulabiliyor.

1998 yılında biz fabrika kurulması için bir kredi vermişiz. 2003 yılında dava etmişiz. 2004 yılında hüküm almışız, aradan geçmiş 12 yıl, bu sürede biz aldığımız hükmün icrası ile ilgili maalesef hiçbir şey yapamamışız. 1998'de kredi vermişsiniz, bugün 2016. Verdiğiniz o krediyi ağırlıklı olarak aylık vadeli mevduatlarla finanse etmişsiniz. Bizim ülkemizde mevduatların önemli bir kısmı 1 ay vadeli fonlardan oluşuyor. Verdiğiniz kredinin bugüne kadar ne ana parasını alabilmişsiniz, ne faizini. Bu arada 10'larca kez yasalar çıkmış, sizin alacağınızı zamanında alamamanız için düzenlemeler getirilmiş."

"YASA KOYUCU SAPLA SAMANI AYIRMALI"

Önal, yasa koyucunun bu tür sorunların aşılması amacıyla "sapla samanı" ayırması gerektiğini ifade ederek, "Yasa koyucunun yapması gereken şey sapla samanı ayırmak. Gerçekten iyi niyetli olup borcunu ödemek isteyenlerle, elinde her türlü imkan olmasına rağmen borcunu ödememek için kendine sunulan hakları sonuna kadar kullanmaya çalışan insanları birbirinden ayrılmalı" dedi.

"BİZİM HUKUK SİSTEMİMİZDE YALAN BEYAN VERMENİN BEDELİ YOK"

2011 yılında bir önceki yıla göre sorunlu kredilerin %1.65 oranında, 2012'de %5.18, 2013'te %9.24, 2014'te %15.29, 2015 yılında ise %24.49 olduğunu vurgulayan Önal, alacakların yapılandırılması ile ilgili yasanın 2013'te yürürlüğe girmesi sonrasında sorunlu kredilerin oranının 5 kat arttığını kaydetti.

Borçların yapılandırılmasının tüm borçluları kapsamaması gerektiğini, dünyada uygulanan yapılandırma yaklaşımlarının bu yönde bir içerik taşımadığını vurgulayan Önal, şöyle konuştu:

"Son yapılandırma yasası 2013 yılı sonunda çıktı. 2014 yılında aynı yasada düzenleme yapıldı. Düzenleme yapıldıktan sonra yüzde 5'ler seviyesinde olan sorunlu hale gelme oranı yüzde 25'lere çıktı, 5 kat arttı.

Bu bize neyi gösteriyor? Borçlarını ödememe yolunu tercih edenlerin önemli oranda arttığını.

Yalan söylemenin bir bedeli olması lazım. Bizim hukuk sistemimizde yalan beyan vermenin bedeli yok. Olmayınca, yüzlerce olmayan şey söyleyebiliyorsunuz. Ve ben müdeffaları okuduğumda alacaklı taraf olarak gerçekten çok rahatsız oluyorum. Yanlış karaktere sahip insanlara finansman sağladığımızı görüyorum.

Bence temel kaçırılan nokta şu; herkese yapılandırma yapamazsınız. Topyekün herkesi aynı kefede değerlendirerek ülkedeki tüm sorunlu borçlar yapılandırılacaktır diye bir yaklaşım sergileyemezsiniz.

Dünyadaki tüm ülkelere bakın krizler sonrası batılı ülkelerde çıkmış yaklaşımlar. 1970'lerde İngiltere'de, ardından Tayland'da, ABD'de, Avusturya'da uygulanmış yaklaşımlar.

Bir yapılandırma yapılabilmesi için ödeme niyetinin alacaklı tarafından tespit ediliyor olması gerekiyor. Ama siz ödeme niyeti olsun olmasın herkesi yapılandırma kapsamına alırsanız bu sizi sonuca götürmez. Sizin bir şekilde ödeme niyeti olmayan insanlara imkan sunmuyor olmanız lazım.

Yasa koyucunun eksik ve hatalı yaklaşımları da var. Konu çok teknik bir konu. Konunun bir tarafına sorulmadan yasa yapıldığında sağlıklı sonuç ortaya çıkmasını bekleyemezsiniz."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.