GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 6 dak.

Kiprianu: "Türkiye garanti ve müdahale hakları isteğinde ısrar ederse kimseyi ikna etmesi söz konusu değildir"

Kiprianu: "Türkiye garanti ve müdahale hakları isteğinde ısrar ederse kimseyi ikna etmesi söz konusu değildir"

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Rum Ulusal Konsey Toplantısı sonrası gazetecilere açıklama yaptı.

Yayın Tarihi: 23/05/17 15:17
okuma süresi: 6 dak.
Kiprianu: "Türkiye garanti ve müdahale hakları isteğinde ısrar ederse kimseyi ikna etmesi söz konusu değildir"
A- A A+
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Rum Ulusal Konsey Toplantısı sonrası gazetecilere açıklama yaptı.

Kiprianu'nun açıklaması şöyle:

"Cumhurbaşkanı Anastasiadis tarafından yapılan bilgilendirmeyi dinledik ve gelişmeler hakkında görüşlerimizi ve tezlerimizi bütünlüklü bir biçimde ortaya koyduk.

Cumhurbaşkanı'nın ve yakın çalışma arkadaşlarının sundukları öneriyle üstlenilen risk ve sorumluluk hakkında endişemizi saklamayacağım. Biz de Türkiye'nin zor konularda sınanması gerektiği ve Kıbrıs sorununda çözümü gerçekten ne kadar istediğinin sınanacağı ve görüleceği konunun güvenlik meselesi olduğu görüşündeyiz. Türkiye'nin çözümü ne kadar isteyip istemediğinin anlaşılabilmesi için meselenin özüne gidilmesi gerekecektir. Prosedüre ilişkin konular nedeniyle eğer süreç çökerse trajik olacaktır. Hatta olası gelişmeler hakkında tarafımıza da sorumluluk yüklenmesi tehlikesi de söz konusudur.

Biz Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılması için mümkün olan her çabanın ortaya konulması gerektiğinde ısrar ediyoruz. Hiç istemememize rağmen eğer süreç çökerse, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, 2018 Mart'ında görüşmelerin durdukları yerden devam edeceğini sanmanın siyasi saflık olduğu görüşündeyim.

"GÜVENLİK VE GARANTİLER GÖRÜŞÜLECEK VE ORADA TÜRKİYE'NİN GERÇEKTEN NE İSTEDİĞİ BELLİ OLACAK"

Cumhurbaşkanı'na eğer önümüzdeki günlerde bütün bu mesele BM'yle görüşülürse, açık fikirlilikle görüşmesi ve prosedürün Kıbrıs sorununun çözüm sürecine engel olmasına izin vermemesi çağrısında bulunuyoruz.

Bizim görüşümüze göre bu basit bir prosedür. Güvenlik ve garantiler görüşülecek ve orada Türkiye'nin gerçekten ne istediği belli olacak.

Bugüne kadar 40 yıldır Kıbrıs Rum tarafının tezi önce Kıbrıs sorununun iç yanına ilişkin konuların kapatılması ya da bu konularda görüş menziline ulaşılması ve ardından uluslararası yanının görüşülmesine gidilmesi gerektiği yönündeydi.

Son yıllarda bazı siyasal partiler bunun değiştirilmesi konusunu, yani önce güvenlik konusunun ve daha sonra kalanların çözülmesi konusunu gündeme getiriyorlardı.

Sn. Anastasiadis argümanlarla, bu yaklaşımın yanlış olduğu yanıtını veriyordu. Bugün bu yaklaşımı benimsiyor. Daha fazla bir şey söylemeyeceğim çünkü anladığım kadarıyla, eğer mümkün olursa, sürecin nasıl ilerleyeceğine ilişkin bir ortak anlayışın olması için ortaya koyulmakta olan bir çaba var.

"CUMHURBAŞKANI'NIN PEK ÇOK SEFER SİYASAL PARTİLERİN GÖRÜŞÜNÜ DİKKATE ALMAKSIZIN TEK YANLI BİR BİÇİMDE İLERLEDİĞİNİ SÖYLEMEK İSTİYORUM "

Şu anda görüşülenlerin öze ilişkin değil, prosedüre ilişkin meseleler olduğunu tekrarlıyorum. Bir fırsat vereceğim, durumun nasıl gelişeceğini önümüzde bir iki gün içerisinde göreceğiz ama tüm bunlar hakkında duyduğumuz yoğun endişeyi dile getirmeden edemem. Son zamanlarda defalarca dediğimizi bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Geçmişte tarafımızın tutumunu sertleştirme ve doğru olduğu düşüncesiyle bazı şeyleri –ve bunlardan bazıları doğru da olabilir- talep etme imkânının var olduğu sanıldığında, sonuçta zararlı çıkan Kıbrıs ve Kıbrıs halkı oldu. Bunun bu sefer olmamasını diliyorum çünkü Kıbrıs ve Kıbrıs halkı aleyhine hesap edilemez olumsuz sonuçları olacaktır.

Cumhurbaşkanı'nın pek çok sefer siyasal partilerin görüşünü dikkate almaksızın tek yanlı bir biçimde ilerlediğini söylemek istiyorum. Bunları tek tek saymayacağım. Bu yaşanan bunlardan biri, bir diğeri 1 Aralık, benim görüşüme göre Mont Pelerin 1 ve 2'de ortaya koyduğu tutumlar, ama bu meseleleri daha sonraya bırakalım. Şimdi gelişme sürecinde olan somut bir mesele var ve yapılan, yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, görüşmelerin nasıl gelişeceğini görmek için bekleyeceğiz ve devamında daha fazla şey söyleyebiliriz.

Şimdi bizim önerimizle onun önerisi arasındaki farka gelince, büyük fark var. Biz önerimizi Cenevre'de sunduk. O zamandan bugüne kadar önerimizi pek çok kez tekrarladık. Biz önerimizde, tarafların görüş birliği menziline girebilmeleri için sorunun iç yanına ilişkin konuların gayri resmi bir şekilde görüşülmesinden söz ediyoruz.

"TÜRKİYE GARANTİ VE MÜDAHALE HAKLARI İSTEĞİNDE ISRAR EDERSE KİMSEYİ İKNA ETMESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"

Bu gayri resmi bir görüşme olacak. Eğer sonuca varılabileceği tespit edilirse iyi, aksi takdirde bu yapılmamış sayılacak. Devamında güvenlik meselelerini görüşmeye gideceğiz. Elimizde bir koz olmadan güvenlik konularını görüşmeye gidecek olursak sorusunu sıklıkla duyuyorum. Bu görüş uluslararası toplumda Türk tezlerini destekleyen hiç kimsenin olmadığını söylediğimiz esnada dile getiriliyor. Çünkü bu tezler kabul edilemez ve gerçekten kabul edilemez.

Türkiye garanti ve müdahale hakları isteğinde ısrar ederse kimseyi ikna etmesi söz konusu değildir. Kimsenin onun bu mantık dışı taleplerini desteklemesi söz konusu değildir. Hepimizin değerlendirmesi Türkiye'nin talepleri mantık dışı olduğu için kimseyi ikna etmediği yönündedir. Bunun için de, bu meseleler hakkında aşırı derecede endişe içerisinde olmamamız gerektiğini söylüyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.