1976 - 1991 Kıbrıs sorunu çatışma çözümü değerlendirmesi
Pınar ISHAK - 1976 - 1991 Kıbrıs sorunu çatışma çözümü değerlendirmesi
1976 1991 KIBRIS SORUNU ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ
DEĞERLENDİRMESİ
Pınar ISHAK
Çankırı Karatekin Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Lisans Öğrencisi
GİRİŞ
Çatışma çözümü disiplini, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmış, Soğuk Savaş dönemine kadar devlet temel alınırken Soğuk Savaş'tan sonra birey temelli görüşler ortaya koymuştur. Çünkü çatışmalar sadece devlet, grup, bireyler ve kurumlar içinde değil kişilerin kendi içlerinde de olabilecek bir durumdur. Bundan dolayıdır ki çatışma çözümü analizine psiko-analitik gibi yeni etkenlerde dâhil olmuştur. Çatışma çözümü için iki yaklaşım vardır; geleneksel yaklaşım ve modern yaklaşım. Geleneksel yaklaşıma göre çatışma kötüdür çünkü birey, grup, örgüt ve devletlerarasında enerjiyi azaltır. Modern yaklaşım ise çatışmayı kötü görmek yerine birey, grup, örgüt ve devletlerarasında rekabeti arttıracağını bundan dolayı yeteneklerini geliştireceklerini ileri sürmektedirler. Çatışma için iki veya daha fazla tarafın olması gerekir ve bu taraflardan en azından birinin durumu çatışma şeklinde algılaması gerekir ve aynı anda ulaşılamayan hedeflerin olması gerekir. Çatışma çözümü barışı, pozitif ve negatif barış olarak ikiye ayırmaktadır. Pozitif barışa göre sorunun tamamen çözülmesi ve ortadan kalkması gerekir. Negatif barışta ise sorun çözülemiyor fakat sorun dondurulmuş vaziyette kalıyor. Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere çatışma çözümü uygulayıcıları pozitif barışı hedeflemektedirler. Ayrıca her çatışma içinde şiddeti barındırmaktadır. Şiddetin üç türü bulunmaktadır; fiziksel şiddet, yapısal şiddet ve kültürel şiddet. Kıbrıs çatışmalarında bu üç şiddet türüne de rastlayabilmek mümkündür. Kıbrıs'ta gerçekleşen çatışmaların temelini John Burton'un, Maslow'un çalışmalarını temel alarak ortaya koyduğu 'insan ihtiyaçları teorisi' ile açıklayabiliriz. Bu teoriye göre çatışmalar kimlik, güvenlik ve tanınma ihtiyaçlarının giderilememesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs çatışmalarına baktığımız zaman, 15 Kasım 1983 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasına kadar gelinen dönemde Türk kesiminin güvenlik ihtiyacı Rum kesiminin ise kimlik ihtiyacı söz konusuydu. 1983 tarihinden sonra güvenlik ihtiyacından baskın olan tanınma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Çatışmaların taraflarına bakmak gerekirse birincil taraflar; Kıbrıs Türk kesimi, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimidir. İkincil taraflar ise ABD ve İngiltere'dir. Üçüncül taraf olarak da Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği söyleyebiliriz. Bu makalede 1976-1991 yılları arasında Kıbrıs çatışmalarının, çatışma haritalaması bağlamında analizi yapılacaktır.
