SAĞLIK
okuma süresi: 6 dak.

Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, Prostat kanserinin tanı ve tedavisini anlattı

Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, Prostat kanserinin tanı ve tedavisini anlattı

Prostat kanseri gelişmiş ülkelerde erkeklerde en sık görülen kanserlerden birisidir. Genellikle 65 yaş üzerinde görülmekle birlikte yaş ilerledikçe prostat kanseri riski artmaktadır. Oluşmasında genetik faktörler ve hayvansal yağlardan zengin beslenme gibi çevresel faktörler de sorumlu tutulmakla birlikte en önemli nedeninin vücuttaki hormonlar olduğu düşünülmektedir.

Yayın Tarihi: 17/07/15 09:34
okuma süresi: 6 dak.
Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, Prostat kanserinin tanı ve tedavisini anlattı
A- A A+

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Müdürlüğü'ne açıklamalarda bulunan YDÜ Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu, genellikle yavaş ilerleyen bir kanser türü olduğu için uzun süre hiçbir belirti vermeyebilir. Tümör büyüdükten sonra idrar yolunun tıkanmasıyla ortaya çıkan idrar yaparken zorlanma, sık sık idrara çıkma ve gece bunun için uyanma gibi belirtiler, sıklıkla prostatın kanser dışı nedenlerle büyümesi ile karışarak tanı konmasını geciktirebilir dedi.

Prof. Dr. Meltem Nalça Andrieu şöyle devam etti; Erken tanı koymak amacı ile 50 yaşını geçen her erkekte belirli aralıklarla kanda prostat spesifik antijen (PSA) düzeylerine bakılması önerilmektedir. Prostat kanseri dışındaki bazı prostat hastalıklarında ve bazı etkenlerle de kan PSA düzeyleri yükselebilir, ancak kalıcı ve sürekli bir yükseliş, öncelikle kanseri düşündürmelidir. Buna ek olarak prostatın rektal (son bağırsak) yol ile muayenesinde sertlik ve kitle saptanması, biyopsi yaparak kesin tanı koyma gereği doğurmaktadır. Genellikle ultrasonografi eşliğinde, rektal yoldan prostatın bir çok farklı bölgesinden alınan biyopsilerin patoloji laboratuvarında değerlendirilmesi ile kesin olarak kanser tanısını koymak mümkün olmaktadır. Bu patolojik değerlendirme, bize aynı zamanda tümör hücrelerinin farklılaşma derecesini ve Gleason skoru adı verilen gruplandırmayı da verir. Prostat kanseri tanısı konulan her hastada, tedaviye başlamadan önce, kanserin yayılımını ve hangi evrede olduğunu anlamak amacı ile alt karın bölgesinin bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans ile görüntülenmesi ve tüm vücut kemik sintigrafisi ile kemik yayılımının saf dışı edilmesi gerekmektedir."

Hastanın tedavi öncesi PSA değeri, Gleason skoru, tümörün prostat içerisinde ve çevresindeki yayılım durumu prostat kanserinin saldırganlık derecesi ve büyüme hızı hakkında bilgi veren önemli bulgulardır. Bu bulgular bize hastalığın seyri hakkında bilgi verdiği gibi tedavi seçimi için de yol göstermektedir. Prostat kanserinin esas tedavisi cerrahi tedavi veya ışın tedavisidir (radyoterapi). PSA değeri 10 ng/ml'den az, Gleason skoru 6 veya daha düşük ve tümör boyutu küçük olan erken evre ve düşük riskli hastalarda etkinliği eşit olan bu iki tedavi yönteminden birisi seçilebilir. Bu seçimi yaparken üroloji, radyoloji, patoloji, nükleer tıp ve radyasyon onkolojisi gibi ilgili branşlardan oluşan multidisipliner bir tümör konseyinde hastaların değerlendirilmesi, hastaya tedavilerin yan etkileri konusunda doğru ve tam bilgi verilerek hastanın da fikrinin alınması gerekmektedir. PSA değeri 10 ile 20 ng/ml arasında, Gleason skoru 7 ve tümör boyutu orta olan orta riskli hasta grubunda bu iki tedaviden birisi seçilmeli, ancak tedaviye kısa süreli antihormon tedavisi de eklenmelidir. PSA değeri 20 ng/ml'den yüksek, Gleason skoru 8 veya daha yüksek ve tümör boyutu büyük olan hastalarda ise tek başına cerrahi tedavi sonrasında hastalığın yineleme riski yüksek olduğu için ek tedavi olarak radyoterapi eklenmesi gerekmekte, bu da her iki tedavinin yan etkilerinin birbirine eklenerek artmasına neden olmaktadır. Bu yüzden, bu hastalarda tek başına yüksek doz radyoterapi ile birlikte uzun süreli antihormon tedavisi kullanılması en uygun tedavi seçeneğidir.

Prostat kanserinin radyoterapisi sırasında uygulanan toplam radyasyon dozunun artması ile hastaların yaşam sürelerinin uzaması arasında bir doğru orantı olduğu çok sayıda çalışma sonucunda gösterilmiştir. Çevredeki organlara ve normal dokulara zarar vermeden bu yüksek dozlara çıkabilmek için, kullanılan radyoterapi cihazı ve tekniği çok önem kazanmaktadır. Prostat kanseri radyoterapisinin mutlaka en ileri teknolojiyi kullanarak Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (IMRT) ve Görüntü Kılavuzluğunda Radyoterapi (IGRT) teknikleri ile uygulanması gereklidir. Hastaların, tedavi seçimi sırasında, cerrahi tedaviyi uygulayacak olan üroloğun kanser cerrahisi konusundaki deneyimi konusunda gösterdikleri hassasiyeti, radyoterapi merkezinin teknik yeterliliği ve radyasyon onkoloğunun deneyimi konusunda da göstermeleri etkin ve doğru tedavi açısından çok önemlidir.

Radyoterapi, ayrıca kemiğe metastaz yapmış olan ileri evre hastalıkta da çeşitli sistemik tedaviler ile birlikte etkin olarak kullanılmaktadır. Özellikle ileri yaşlarda olan hastalar, kemik metastazlarına rağmen uygun tedaviler ile uzun süre normal yaşamlarına devam edebilmektedirler. Bir yaşlı erkek hastalığı olarak anılan prostat kanserinde yaşlılığa bağlı sorunlar ve diğer hastalıkların yanı sıra bir de kansere ve tedavi yan etkilerine bağlı sorunlarla uğraşmak hastalar için çok zor olabilmektedir. Bu nedenle, hastaların destek tedavilerinin ve bakımlarının yapılmasının yanı sıra sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan da desteklenmesi çok yararlı olacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.