KIBRIS TARİHİ
Kıbrıs tarihine bakılacak olursa stratejik açıdan Doğu Akdeniz'in düğüm noktasını teşkil eden Kıbrıs adasının Anadolu ve Suriye kıyılarına olan yakınlığı, Ege Denizi'nin giriş ve çıkışına etkisi ve Mısır ile Süveyş Kanalı'na olan yakınlığıyla son derece önemli bir konumda olduğugörülür.1 Kıbrıs adası uzun süre Osmanlı egemenliği altında kalmış, Osmanlı-Rus savaşlarından dolayı gücünü yitirmeye başladığı sırada İngiltere'nin yardım teklifine olumlu cevap vererek adanın yönetimini İngiltere'ye bırakmıştır. Milliyetçilik akımlarından sonra Yunanistan'ın Osmanlı Devleti'nden ayrılması üzerine adada bulunan Rumlar ayaklanmalara başlamıştır. Yunanistan'ında bağımsızlığını kazanması üzerine Megali İdea düşüncesi ortaya çıkmış, bu düşünce çerçevesinde adanın da Yunanistan'a bağlanması hedeflenmiştir. Adanın Yunanistan'a bağlanması için Enosis ve Akritas Plan'ı oluşturulmuştur. Adanın İngiltere yönetimine bırakılması ile Rum kesimi Enosis isteklerini her defasında İngiliz yönetimine bildirmiş yer yer şiddet eylemlerinde bulunmuştur. İngiltere ise her Enosis isteğinde Rum kesimine olumsuz cevaplar vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan belli bir süreye kadar uluslar arası ortamın şartlarından dolayı adada ki Türkler ile ilişkilerini kültürel seviye de tutmak zorunda kalmıştır. Rum kesimi Enosis'i savunurken 1950'lere gelindiğinde Türkiye'nin 'taksim' tezini savunduğunu görmekteyiz. 1960 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler etkisi ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Fakat 'göreceli yoksunluk teorisi' ile de açıklayabileceğimiz gibi Rumlar'ın bu çözümden tatmin olmamalarından dolayı sadece negatif barış ortamı yakalayabilinmiştir. Üç devletin garantörlüğünde kurulan yönetimin tarafların ihtiyaçlarını karşılamamalarından dolayı ömrü uzun olmamış ve çatışmalar devam etmiştir. 1963 yılında Kanlı Noel olayının gerçekleşmesi ardından 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile Türkiye'nin adaya müdahalesi ile 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.
1976-1991 KIBRIS ÇATIŞMALARININ ÇATIŞMA HARİTALAMASI
1963 Kanlı Noel olaylarından sonra Türkiye'nin ada üzerinde ihtar uçuşları yapması, Yeşil Hat Antlaşması'nın imzalanması, 1967 Krizi ve 1974 Kıbrıs Barış harekatları, 1976 yılına kadar gelinen noktada belirleyici çatışmalar olmuştur. Rum kesiminin çatışmalarda 'biz/onlar' ayrımı yapması ve düşman ihtiyacı ve algılamaları çatışmaların psiko-analitik yönünü ortaya koymaktadır. Kültür bağlamında çatışmalarda karşı karşıya gelen iki kesimden Rumlar'ın Ortodoks Hristiyan iken Türk kesimi Müslümanlardan oluşmaktadır. Ayrıca çatışmanın nedenlerinde Rum kesiminin uygulamış olduğu milliyetçiliğinde etkisi vardır. KKTC'nin bağımsızlığını ilan etmesi ile sorun iki toplum arasındaki sorun olmaktan çıkmış iki devlet arasındaki sorun haline gelmiştir.
Yukarıda da bahsedildiği gibi çatışmalar Rum kesiminin kimlik ve toprak ihtiyacından çıkmış iken Türk kesimi için 1983'e kadar güvenlik, 1983 sonrası tanınma ihtiyacından doğmuştur. Göreceli yoksunluk teorisi ile açıklayabileceğimiz gibi Rumlar'ın Enosis isteklerinin hiçbir çözüm ile karşılanamaması çatışmalarda pozitif barışın sağlanamamasında ki temel nedendir. Çatışmalar boyunca Rum kesimi kazan-kazan stili (köpekbalığı) bir çatışma stili izlemişken Türk kesimi genel olarak uzlaşmacı (tilki) sitilde hareket etmiştir.
Adanın jeopolitik öneminin de çatışma nedenlerinde göz ardı edilemez bir etkisi vardır ki buna örnek olarak İngiltere'nin ada üzerinde Akdeniz egemenliği için hâkimiyet kurma isteğini gösterebiliriz. Bu dönemde, Türkiye'nin adada kalıcı barışı sağlamak, istikrarı korumak ve adada yaşayan Türk toplumunun haklarını garanti altına almak için giriştiği uluslararası teşebbüslerin başarısızlıkla sonuçlanması ve Yunanistan'ın hiçbir çözüm önerisine yanaşmayarak Türkiye'yi adada işgalci güç olarak görmesi sonrasında, önce 13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti, daha sonra 15 Kasım 1983 tarihinde de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilân edilir.2
Türkiye'nin yaptığı girişimlerin hepsi Garanti Antlaşması'na dayansa da başta Yunanistan olmak üzere hiç bir devlet tarafından haklı bulunmadı. 1981'de Türk kesiminde, 1983'de Rum kesiminde seçimler oldu. Bu seçimlerden sonra Rum kesimi girişimlerini uluslararası ortama taşımışlar ve AB'ye başvurularda bulunmuşlardır. Günümüzde hala AB, Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci olarak görmektedir. Diğer yandan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bağımsızlık kararını kınamıştır.1974 yılına kadar Rumlar çatışmalarda direk silahlı çatışma şeklinde yürütürken, 1974 sonrasında çatışmayı diplomasi boyutuna taşımışlardır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra ABD'nin Türkiye ambargo uygulaması, ABD'nin Yunanistan ile ilişkilerini bozmak istememesinden dolayı kaynaklanan bir gelişme olmuş ve çatışmalara ikinci taraf olarak katılmasını sağlamıştır. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra uluslararası ortamda tanınmayan KKTC'ye ekonomik ambargoların uygulanması da çatışma çözümündeki bir şiddetin örneğidir.
1988 yıllında Rum kesiminde yapılan seçimler de cumhurbaşkanı olarak Vasiliu seçildi. Uzlaşmacı izlenimi veren Vasilius'nun cumhurbaşkanı seçilmesi en fala Denktaş'ı rahatsız etti. Denktaş 1988'den itibaren güvenlik sorunlarını öne çıkartan bir politika izlemeye başladı. Bununla birlikte karşılıklı görüşmeler için ilk hareket yine Denktaş'tan geldi. 3 Mart 1988'de karşılıklı güveni arttırmak için ticaret, turizm, çevre, belediyecilik, spor ve kültür alanlarında işbirliği içeren yeni iyi niyet önerilerinde bulundu. Bu öneriyi reddeden Vasiliu, Denktaş'ı muhatap olarak kabul edemeyeceğini belirterek, Özal'la görüşmeyi teklif etti ama olumlu yanıt alamadı.3 Buradan da görebileceğimiz gibi Rum kesiminin kimlik ve toprak ihtiyacı kendini göstermektedir. Ayrıca Kıbrıs için tanınma ve güvenlik ihtiyacının ne kadar önemli olduğuna dair bir durumu ortaya koymaktadır.
25 Temmuz 1989'da, BM Genel Sekreteri, Cuellar Planı adını olacak yeni bir planı taraflara sundu. Buna göre, 2 devletten oluşacak Kıbrıs Federal Cumhuriyeti anayasal olarak 2 kesimli ve 2 toplumlu bir yapıya sahip olacaktı, Kıbrıs Rum ve Türk birlikleri arasında sayısal bir denge kurulacaktı ve asker sayısında bir indirime gidilecekti.4 Kendisinin görüşleri alınmadan hazırlanan bu plana Denktaş karşı çıktı ve sorun yine çözümsüz halde kaldı.
Görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine Denktaş, 11 Ekim 1989'da Genel Sekreter'e verdiği bir belgede, yapılacak görüşmelerin anlamlı bir temele oturması için Kıbrıs'taki 2 halkın ayrı self-determinasyon haklarının bulunduğunun, 2 halkın aynı kültürel, dinsel ve ulusal kimliklerinin varlığının kabul edilmesini istedi. Vasiliu'nun Kıbrıslı Türklerin self-determinasyon hakkını tanımayı kabul etmemesi üzerine görüşmeler kesildi.5 Taraflarca algılanan düşman imajı ve algısı çatışma çözümünde belki de aşılması en zor konulardan birisidir. 1963 Kanlı Noel olayının Kıbrıslı Türkler için seçilmiş travma olması, uzlaşmacı adımlar sergilenirken karışı taraftan olumsuz yanıtların gelmesi, karşılıklı olarak bilinç altındaki düşman algısının bilinçte canlanmasına neden olmuştur. Bu çatışmalar iki tarafında yıkılmaz tabularının, vazgeçilmez politikalarının olmasına ortam sağlamıştır.
1990'larda AB'yi Kıbrıs meselesine müdahil olarak görmeye başlıyoruz. Özellikle Sovyetler Birliği'nin parçalanması sonrası, bölgesel bir güç olmaktan çok, küresel bir güç olmak isteyen Avrupa Birliği, Orta Doğu'ya giriş kapısı olarak Kıbrıs'ı seçti. Yunanistan'ın çaba ve yönlendirmeleriyle artık Kıbrıs adasında Enosis için yeni yollar, yeni taktikler denenmeye başladı. Avrupa Birliği'ne üye olan Yunanistan, AB genişlemesine karşı veto tehdidini kullanarak, Enosis'i AB içinde gerçekleştirmeye çalıştı.6Ayrıca yine bu yıllarda Kıbrıs Rum Hükümeti de AT'ye tam üyelik başvurusunda bulunmuştur.
SONUÇ
Kıbrıs çatışmasında pozitif barışın sağlanamadığı hala negatif barış döneminde olduğunu söylemek mümkündür. İrredentist politikalar ve kazan-kazan stili bir çatışma izleyen Rum kesimine karşılık Türk kesiminin uzlaşmacı stili ve politikaları, iki toplum arasında ki düşman imajını bozmamıştır. Günümüzde hala Enosis planından vazgeçmeyen bir Rum kesiminden bahsetmek yanlış olmaz, bu da Rum kesimin kimlik ihtiyacının giderilemediğini göstermektedir. Ayrıca diğer yandan Kıbrıs kesiminin de güvenlik ve özellikle tanınma ihtiyaçları sürmektedir. Self-determinasyon hakkının Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne de tanınması gerekmektedir ki pozitif barış sürecine gidilen yolda önemli bir adım atılsın.
KAYNAKÇA
1-Keser, Ulvi."21 Aralık 1963 Kanlı Noel, Kumsal Faciası ve Bugüne Yansımaları", "http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/ai/uploaded_files/file/dergi_23_son/05__Ulvi_Keser.pdf" (17.12.2014)
2-Keser, Ulvi. "Son Elli Yıllık Süreç İçinde Kıbrıs Meselesi ve Avrupa Birliği", Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 2, Eylül- 2003, Yıl: 1
3-Oran, Baskın. "Türk Dış Politikası", İletişim Yayınları, İstanbul, 2004,
4-Taşkıran, Cemalettin. "Kıbrıs Meselesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti" , Yerel Süreli Yayın, Cilt:31, Sayı: 291, Ankara,2011,
1Ulvi Keser, "21 Aralık 1963 Kanlı Noel, Kumsal Faciası ve Bugüne Yansımaları","http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/ai/uploaded_files/file/dergi_23_son/05__Ulvi_Keser.pdf " (17.12.2014) s.94
2Ulvi Keser, "Son Elli Yıllık Süreç İçinde Kıbrıs Meselesi ve Avrupa Birliği", Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 2, Eylül- 2003, Yıl: 1, s.244
3Baskın Oran, "Türk Dış Politikası",İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, S.121
4A.g.e.,S.122
5A.g.e., S.122
6Cemalettin Taşkıran, "Kıbrıs Meselesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti", Yerel Süreli Yayın, Cilt:31, Sayı: 291, Ankara,2011, S.45
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.